Hitler döneminde okumak

“KAMU güvenliğini tehdit eden, kamu düzenini bozan eserlere ve her türlü yayına (kitap, gazete, dergi ve benzeri yazılı yayınlara) el konur”.

Bu kural gereği 1933 Aralık ayında Hitler yönetimindeki Almanya’da yaklaşık bin kitaba el konuyor.
Hitler, Nazi dönemi, İkinci Dünya Savaşı, Yahudi soykırımı, toplama kampları üzerine Almanya’da ve diğer Batı ülkelerinde çevrilen filmlerin, yazılan romanların, kitapların haddi hesabı yok. Bunların en yenilerinden birini geçenlerde Almanya’ya gittiğimde alıyorum. Sanıyorum, kendi alanında ilk araştırmalardan biri.
Christian Adam tarafından yazılan, “Lesen Unter Hitler”, Hitler Döneminde Okumak, olarak çevrilebilir.
Kitap bu alanda müthiş bilgiler aktarıyor, çok iyi bir araştırma. Nazi döneminin ilgili bütün kaynakları taranmış ve ortaya çarpıcı bir kitap çıkmış.
Her şey 1933’te başlıyor. Daha rejimin rengi tam belli olmadan, daha faşizme doğru adımlar atılmakta olduğu henüz tam anlaşılmadan.
1933 Aralık ayında ünlü Propaganda Bakanı Goebbels’e bağlı olarak bir kurum oluşturuluyor:
Üçüncü Reich Kültür Kurumu.
Alman düşünce hayatının ve insanların anasını bu kurum belliyor. Her türlü düşünce özgürlüğünü, okumayı askıya alan, yayın hayatını tek merkeze bağlayan bu kurum.
Kurumun ilk yaptığı iş, bin kitabı yasaklamak. Rejimin işine gelmeyen ne kadar roman, felsefe, tarih kitabı varsa. Örneğin, yasak listesinde Goethe, Stefan Zweig, Thomas Mann, Freud, Erich Maria Remarque, Huxley, Mark Twain, Jules Verne, Schopenhauer, Dante var.
Bu kitapları bulunduranlar, okumuş olsun olmasın, ya hapse atılıyor ya sürgüne gönderiliyor.
FAZİLETİ KEŞFEDENLER
Derken, aynı kuruma bağlı olarak, bir yan büro kuruluyor. “Halk kültürü” bölümü.
Film, kitap, radyo, tiyatro, sanat, müzik ve elbette basın yayın faaliyetleri buraya bağlanıyor. (Adı geçen kitap, s.28).
Propaganda bakanlığı şemsiyesi altındaki bu kuruma üye olmak zorunlu, üye olmayan mesleğini icra edemiyor, kitap yazamıyor, yayın evi kuramıyor, gazetecilik yapamıyor.
Böylelikle bütün kitapçılar, yayın evleri, yazarlar, gazeteciler, kütüphaneler ancak yönetimin vizesinden geçebildikten sonra mesleklerini sürdürebiliyor.
Ceza almış, hapis yatmış yazarlar, gazeteciler ve yayın evleri buraya alınmıyor.
Buraya üye olanlar yazdıklarını üst kurula götürüyor. Sansür burada işliyor. Kuralı var, sansürün kimse farkına varmamalı. Bir duyulursa, sen artık kendine bir toplama kampı seç.
Parti, devlet ve bu kurum burada iç içe, birliktelik içinde.
Yasaklanan kitaplar dışında, 1935’te ayrıca zararlı yayınlar listesi hazırlanıyor. Benzer liste ödünç alınacak kitapları da kapsıyor, tercümeleri de.
1 Haziran 1939 dergi ve gazetelerde sansür kuralları belirleniyor.
Aynı anda iki şey daha oluyor: Ayın okuma listesi yayınlanıyor. Okunacak kitapları, rejim halka bildiriyor. Alman tarihini ve ırkını öven kitaplar, bunlarla ilgili çocuk öyküleri ve romanlara öncelik tanınıyor.
İkincisi de, ilki gibi ibretlik. Hitler’le iyi geçinen bir yayın gurubu inanılmaz kârlarla büyüyor.
Ve karşınızda her devirde takla atanlar: Bir anda bir gurup yazar çizer takımı nasyonal sosyalizmin faziletini keşfediyor. Hitler ve politikalarını öven yazı ve kitaplar yazılıyor. (a.g.k., s.129). O gazeteciler ve yazarlar pek revaçta.
MEİN KAMPF
Rejim, sıradan insanlar hakkındaki hükmünü, o insanların okudukları kitaplar üzerinden veriyor. (a.g.k., s.76).
Çünkü, amaç yeni insan, rejime sadık köleler yaratmak.
Dönemin baş tacı kitabı, hiç kuşku yok, Hitler’in yazdığı kitap, “Mein Kampf”, Kavgam.
1933 ile 1942 arasında 12.5 milyon adet basılıyor. Hitler kitaptan 15 milyon Mark kazanıyor. (a.g.k., s.116). Kitap düğünlerde, kutlamalarda, törenlerde armağan olarak veriliyor. Büyük onur. Propaganda Bakanlığı açıklıyor:
“Führer’in kitabı okumak için değil, üzerinde çalışmak ve o kitaptaki ilkeleri hayata geçirmek içindir”.
Tarih ne kadar iyi bir hoca. Neyse ki, burada aktarılan hayat tarzı artık hiç bir demokratik ülkede geçerli değil.
Çünkü, kitap ve okuma üzerinden, insanlara aslında bir hayat tarzı şırınga edilmek isteniyor. Zorla, kendi iradeleri dışında.
Yazarın Tüm Yazıları