Paylaş
“SUSTU ve seyretti dağların zirveleri/Bitirilirken insanca yaşama bağlılık/Karanlık yavaş yavaş sararken bedenleri/Anladı/Paha biçilmezdi kaybettikleri/Bu kayıtsız şartsız tutsaklık/Zulüm olmuştu artık”.
Gerçekten “paha biçilmez kaybettikleri”, idealleri, meslekleri, aileleriyle birlikte gelecekleri, özünde hayatları. Kaybedilen bir hayat daha, Balyoz’dan on sekiz yıla mahkûmiyet, sonra arkadaşları gibi beraat ve Emekli Tuğamiral Cem Aziz Çakmak dün hayatını kaybediyor. Hapishanede kanser, geç teşhis, kim bilir nasıl tedavi, kim bilir hangi aşamada hastane ve bugün o meçhule yolculuk.
Hapiste askerlerin çoğu kitap yazıyor, bir de şiir kitabı, “Hücrenin Lombozundan” Cem Aziz Çakmak yazıyor, yukarıdaki şiir o kitaptan alıntı.
İSYAN
Bir başka Balyoz tutuklusu Deniz Kurmay Albay Murat Özenalp geçen yıl mayısta hapiste hayatını kaybettiğinde, tutuklu arkadaşları Hürriyet’e ilan veriyor.
“Kendi yurdunda esir alınışına, adaletsizliğe isyan ile şehit düştü, onun ölümüne vicdansızlık, hukuksuzluk, vefasızlık neden oldu” satırlarının yer aldığı ilanı kaleme alanlar arasında Çakmak da var, garip bir önsezi ile.
Dün arkadaşlarıyla konuşuyorum, hepsi kırgın, hepsi üzgün, kırık hayatlar:
“Hepimiz sağlam girdik hapishaneye, bu vicdansızlık, bu adaletsizlik hepimizde ve ailelerimizde travmalar bıraktı, bazılarımız hasta, bazılarımızın çocukları ya da eşleri hasta, hasta derken, kanser. Üzüntüden. Biz dünyayı bilen insanlarız. Bizleri hasta eden hapishanedeki fiziki koşullar değil, değerler altüst edildi.”
Bu feryatlar dün yeniden depreşirken, görevdeki komutanların ilgisizliği tekrar vurgulanıyor.
‘ER MEKTUBU’
İçeride seslerini duyurmak üzere Çakmak’ın da katıldığı ekip “mücadele yöntemi” buluyor. Bütün Türkiye’ye mektup yazmak... 2.5-3 milyon mektup gönderiliyor... Haksızlık halka anlatılıyor. “Er Mektubu Görülmüştür” kitabı bunun öyküsü. Türkiye’nin dört bir yanından insanlar akın akın hapishaneye ziyarete geliyor.
Hukuksuzluk ayyuka çıkmış, bir yüksek makam, “orduya kumpas kurulmuş”. O kumpas en acı sonuçlarını veriyor, o insanlar genç yaşta birer birer aramızdan ayrılıyor. “Hücrenin Lombozundan” ölüm görünüyor.
Hiç tanışmadık, hiç görüşmedik, ruhunuz şad olsun Sayın Cem Aziz Çakmak.
Joan Baez’dan özür dilemek
OĞLU da tanışıyor biber gazı ve TOMA ile Taksim’de Gökkuşağı eyleminde, geçen hafta valinin izin vermediği LGBT mitinginde. Böylece sesi ve şarkılarıyla ünü dünyayı sarmış Joan Baez Türkiye hakkında net bir fikre sahip oluyor, Türkiye’deki ifade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü, polis şiddeti hakkında. Oğlu Gabriel de müzisyen.
Şarkıları ve gitarıyla insanları hüzünlendiren ve neşelendiren Joan Baez’ın konseri ile ilgili en ayrıntılı yazıları, her zamanki gibi, yakın arkadaşı Zeynep Oral yazıyor Cumhuriyet’te.
Baez Başkanlık seçiminde Obama’yı destekliyor, onun kampanyasına şarkılarıyla eşlik ediyor, karşılık beklemeden. Obama seçildikten sonra bazı kararlarına karşı çıkıyor, araları açılıyor. Size garip gelecek, son yıllarda görmediğiniz bir şey, buna rağmen, Baez’ın konserlerine sansür gelmiyor, hakkında “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla dava açılmıyor. Obama’nın Ortadoğu politikası nedeniyle araları yeniden düzeliyor. Hayatta gördüğü kırıklıklar için Baez, “şiddete başvurmadan sevgiyle, diyalogla çözebiliriz” diyor. Şiddet İstanbul’da sade bir eylemde oğlunu buluyor.
Joan Baez’dan iki nedenle özür dilemek gerek; ilki, oğluna biber gazı nedeniyle, ikincisi de, TV’lerde bazı spikerler onun adını düzgün telaffuz etmekten hâlâ aciz. Ayıptır, ayıp.
Paylaş