Paylaş
Çeşitli siyasal örgütler, edebiyatçılar, bilim adamları, gazeteciler, artık kimler ise. Bunun ilk işaretine önceki gün tanık olunuyor.
Önceki gün on iki kişilik bir heyet Silivri’de Ergenekon’dan tutuklu CHP milletvekilleri Mehmet Haberal ile Mustafa Balbay’ı ziyaret ediyor. Dünya Organ Nakli Örgütü yöneticileri ile Avrupa Sosyal Demokrat Halk Dernekleri Federasyonu yöneticilerine CHP milletvekilleri Atilla Kart ve Nur Serter eşlik ediyor.
“BU BENİM ÜLKEM DEĞİL”
Haberal karşısında dünya çapındaki meslektaşlarını görünce heyecanlanıyor, “yanlış anlaşılmasın, ben davet etmedim” deyince, Dünya Organ Nakli Örgütü eski başkanı Geremi Chapman söz alıyor:
“Genel kurul toplandığında, ben sağımdaki koltuğu boş bıraktım, o koltuk seni bekliyor. Senin tutuklandığını duyduğumuzda, inanamadık, biz seni tanıyoruz, senin şimdi en büyük ızdırabın, hastalarına bakamamandır”.
Haberal heyecanlanıyor:
“Ben ülkemi yıllarca yurt dışında temsil ettim, şimdi bakıyorum da, bu benim ülkem değil”.
Hiç bir şikayette bulunmuyor. Oysa, işte karşısında organ naklinde dünyanın en önemli doktorları. Tam fırsat, ama hayır, tenezzül etmiyor. Üzüntüsünü içine atıyor. Duygusal anlar.
“BU GÖREV BANA”
Aynı ekip Mustafa Balbay’ı ziyaret ederken, Balbay:
“Gülümsüyorum, gülümsemek direnmektir. Bu görev bana isabet etti, ben onun için buradayım”.
Heyette İspanyol bir doktor var. Franco’ya karşı direnenler arasında yer almış. Balbay ile bir süre o dönem üzerine sohbet ediyorlar. Balbay daha sonra dikkat çekiyor:
“Bir hafta sonra 23 Nisan, ulusal egemenlik bayramı. Yine bol bol nutuk atılacak. Milli irade kutsanacak. Bizler burada tutukluyuz, bu ortamda hangi milli iradeden söz edilecek, merak ediyorum”.
Doğru bir gözlem. Seçilmiş milletvekilleri, yani milli irade tutuklu. Ve bir kaç gün sonra ulusal egemenlik bayramı. Yanlış anlaşılmasın, “bayram”. Şaka gibi.
Dünyanın ünlü doktorları ve halk dernekleri yöneticileri Silivri’de göreceklerini görüyor, notlarını alıyor.
Silivri’de yaşananları dünya bundan sonra muhtemelen daha yakından izleyecek.
“Artık susmak istemiyorum”
ŞİİR aynı gün üç gazetede birden yayınlanıyor, Almanya’da Süddeutsche Zeitung, İspanya’da El Pais ve İtalya’da La Repubblica’da.
Geçen çarşamba günü Alman ve Avrupa politikası ile edebiyatında bomba düşüyor. Nobel ödüllü Alman yazar Günter Grass alışılmışın dışına çıkarak, bu kez roman değil, bir şiir yazıyor. Şiirin başlığı “Artık Susmak İstemiyorum”.
Grass bu politik şiirinde İsrail’i dünya barışını tehdit eden ülke olarak suçluyor ve “İsrail’in İran’a saldırarak, dünya savaşına yol açabileceğini” öne sürüyor. Bu tehlike karşısında susulmaz.
Grass’a ilk tepkilerden biri İsrail’den. Başbakan Netanyahu resmi açıklama yaparak, Grass’ı istenmeyen adam ilan ediyor ve İsrail’e girişini yasaklıyor. Sürpriz değil. Grass şiirinde farklı bir vurguda bulunuyor:
“Genel bir suskunluk var, buna ben de boyun eğiyorum. Suskunluk ağır bir yalan ve baskının sonucudur. Bu durumda suskun kalmak cezayı gerektirir”.
Susma, susarsan, bir gün sıra sana gelecek değil sadece, onun ötesinde, suskun kalmak cezayı gerektiriyor Grass’a göre. Demek ki, susmayacaksın.
Şiiri ve çevresinde dönen tartışmaları okuyorum. (Die Zeit ve Der Spiegel’in son sayıları). Farklı günlerin yaşandığı dönemde suskunluk cezaya dönüşebilir.
Selam sana Grass!
Taner Yıldız petrol üzerinden dış politikaya
ÜÇ ay kadar önce, Ocak başlarında Dışişleri Bakanlığı bizim büyükelçileri Ankara’ya çağırarak, onlardan durum değerlendirmesi alıyor. O toplantılardan birinde Enerji Bakanı Taner Yıldız bir konuşma yapıyor:
“Doğu Akdeniz’de petrol aramak güç iş”.
Taner Yıldız bu güçlüğü İsrail’e bağlıyor. Amerika, Rusya ve İsrail Güney Kıbrıs’ı destekliyor. Türkiye için petrol aramak bu nedenle güç. İsrail Azerbaycan’la iyi ilişkiler kuruyor. Türkiye, Bakü’ye “ne yapıyorsun” diye sorunca, Bakü’nün yanıtı, “biz bağımsız ülkeyiz” oluyor.
Bizim Doğu Akdeniz’de petrol aramamıza gelince, bir ara büyük gürültülerle denize açılan, petrol sondajında bulunan Piri Reis’ten hiç haber yok. Galiba onarımda. Onarım ne kadar sürecek, belli değil.
Türkiye İsrail’i karşısına alıyor ama, İsrail boş durmuyor, Azerbaycan dışında da, Orta Asya ülkeleriyle alış verişini yoğunlaştırıyor. Taner Yıldız dikkati buraya çekiyor, oradan da, Türkiye’nin İsrail politikasına geliyor.
Hükümetin bir bakanı olarak her düşündüğünü açıkça anlatması beklenemez. Ancak, petrol aramadaki güçlüğü vurgularken İsrail’e gönderme yapması, dış politikaya eleştiriden başka bir şey değil.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da hemen karşısında oturuyor.
Paylaş