Paylaş
Nisan 1993’te bu ekip Öcalan ile Lübnan’ın Bar Elias kasabasında buluşuyor. Ve 1984’ten beri devam eden silahlı çatışmaya ilk kez ara veriliyor. Ateşkes Bingöl’de 33 askerin katli ile birlikte sona eriyor.
İkinci ateşkes 15 Aralık 1995’te. Kuzey Irak’ta Çelik Harekatı ile sona eriyor.
Üçüncüsü 1 Eylül 1999, Öcalan’ın yakalanmasıyla birlikte başlıyor, en uzun ateşkes, beş yıl sürüyor. 2004’te PKK “Öcalan’ın İmralı koşullarını” gerekçe gösteriyor, çatışma yeniden başlıyor.
2009 Mayıs’ındaki dördüncü ateşkes ki, devamında Habur açılımı geliyor, Silvan saldırısıyla sona eriyor. 2011 Mayıs’ında, 2012 Mayıs’ında beş ve altıncı ateşkes var. Bir gerekçe bulunuyor ve silahlar, silahlar...
Her ateşkesi mutlaka bir provokasyon izliyor ve çatışma başlıyor.
KOLAY DEĞİL
Bütün bu süreç, Kürt harekatının partileri, siyasal gerçekleri, dönüşümü, askeri darbe dönemlerindeki olağanüstü baskıları, işkenceler, bitmeyen sorgular yeni bir kitapta anlatılıyor.
Feridun Yazar’ın “Kürt Kavşağında Bir Siyasetçi” kitabında. Yazar, tüm siyasal hayatı boyunca silaha hep karşı olmuş, Kürt Harekatı içinde saygın yer edinmiş, bir politikacı. Kitabın kapağında “Silahlara Hayır” pankartı altında yaptığı bir miting konuşmasının fotoğrafı var.
Yazar’ın 12 Eylül darbesi sırasında Diyarbakır Cezaevinde gördüğü akıl almaz işkence sonrasında, hapisten çıkarken hapishane komutanına söylediği sözler Kürt başkaldırısının gerekçesi gibi:
“Bize burada yaptıklarınız hayvanlara yapılmaz. Buraya gelirken ben bu memleketi çok seviyordum, şimdi sevmek bir yana, devlet düşmanı olarak çıkıyorum. Memleketini seven insanları buraya getirdiniz, devlet düşmanı haline getirip tahliye ediyor, insanları suç makinesi haline getiriyorsunuz” (s.167, 168).
Barış görüşmeleri hiç kolay değil. Sadece bundan sonra ne olacak değil, geçmişte de ne oldu, düşüncesi her kesimde fena halde yer ediyor.
BİRİSİ BOZUYOR
Yazar kitabında Kürt siyasal hareketinin kendi içindeki tartışmaları da anlatıyor. Bir yanda ana tema, barış nasıl sağlanacak, Kürt Sorunu nasıl çözülecek, öte yanda, o süreçte Kürt siyasetçilerin birbiriyle sorunları.
Bugün BDP içinde, çözümü güçleştirecek bir yarış var mı, bilmiyorum. En azından dışarıya yansımıyor. Ama, bu da bir etken.
Yazar’ın anlattıkları, pek çok ayrıntı ile birlikte, bugün için bir rehber. Geçmişten ders almak ve o hataları tekrar etmemek üzere.
Her yola çıkışta, aynı kavşak ön planda. Devlet-İmralı-Halk-Kandil-Kürt Partisi-İstekler. Bunlar birbirine hiç bir zaman denk düşmüyor. Kısa süreli denk düştüğünde de, planı birisi bozuyor.
Özetlenen kavşak günümüzde daha geniş. KCK tutuklamaları ki, sayısı binleri buluyor, tutuklu BDP milletvekilleri, demokratik özerklik gibi, İmralı’nın belki geriye atabileceği ama Kandil’in direttiği istekler.
Feridun Yazar’ın kitabını alın, günümüzün çözüm planında neler olabilir, neler olmaz, neler, nasıl aşılabilir, bunun ipuçlarını görün. Bugüne yardımcı olabilir.
Türkeş ve Kürt partisi
90’ların başı, HEP’e devlet tarafından yapılan baskılar karşısında Feridun Yazar, Orhan Doğan, Leyla Zana, Mahmut Uyanık partileri ziyaret ediyor. MHP lideri Alpaslan Türkeş’i de Meclis’te ziyareti sırasında, Türkeş:
“12 Eylül’de beni de içeri aldılar, esas duruşta İstiklal Marşı okuttular. Gördüğümüz işkenceleri size anlatamam. Yanlışımız şuydu. 12 Eylül öncesinde partimizin bazı kadrolarının devlet tarafından kullanılmasına izin verdik. Şimdi, ülkücü mafya diye etrafı kasıp kavuranlar, bizim o gün devlet kadrolarının kullanmasına izin verdiğimiz kişilerdir. Biz onlarla ilişkimizi kestik.
(...) Biz Kürtlerle iç içeyiz. Bu kadar iç içe geçmiş iki halkın düşman olmaması gerektiği kanısına vardım. Benim eniştem Vanlı bir Kürt’tür. Kız kardeşimin eşi. Yeğenlerim de Kürt’tür. Size söz veriyorum, size yapılan baskıları önlemek için elimden geleni yapacağım”. (Feridun Yazar, Kürt Kavşağında Bir Siyasetçi, s. 283-284).
Bugün MHP’nin BDP’ye bakış açısını gözden geçirmesi açısından önemli bir belge.
Paylaş