Yaşar Nuri Öztürk: ‘Emin’ olmak...

Yaşar Nuri ÖZTÜRK
Haberin Devamı

Son Peygamber Hz. Muhammed'in lakabı, ‘‘Emin’’ idi. Güvenilir, inanılır, dürüst, barışçı insan demek... İşin ilginç yönü şu ki, bu lakap Hz. Muhammed için dostları, sevenleri kadar, düşmanları, inkárcıları tarafından da kullanılmıştır. O'nun, insan, hayat ve evren anlayışına katılmayanlar da, şunu her zaman içtenlikle ifade etmekteydiler: Muhammed'e güvenilir, sır söylenir; düşmanı da olsanız, ona sırtınızı korkusuzca dönebilirsiniz. Ve tarih bize gösteriyor ki, en azılı putperestler bile en kıymetli emanetlerini ona teslim ederlerdi. Çünkü, ‘‘Emin’’ Muhammed'di o...

Böyle bir Muhammed'e, ideoloji söz konusu olduğunda inanmıyorlardı. Nasip veya hesap meselesi... Nasibi veya hesabı yüzünden, inandığınız gibi inanmayanların, buna rağmen sizi ‘‘güvenilir’’ görmeleri, savunduğunuz inanç ve ideolojiden her zaman daha büyük ve daha kıymetlidir. Bu yüzdendir ki, zaman her şeyi eskitir ve yıpratırken büyük ruhların hatıraları hep genç ve taze kalmaktadır.

Kuran'a göre, en yüce ahlak modeli ve olgunlukların zirvedeki temsilcisi, Hz. Muhammed'dir. O halde Hz. Muhammed'i izlediğini söyleyenlerin taşımaları gereken en belirgin nitelik, ‘‘emin’’ olma niteliğidir. Son Peygamber için ‘‘emin’’ olmak ne denli gerekli ise, onu izleyenler için de o denli kaçınılmazdır. Aksi halde, Son Peygamber nitelikleri benimsenmeyen bir öğütçü durumuna düşer.

Hz. Muhammed'in ‘‘emin’’liğini, onun kişiliğini, Kuran ve tarih perspektifinden gözlediğimizde bunun iki temel öğesi olduğunu görüyoruz: 1. İnancı kin aracı yapmamak, dini kinden arındırmak, 2. Sevginin bölünmezliği, yani yalnız kendisine inananları değil, tüm insanlığı sevmek.

Son Peygamber'i en iyi anlayan sufilerden Bişr el-Háfi'nin, bir müridini huzurundan kovarken söylediği şu sözler, andığımız öğeleri en çarpıcı biçimde ifadeye koymaktadır. Kendisiyle yıllarca beraber olmuş müridine şöyle diyor bu sufi: ‘‘Düşmanların bile senden emin olmadan Müslüman olamazsın. Oysaki senden dostların bile emin değildir.’’

Son Peygamber'in getirdiği evrensel mesaj, kendisini sırtlayacak ve temsil edebilecek yeni kuşaklara hep susamıştır, hem de gebedir. Bu kuşaklar, belki de Peygamberine yakışırlığını büyük ölçüde yitirmiş İslam dünyasından değil, başka topraklardan çıkacaktır. Elverir ki, İslam'ı temsil ettiklerini sanan ve iddia eden, gerçekte ise mesajı yozlaştıranların yola diktikleri engel aşılabilsin. Karanlık, bilgisizlik, bilinçsizlik ve çıkarcılıktan oluşan bir engeldir bu...

‘‘Evrenlerin rahmeti’’ (ayet) bir peygamberi kin, menfaat ve hınçlarına ‘‘kutsal bekçi’’ yapmak isteyenlerin ‘‘güvenilir Muhammed’’in yolunda, en güvenilmez örnekleri oluşturdukları, kuşkusuzdur.

‘‘Aşkı bana da sorma, başkasına da...

Aşkı aşka sor.’’

Mevlana Celáleddin Rumi

Yazarın Tüm Yazıları