Paylaş
RAKIM ELKUTLU’nun, “Mümkün mü unutmak güzelim neydi o akşam” diye başlayan nihavent şarkısı, geçen akşamı pek güzel anlatıyor.. Kültür ve Turizm Bakanlığı İzmir Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nun geçtiğimiz akşam Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdiği 25. yıl konseri için başka şey eklemeye gerek yok sanki.. Rakım Hoca, çağdaş talebelerinin bu görkemli konserini öte alemden alkışlamıştır mutlaka, nihavent şarkısı o konser akşamına tam denk düştü..
Sevgili dostumuz Dr. Teoman Önaldı yönetiminde çalışmalarına 25 yıl önce başlayan, 2001’de koro şefliğine atanan Hayati Çitçi yönetiminde bu günlere başarıyla gelen koromuzla gurur duymalıyız..
Musiki bilmekle başlar
Genel olarak “Klasik Türk Müziği”, öncelikle kulaklarımıza hitap eden bir sanattır, değil mi?.. Dinleyip keyiflenmek için bulunmaz nimettir, değil mi?.. Oysa benim için önce duymakla değil, bilmekle başlar bu yolculuk..
Ben önce Klasik Türk Müziği’ni yani musikimizi öğrenci gibi okuyup öğrenmeye çalışırım, bu konuda elimden kitap düşmez; sonra dinlerim, en sonunda ise izlerim. Yani, okumadan, dinlemeden, izlemeden bu devasa aleme adım atmam, atamam!..
Okuma eylemi belki yıllarca sürecek bir uğraştır.. Okumadan, incelemeden, eski deyimle hatmetmeden (özümsemeden), nice bestekarları, ünlü besteleri devirmeden, Klasik Türk Musikisi’nin çileli olduğu kadar, huzur, saadet ve keyif verici yolculuğuna çıkamam..
Bir ömre bedel nice kitapların oluşturduğu kütüphaneyi adımlamadan, Klasik Türk Müziği ile buluşmak arada sırada bir dostu yolda görüp selamlaşmaktan ibarettir.
Oysa Klasik Türk Müziği, bir yaşam biçimidir, dünyayı algılamaya yönelik bir şiirsel duygudur, iç alemin huzura kavuşmasının melodisidir; bir dostla selamlaşmanın çok ötesinde, bir insanın kendi içinde “kendisi” ile huzurla buluşmasıdır, aşk ile, şevk ile, zevk ile, meşk ile kaynaşmasıdır.. Bu iş, önce bilmekle, bilinçlenmekle başlar..
Üstadları dinlemek
Okuma eyleminden sonra, dinleme faslına geçerim.. Taş plak, 45’lik, uzunçalar, kaset ve CD olarak esaslı bir Klasik Türk Musikisi birikimim vardır. Evimin arka odalarında gramofon, teyp, kasetçalar ve CD çalarlarım bulunur. Radyom musiki kanalına kilitlidir. Sürekli musiki dinlerim. Okuduklarımla dinlediklerimi buluşturmaya, yorumlamaya, iç yolculuklara çıkmaya çalışırım.
Hacı Arif Bey’den Münir Nurettin Selçuk’a, Sadettin Kaynak’a uzanan iç yolculuklarımda, kulağım odamı dolduran musikidedir, işte böylece Rakım Elkutlu, Ali Rıza Avni, Avni Anıl, Rüştü Şardağ, Necip Mirkelamoğlu, Yusuf Nalkesen, Sadi Hoşses, Dr. Ayhan Sökmen, Yılmaz Yüksel, Dr. Teoman Önaldı gibi İzmirli, pek sevdiğim, rahmete kavuşmuş veya yaşayan değerli bestekarlarımızla, Nahit Hilmi Özeren’den Şahin Çandır’a uzanan sevgili güftekarlarımızla da özellikle beraber olmaya çabalarım.
Ali Rıza Avni, Rüştü Şardağ, Yusuf Nalkesen, Avni Anıl, Ayhan Sökmen, Teoman Önaldı, Şahin Çandır gibi üstatlarla bire bir oluşan derinlikli kişisel dostluklarım, işte bu okuma ve dinleme birikimim üzerine sağlam biçimde inşa edilmiştir.
Ne mutlu üstadlarımıza.. Ne mutlu bana..
Koro tarihçesi
Gelelim yolculuğumuzun son durağına.. Bu da izlemektir.. Okuyup, dinledikten sonra, “izleme keyfine” gelmiş bulunuyoruz.. Yani, “konser” ile buluşmuş oluyoruz. Türk Sanat Müziği, iki saatlik keyif duyarlığı değildir, tam aksine yaşamı sarıp kuşatmış ömre bedel bir şiirsel duygu-düşünce birikimi üzerine inşa edilen bir sürekli ve bilinçli zevk sürecidir.
İşte ben, yolculuğumun “izleme” aşamasını, bu zevki İzmir Devlet Klasik Türk Müziği Korosu konserlerinde buldum, yaşadım ve hissettim..
Tam 25 yıl olmuş.. Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi’ndeki nice konseri hatırlıyorum.. Halkımızın ayakta alkışladığı bu konserler milli iç dünyamızı sergilemiş, Türk’ün asil sanat anlayışını vurgulamış, tarihimizi anımsatmış ve modern geleceğimiz konusunda ümitler saçmıştır. Bu 25 yıllık süreçte emeği olan tüm sanatçıları, şefleri, Dr.Teoman Önaldı’yı, Hayati Çiftçi’yi, sevgili dostum Güner Özkan olmak üzere nice müdürlerimizi kutlamak bir vatan ve hemşehrilik borcumuzdur.
İzmirli hanımefendi
Bu arada beni çok duygulandıran bir ayrıntıdan söz etmek isterim. “İzmirli Hanımefendi” isimli bir şiirimi besteleyen Devlet Sanatçısı Dr. Teoman Önaldı’nın bir telefonu üzerine, 7 Ekim 1993 günü Saat 20.30’da eserimin Atatürk Kültür Merkezi Yunus Emre Salonu’nda icra edileceğini öğrendiğimde dünyalar sanki benim olmuştu.
O akşam en güzel takım elbiselerimizi giyip rahmetli babam Cemal Aksoy ile konser salonuna gittik. Konserin 2. bölümündeki koro faslında, Teoman Önaldı bestesi olan acemkürdi şarkıyı (Müsemmen), solist Sami Mutlu başarıyla icra etti. Salon alkıştan yıkılıyordu adeta.. İzmir repertuarı bir İzmirli beste daha kazanmıştı. Beni takdim etti Teoman hocam.. Ayağa kalktım ve koroyu alkışladım.. Yerine büzülmüş olan babam ise ağlıyordu.. Koromuzun yolu açık olsun!..
Paylaş