Paylaş
Çok mutlu ve guruluyuz. Avrupa’da Türk basketbolunun adını tanıtmak ve gücünü kanıtlamak yolunda bir adım daha attık. Hem Ergin Ataman’ı hem de Beşiktaş yönetimini candan kutluyoruz.
Ergin, Beşiktaş’ın başına geçtikten sonra çok önemli katkılar yaptı. Önce, daha ziyade futbola yönelik Beşiktaş yönetimini ve hatta taraftarlarını basketbola yeniden kazandırdı. Akatlar’ı doldurdu. Sonra, Beşiktaş’ı bu yıl Türkiye’de en başarılı takımlardan biri yaptı. Ergin Ataman’ın koçluk kişiliği de çok gelişti. Biz koçlarımızın (ben her şeyi bilirim) anlayışı ve maç sonlarındaki hakemleri ezen ve üzen davranışları yüzünden, genç antrenörlerimize örnek göstereceğimiz model koçlar bulmakta zorlanıyoruz. Ergin burada, hele baba olduktan sonraki tutumuyla, ideal bir örnek olma yolunda ilerliyor. Ergin, sadece Akatlar’ı doldurmakla kalmadı. Macaristan’daki final maçında topladığı heyecanlı taraftarlar sayesinde takıma moral kazandırdı.
Ergin, Allen Iverson ve Deron Williams’ı getirerek Beşiktaş ismini Avrupa’ya, hatta dünyaya tanıttı. Deron Williams gidince Carlos Arroyo’yu bularak oyuncu seçmede ne kadar başarılı olduğunu kanıtladı. Diğer bir transfer Pops Mensah Bonsu oldu. Bonsu eğer Euroleague takımlarımızdan birinde oynasa, yakında başlayacak Sinan Erdem’deki final fourda tartışmasız bir Türk takımı olur ve biz maçları izlerken üzülmezdik. Onun tek talihsizliği, Can Akın’ın sakatlanması oldu ve takımdaki Türk oyuncu sayısı azaldı. Bu gerçeği Macaristan’daki Eurochallenge final fourunda gördük. Beşiktaş oynadığı son iki maçta 64+91= 155 sayı attı. “Bu sayıların kaçını Türkler attı?” diye soracaksanız lütfen sormayın çünkü bu cevap 0 olacaktır. Bütün sayıları yabancı oyuncular attı. Bu da bize Türk basketbolunun iyi, hatta çok iyi Türk oyunculara ne kadar ihtiyacı olduğunu rakamlarla açıkladı. Beşiktaş, son maçta şampiyon olurken takımda uzun süre tek bir Türk oyuncu bile yoktu. Bu durumun Beşiktaş’ın başarısına zarar verdiği söylenemez. Ama artık Ergin Ataman’ı çok önemli bir görev daha bekliyor: Yıldız türk oyuncu yetişmesine katkıda bulunmak.
Çok sayıda iyi basketbolcu yetiştirmenin yolunun teknik kadroya, görevi sadece oyuncuları daha iyi oyuncu yapmak olan (oyuncu geliştirme koçu) anlayışını ve uygulamasını gerçekleştirerek yapılabileceğini uzun süredir tekrarlıyoruz. Ama bunda başarılı olduğumuz söylenemez. Bugün Türkiye’de hemen her takımda asistan koçların görevi, koçun her dediğine evet demek ve taktik tahtasındaki tebeşirleri silmekle sınırlı. Halbuki çok değerli asistan koçlarımız var. Bu gidişe bir son vermeliyiz. Eğer (oyuncu geliştirme koçları) göreve başlarsa çok şey değişecektir. Bu koçların ilk uygulamaları antrenmanları filme almak ve istatistik tutmak olacaktır. Oyuncular, kendilerini ancak antrenmanlarda çekilen filmlerle tanıma fırsatı bulurlar. Maç filmleri yetersizdir. Ayrıca güvenilir bir oyuncun ilk yapacağı iş kendisi için bir not defteri tutmak olacaktır. Bu defterde oyuncunun neleri iyi yapıp, neleri iyi yapmadığı yazılacaktır. Oyuncular daha iyi oyuncu olmaya karar verdikleri gün, iyi yapamadıkları şeyleri rakamlarla geliştirmenin heyecanını yaşayacaklardır.
Konu çok derin ama basit 1-2 örnekle konuşalım. Bir basketbolcunun en önemli silahı beynidir. “Ben iyi savunmacı olacağım” diyen oyuncunun ilk yapacağı şey antrenmanlarda hücumdan geriye dönerken yapacağı depar sayısıdır. Eğer fast-breaklerde depar yapıyor ama geri dönerken aynı deparı yapmıyorsanız iyi savunmacı olamazsınız. Eğer bu oyuncuların antrenmanları filme alınırsa bu ve buna benzer vasıfların kazanılması kaçınılmaz olur. Bir başka örnek, iyi savunmacıların hemen hepsinin dizlerinde top kapmak için balıklama yere atladıklarında aldıkları yaraların izi vardır. Sizin diziniz pırıl pırıl ise tekrar düşünmelisiniz. Basketbolunuzu geliştirmek için en kolay ama çok etkili yollardan biri de televizyonda film izlemektir. Televizyonda film izlemek seyirciler ve oyuncular için çok farklıdır. Eğer siz gözünüzü toptan ayıramıyor hep topu izliyorsanız, sadece iyi bir seyircisiniz demektir. Oyunu izlerken tam sahayı görmeniz gerekirdi. Bunun için ölçü hakemlerdir. Eğer hakemleri sadece faullerde veya tartışmalarda görüyorsanız, iyi bir seyirci olamazsınız. Top elinde olan adamın ne yapacağını önceden tahmin etmek sizin oyunu okuma yeteneğinizi arttırır. İkili oyunlarda içeri kaçmaları önceden tahmin ediyorsanız iyi bir oyuncu olma yolundasınız demektir. Hele NBA maçları seyrederken son zamanlarda moda olan alley-huup pasları vereni ve smaç vuran oyuncuları önceden kestirebiliyorsanız, basketbolu seyrederken bile daha iyi oyuncu oluyorsunuz demektir.
Konu daha iyi anlaşılsın diye bir örnek vereyim. Furkan gelmiş geçmiş en iyi ribaundculardan biri olma yeteneğine sahip. Bu yeteneğin temelinde Furkan’ın her atılan şutta topu havadayken seyretmeyip, harekete geçmesi var. Furkan, top daha arkadaşının elindeyken şut atacağını önceden sezip ribaunda koşan ender oyuncularımızdan biri. Buna topu çembere çarpıp nereye gideceğine dair içgüdüsünü ekleyince, ribaund kralı olma yolunda hep ön sıralarda olacak. Not defterinizde bir antrenman maçında kaç kere box out yapıp sizi tutan rakibin önüne geçtiğinizi de yazabilirsiniz. Bütün bu sayılar eninde sonunda koçunuzun da dikkatini çekecek ve sizin oyunda kalma sürenizi arttıracaktır. İyi bir oyuncu olmanın yolu oyuncunun kendini tanımasıyla başlar. Koç önce bir taktisyendir. Taktik olarak maç kazandırmak hep öndedir. Hatta çoğu zaman koçlar maç kazanma gayesiyle yaşarlar. (Oyuncu geliştirme koçunun) yaşam gayesi ise maç kazanmak değil oyuncu kazandırmaktır. Eğer Ergin Ataman Beşiktaş’ta (oyuncu geliştirme koçu) anlayışını uygulamaya getirirse Türk basketbol tarihinde çok yukarılarda ve çok özel olur.
Sevgiler saygılar…
Paylaş