İlçe adaylarında Sarıgül ve şansı

BAĞCILAR, Üsküdar, Bayrampaşa, Güngören, Ümraniye, Sultanbeyli, Beykoz, Pendik, Tuzla, Esenyurt gibi ilçeler İstanbul’da nüfusun yoğun olduğu ve AKP’nin fazla oy aldığı yerler.

Haberin Devamı

Resmen açıklanmasa da, CHP’nin İstanbul adayı Mustafa Sarıgül. Seçime aylardır hazırlanan Sarıgül, strateji çiziyor: “Türkiye koalisyonu”. Kendisine oy verecek olanlar her siyasal görüşten, her sosyal katmandan, her etnik guruptan, her dini inançtan insanlar. Alevi de, Sünni de, Kürt de, zengin de, yoksul da, Ermeni de anlamında.
Böyle bir koalisyonu oluştururken, İstanbul’da yukarıda adı geçen ilçelerde belediye başkan adayları için Sarıgül, “Genel Merkez benim görüşümü alırsa, memnun olurum” diye düşünüyor. O bölgelerde etkili isimleri Sarıgül biliyor.

MAKAS KAPANIYOR

Haftalardır İstanbul Büyükşehir Başkanlığı için tek bir isim geçiyor: Mustafa Sarıgül. Başka kimse konuşulmuyor. Sarıgül bir rüzgâr yakalıyor ama, acaba anketler ne diyor? Bunu en iyi bilenlerden biri A&G Araştırma Yöneticisi Adil Gür. Gür’e soruyorum, yanıtı şöyle:
“İstanbul’da parti olarak AKP, CHP’ye göre epey önde. İstanbul Anadolu’dan aldığı yoğun göçle, muhafazakâr olmuş. Türkiye ortalamasında AKP yüzde 38 oy aldığı zaman bile, İstanbul’da oy oranı yüzde 44. Ayrıca, yine İstanbul’da AKP ile CHP arasında siyasal kutuplaşma çok keskin. Birinden diğerine oy kayma oranı düşük.
Buna karşılık, parti değil, isim olarak sorduğumuzda kutuplaşma azalıyor, makas kapanıyor. Sarıgül makası kapatan tek isim. Kazanma şansı artıyor. Hatta, Binali Yıldırım ile Sarıgül’ü sorduğumuzda, makas tam kapanıyor. Seçime beş ay var, adaylar belli değil, önümüzdeki aylarda durum netleşir”.
Kazanır, kazanmaz, bilemem, ama belli ki, Sarıgül CHP açısından doğru tercih.

Haberin Devamı

Komutanlar kapışırken denizciler

“EMRİMİ dinlemediler, haddini aşmasın, haberim yok diyorsa komutan koltuğunda işi ne” gibi suçlamalarla emekli komutanlar birbirine giriyor. İbretlik sahneler.
Kapışmanın altında, “hapis yatan general ve subaylara şimdiki komuta kademesinin ilgisizliği” yatıyor. Tartışma buradan alevleniyor. Karacı komutanlar birbirini suçlarken, güme giden hapisteki denizciler.
Emekli komutanların karşılıklı suçlamalarına hapis yatan denizciler hukuki açıklama getiriyor. Genelkurmay Temsilcisi Deniz Kurmay Albay Hasan Karagöz ifadesinde, “Burada gördüğüm denizci meslektaşlarımın hiçbiri seminer esnasında 1. Ordu’da bulunmamıştır. Hiçbiri ile göz temasım olmamıştır” diyor. Desin, mahkeme ve Yargıtay ifadeyi dikkate almıyor, Denizcilere basıyor cezayı.
Balyoz davasında en büyük cezayı Denizciler alıyor. 237 hükümlüden 134’ü denizci. Denizciler sahte olduğu kanıtlanan dijital veriler yüzünden ceza alıyor.
Daha vahimi, kamuoyunda fırtına koparan camilerin bombalanması, suikast timlerinin varlığı, binlerce kişinin fişlenmesi gibi olaylarda muvazzaf Karacı sanıklar beraat ediyor, denizciler ceza alıyor.
Seminere katılan 162 kişi, ceza alan 237 kişiden sadece 38 kişi seminere katılıyor, ceza alan 134 denizcinin hiç biri seminere katılmıyor.
Denizcilerin ceza almasına neden olan Gölcük ve Eskişehir’de ele geçirilen CD’lerin düzmece olmasını, bu yönde onlarca teknik ve bilirkişi raporunu mahkeme ısrarla dikkate almıyor. Buna rağmen, Yargıtay kararında “Dijital deliller mevcut halleriyle ve taşıdıkları delil değerleri ölçüsünde hükme esas alınmıştır” deniyor.
Hukuki açmaz bu kadar ortada iken, “Sen bunu dedin, ben böyle yaptım” diyerek, eski komutanlar birbirini suçlama yarışında. Bu arada Deniz Kuvvetleri anlaşılan “denizaltı seferinde”, çıt yok.

Yazarın Tüm Yazıları