Sen demokrasiden çaktın arkadaş

“SİZİN ülkenizde yürütme yargıya ve yasamaya müdahale ediyor. Sizin ülkenizde kuvvetler ayrılığı yok. Sizin ülkenizdeki demokraside denetleme ve dengeleme (checks and balances) yok”.

Haberin Devamı

Avrupa Parlamentosu’nun son raporu, yaşanan son tutuklamalar çerçevesinde, daha çok ve doğal olarak basın özgürlüğü üzerinden tartışılıyor. Oysa, raporda sistemin işleyişine ilişkin çok ciddi eleştiriler var. Ve bu eleştiriler, büyüklerimizin açıklamalarıyla taban tabana zıt.
Örneğin, raporun dört ve beşinci paragraflarında yer alan kuvvetler ayrılığına dönük eleştiri ilk kez dile getiriliyor. Rapor kendi üslubunda, “modern demokratik bir ülkede yürütme, yasama ve yargı ayrıdır ve insan hakları ile temel hak ve özgürlüklere saygılıdır” diyerek, bizde bu eksikliğe vurguda bulunuyor.
Tek başına bu vurgu bile, Türkiye’de demokrasinin topalladığını göstermeye yetiyor. Yürütme, yani siyasal iktidar her şeye egemen ise, yargıya ve yasamaya karışıyorsa, hangi demokrasi?
ERGENEKON-AVRUPA
Buna, “basın özgürlüğünde kötüleşme, sansür ve otosansür” ifadeleri ekleniyor, geriye elimizde demokrasiden fazla bir şey kalmıyor.
Üstelik, uzun tutukluluk sürelerine, bütün sanıklar için şeffaf ve bağımsız yargı gereğine pek çok paragrafta dikkat çekiliyor. Bu kaygılar hem genel olarak, hem Ergenekon ve Balyoz davalarıyla bağlantılı olarak dile getiriliyor.
Mübarek adamlar Ergenekon’un sanki Avrupa ayağı.     
Öğrenci gösterilerinde “polisin kullandığı şiddeti” kınayan rapor, AKP iktidarını toplantı ve gösteri yürüyüşleri özgürlüğüne saygı göstermeye çağırıyor.
İfade özgürlüğünde kısıtlamalar, ulusal güvenlik gerekçesiyle de olsa, yayın durdurma, yüzde 10’luk seçim barajı tek tek yer alıyor. O zaman hangi demokrasi?
ANKARA KRİTERLERİ
Bizim demokrasideki eksiklikler Kopenhagen Kriterleri başlığı altında toplanıyor.
Ekim 2005’te AB kararına göre, Kopenhagen Kriterlerinde eksiklik, AB ile müzakerelerin askıya alınmasına neden olabilir.
Tayyip Erdoğan AB ile ilişkiler bu nedenle kesilirse, “biz de Kopenhagen yerine Ankara kriterlerini uygularız” diyor.
İşte, uygulanan Ankara Kriterleri. Biz o kriterler altında yaşıyoruz. Onların da demokrasiyle ilgisi yok.

Haberin Devamı

Midem bulanıyor

BASIN kartı veren, basında çalışanları mesleki olarak bilen, devlet adına bu görevi yürüten Basın Yayın Genel Müdürlüğü’ne soruyorum. Şu yanıtı alıyorum:
“İklim Bayraktar adına çıkmış bir basın kartı yok”.
Ben soruma devam ediyorum, şu yanıtı alıyorum:
“İklim Bayraktar adına basın kartı için yapılmış bir başvuru da yok”.
Kimse bu hanım, CHP’yi Ankara’da izleyen gazeteci arkadaşlarımıza soruyorum, İklim Bayraktar adında bir gazeteci tanıyan tek kişi yok.
Bu esrarengiz hanım, bir kaç gündür gazeteci kimliği iddiasıyla ortalıkta dolaşıyor. Bin türlü haber arasından Deniz Baykal’ın kendisini taciz ettiği yalanıyla karışık, Baykal’a telefon ediyor, senli benli:
“Haydi birlikte yemeğe gidelim, istersen sen bize gel, yoksa ben size geleyim”.
Yetmiyor, Kılıçdaroğlu’na gidiyor, önerisi müthiş:
“Belden aşağı vuracak ekip oluşturalım”.
İpe sapa gelmez sözler bu hanımın Ergenekon’dan gözaltına alınması ve serbest bırakılması ertesinde piyasaya dökülüyor.
Madem ortada “teknik takip” ve soruşturma var, diğerleri nasıl basına yansıyorsa, bu hanımın  soruşturması da bir an önce yayınlanırsa, bu garip zincir açıklık kazanır.
CHP yönetimi de, kim gazeteci, kimle görüşülür, kimle görüşülmez, bundan ders alır.

Haberin Devamı

Onuncu sayfada tek sütun

14 yaşındaki kıza cinsel istismarla suçlanıyor. On üç yıl hapse mahkum oluyor. Ama, tahliye ediliyor.
Bu rezilliğin kahramanı hakkın ve ahlakın gazetesi Vakit (şimdi Yeni Akit) yazarı Hüseyin Üzmez. Dün Yeni Akit’e bakıyorum, Üzmez’in tahliyesinden üzülmüş gibi, bu haberi birinci sayfadan görmüyor. Ancak, onuncu sayfasında yer veriyor, en aşağıda, o da tek sütun.
Üzmez buna üzülmüş olabilir. Ama, sevindirici bir haber veriyor, “bundan sonra beni TV’lerde bol bol görürsünüz” diyor.
Ne demek TV’lerde, nasıl olsa bir gazetede bir köşe bulur. Ne de olsa, basın özgürlüğü var bu ülkede.

Yazarın Tüm Yazıları