Paylaş
Biz sanatçılar (ressamlar, heykeltraşlar, besteciler, şairler, yazarlar...) yapmış oldukları çalışmayı, önem verdikleri birilerine gösterip, onun düşünce ve yorumlarından faydalanmak ister. Bu sadece sanatla uğraşan insanlarda değil, aşağı yukarı herkeste bulunduğunu zannettiğim bir davranıştır. Şimdi sizlere örnek olarak ressam ismi vermeden bir eleştiri yazısı sunmak istiyorum.
Örneğin bu ressamın resimleri:
“Varoluş bağlamında, başlangıç (geçmiş) sonsuzluk (gelecek) sorunsalında, yanıt aramaktan öte, rengi bir soru nesnesine dönüştürmek: bu ressamın yapıtlarında okumamız gereken tam da bu.”
Zaman, geleceği (sonsuzluk) duyumsatan İronik Düşünsel’in tuvale yansıyan bir izdüşümdür. Zamanın kavramsal açımı, genleşimi, katlanabilirliği göstergelerinin geometriyle biçimsel bir dile dönüşümün yansıtıldığı etmenler açısından önemlidir ressamın yapıtları.
ANLAŞILMASI GÜÇ
Bu yazı belli ki bir meslektaşımız için yazılmış. Ancak okunduğunda anlaşılması fevkalade güç. Yazılma amacını anlamamız çok zor. Bence yazı, sanatçının yapıtlarını sanatseverlere anlatmak, eserlerin niçin ve nedenleri ile ilgili soruları sanatçı adına insanlara açıklamak hatta tavsiyelerde bulunmak için yazılmalıdır. Doğru olanda budur. Bazen bu tür yazıların anlaşılmaması için yazıldığını düşünüyorum. Belki sanatçı, yapıtlarının anlaşılmasını istememiş olabilir. Bazı sanat akımları sanatın çözümlenmesi neticesinde eserlerin gizeminin yok olacağını düşünebilirler. Elbette böyle bilinçli bir kritiğe söyleyecek sözümüz olmaz.
GEÇMİŞİMİZ 90 YIL
Arkadaşlar! Burası Türkiye. Bizim Avrupa ülkelerinde olduğu gibi sanat geçmişimiz 500 yıl değil, yaklaşık 90 yıl. Ülkemizde Çağdaş Resim Sanatı, Cumhuriyet Döneminde başlar. Dolayısıyla sanat geçmişimiz çok kısa bir zamana dayanıyor. Bizler Cumhuriyet Dönemi Sanatının Osman Hamdi Bey’le başladığını varsayarız. Osman Hamdi 1842’de doğmuş, 1910’da vefat etmiştir. Yani 19. yy’da doğmuş, 20. yy’da vefat etmiştir. Bunu özellikle vurgulamamın nedeni, eğer Osman Hamdi Bey dönemini 1. Kuşak olarak tanımlarsak 20.yy içinde yaşayan sanatçıları da 2. kuşak ressamlar olarak nitelendirebiliriz. Dolayısıyla, bizde sanatın gelişimi çok yenidir.
HALKLA PAYLAŞMALIYIZ
İnsanlar sanatı (özellikle resim sanatını) yeni yeni tanımaya, evlerinin duvarlarına tablo asmaya başlamışlardır. Biz ressamlar bunun en önemli tanıklarıyız. Resim sanatının neredeyse yok sayıldığı dönemleri biz 70’li yaşlardaki ressamlar çok iyi bilir. Ülkemizde resmin alınıp satılması, genellersek tahminen 1980 yıllarında başlar. Yani 33 yıl olmuş. Bu rakamı Avrupa sanatıyla mukayese edersek aradaki fark neredeyse 500 yıl. Biz sanatçılar 500 yıllık arayı kapatmak için uğraşıp duruyoruz. Ancak uğraşırken toplumu unutmamamız gerekiyor. Dolayısıyla yaptığımız bütün eserleri halkla paylaşmalıyız. Yoksa ben yaptım oldu, istim arkadan gelsin, nasıl olsa anlamazlar mantığından hareket edersek, sanat ve sanatçılar toplumdan kopmuş olurlar ki, bu da ülkemize zarar verir.
Paylaş