Paylaş
Bir kitaptan söz edeceğim. Boğaziçi Üniversitesi sosyoloji profesörü Nilüfer Göle'nin imzası ve ‘‘İslamın Yeni Kamusal Yüzleri’’ adıyla Metis Yayınları tarafından yayımlanan bir kitap. Kapağına, ‘‘Bir Atölye Çalışması’’ diye yazıldığı ve atölyenin hocası da Nilüfer Göle olduğu için yukarıdaki başlığı koydum.
Bilim insanlarımızın en ünlülerinden biri olan Göle, kendi bölümünden mezun olmuş yeteneklere yaptırdığı akademik tezleri bir atölye çalışması olarak değerlendirmiş ve aslında İngilizce yapılan tezlerin birer Türkçe özetini yayımlatmış. Profesör Göle'nin 11 sayfalık Giriş'iyle, 8 araştırmacının çalışması yer alıyor kitapta.
Tümü İslam üzerine yapılmış bu bilimsel çalışmaların ufuk açan tespitlerinden Türk okuyucusunu süratle haberdar eden değerli bilgin Göle'ye teşekkür etmeyi mutluluk sayıyorum.
Çalışmalardan biri ‘‘Yaşar Nuri Öztürk ve Yeniden Öğrenilen İslam’’ adını taşıyor. Esra Özcan tarafından Yaşar Nuri üzerine yapılan bir tezin 21 sayfalık özeti (s. 195-215) olan bu makaleden bazı bölümleri buraya aktarırken bilgin-düşünürümüz ‘‘Göle'nin hareketli atölyesi’’nin insanımıza ufuk açmaya devam etmesini diliyorum.
Esra Özcan'ın tezi, kendi ifadesiyle ‘‘Yaşar Nuri Öztürk'ün temsil ettiği İslam anlayışı ve bu anlayışın başta medya aracılığıyla olmak üzere çeşitli şekillerde popülerleşmesinin toplumsal yaşam içerisinde açığa çıkardığı soru ve anlamlar üzerinde yoğunlaşıyor.’’ Tez, Öztürk'ün düşüncelerini, Fransız düşünürü sosyolog Alain Touraine'nin sistemiyle arz ettiği paralellik bağlamında incelemektedir. İşte birkaç pasaj:
‘‘Yaşar Nuri'nin farklı yorumunu popüler kılan, Türkiye'deki laiklik-antilaiklik gibi karşıtlıkların dışında ve üzerinde kalmaya çalışarak -ki bilimsellik söylemi bu mesafeyi temin etmektedir- her iki zıt grubun ürettiği karşıtlık çekirdeklerini aynı anda ve etkin bir biçimde kullanıp mevcut olanı yeni bir bileşimle sunmasıdır.’’ (S. 195).
‘‘Öztürk, İslam'ın tanımını genişletmekte ve onu ‘‘Müslümanların dini’’ olmaktan çıkarmaktadır. Bu anlamda insani olan her şey İslami olmakta, herhangi bir insanın güzel bir davranışı da İslami olarak nitelenebilmektedir. İslam, kozmik-evrensel değerlere gönderme yapılarak tanımlanmakta, akli ve tabii bir din olarak sunulmakta, bir ideoloji olarak İslam'a ise karşı çıkılmaktadır. Bu İslami tarz, ‘‘Beyaz İslam’’ olarak algılanmaktadır.’’ (S. 200).
‘‘Öztürk'ün tavrında halk hem yüceltilmiş hem de tedavi edilecek bir hasta gibi görülmüştür. Kemalistler, ‘‘milli’’ bünyeyi hastalıklardan temizlemeye çalışırken Öztürk ‘‘dini’’ bünyeyi temizlemeye çalışmaktadır.’’ (S. 203).
‘‘Alain Touraine'in moderniteyi yorumlayış tarzı, Yaşar Nuri'nin İslami yorumunun popülaritesini anlamamıza yardımcı olabilecek bir kavramsal çerçeve sunar.’’ (S. 206).
‘‘Öztürk'ün durumu, geleneksel dini sistemlerin baskıcı doğasına karşı geliştirilmiş bir direnç ve isyan noktasına işaret etmektedir. Onun sözleriyle ifade edersek, 'Bütün yaratıcı ruhlar derece derece birer asidir. Mevcuda isyan etmeyen ruh, alışkanlık ve geleneğe yenik düşer'. Öztürk'ün isyan konusuna yaklaşımı Touraine'nin, öznenin oluşumunu ve dönüştürücülüğünü anlatış biçimiyle örtüşmekte ve iki yaklaşım, birbirlerini aydınlatıcı bir okuma oluşturmaktadır.’’ (S. 211).
‘‘Kesin görünen bir şey vardır: İslam, Öztürk eliyle yeniden öğrenilmekte ve yeni çevrelere açılmaktadır.’’ (S. 215).
Paylaş