"İSRAİL gerçekte radikal İslam’a, köktendincilere karşı savaşıyor. İsrail’in bu savaşı, geçmişteki savaşlar gibi değil, onun için desteklemek gerek".
Bu iki cümle, ABD ile Avrupa’nın İsrail’in Lübnan saldırısına bakışını özetliyor. Bakış bu olunca, savaşın başlangıcı ve devamı, tahminleri aşan sonuçlara gebe.
Son on günlük Batı basınına bakıyorum. Haber ve yorumlar bu iki cümlede düğümleniyor. Gerekçeleri de var.
Geçmişte,HAMAS bir terör örgütü, ama bugün Filistin’de iktidarda, Hizbullah geçmişte bir terör örgütü, ama 128 sandalyeli Lübnan Parlamentosu’nda bugün 25 üyeye sahip.
Terör örgütleri, hem de seçim yoluyla, o ülkelerde yönetimi adım adım ele alıyor. İsrail işte bunu durdurmakla görevli.
Batı’daki mantık bu.
11 EYLÜL’ÜN RÖVANŞI
Böyle olunca, İsrail saldırısı 11 Eylül’ün rövanşına dönüşüyor. ABD dışındaki ilk rövanş. Hedef terör örgütleri olduğuna göre, savaştığı ülkede daha kalıcı olmayı planlıyor.
İlk bomba sesleri arasında, 16 Temmuz tarihli İran Kayhan gazetesinde bir yazı yayınlanıyor. Dini lider Hamaney’in sadık müritlerinden, gazetenin genel yönetmeni Hüseyin Şeriatmedari yazıda şunu söylüyor:
"Hizbullah’ın İsrail’le savaşı bölgedeki güç dengesini İslam’ın lehine çevirecek, İsrail’in sonunu getirecektir".
Bu satırlar Batı’da, savaş için düğmeye önce İran’ın bastığı inancını perçinliyor. Batı’ya göre, savaşı başlatan İsrail değil, perde arkasından İran. Batı’daki halklara bu düşünce pompalanıyor.
SURİYE VE İRAN
Hizbullah Şii. İran Şii. Irak’taki Şiiler’le işbirliği içinde.
Nasıl ki, ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi var, radikal İslam’ın da, kendi Ortadoğu projesi var.
Bunların anlamı şu. İsrail, Lübnan’a saldırarak, Lübnan’la savaşmıyor, İsrail Lübnan üzerinden aslında İran’la savaşıyor.
Devamı var. Devamında Suriye var.
Yine Batı basınına göre, İsrail, Hizbullah’ın depolarında ele geçirdiği roketlerde Suriye adresini buluyor. Roketlerdeki damgalar, onların Suriye’den geldiğini gösteriyor. Demek, sıradaki Suriye.
Türkiye bu teorilerin neresinde? Şu anda, dışında. Ama, burası bizim bölgemiz olduğuna göre, bizimle kesişecek pek çok üçgenler var.
Süleymaniye’ye el değmedi
KÜTAHYA, Karaman, Ankara Kaleiçi, İstanbul Fatih, Zeytinburnu, Ayvansaray, Tuzla, Süleymaniye. İstanbul’da daha geniş kapsamlı olarak, tarihi yarımada.
Bu yerler üç ay önce, Bakanlar Kurulu kararıyla yenileme alanı ilan ediliyor. Tarihi ve kültürel dokusunu koruyarak, yenilenecek yerler. Yenileme görevi, isterse büyükşehir, istemezse ilçe belediyelerine veriliyor. Süleymaniye’yi İstanbul Büyükşehir Belediyesi üstleniyor.
Yenileme için bir proje gerek. Nerenin, nasıl koruma altına alınacağı, bu işi kimlerin üsteleneceği gibi pratik sorunların çözümü gerek.
İlan edilen alanlar arasında Süleymaniye Dünya Mirası listesinde. Dünyanın gözü, tarihi yarımadanın her karışında ve Süleymaniye’de.
Ancak, her zamanki gibi, yine bir sorun var. Yenileme alanı ilan edilmesine rağmen, Süleymaniye’de otoparklar hálá duruyor, inşaatlar hálá devam ediyor, mülkiyet sorunu hálá çözülemiyor, koruma kurulu hálá oluşamıyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin eli üç aydır Süleymaniye’ye değmiyor.