Geleceğin insanları bize maymun muamelesi çeker mi?
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
İnsan, bu kitabı okuduktan sonra, daha hoşgörülü oluyor. Daha az sinirleniyor. Bilgiye susamışlık artıyor. Kısaca, hayat felsefesi değişiyor. Tıpkı Orhan Pamuk vari, "Bir kitap okudum, hayatım değişti" gibi.
Uçakta giderken, aşağıya bakıyor. Baktıkça, aklına arka arkaya sorular takılıyor:
Deniz suyu neden tuzlu? Dünyanın ağırlığı ne kadar? Dünya kaç yaşında? Güneş sistemi nasıl oluşuyor? Dünyayı bugüne getiren büyük patlama nasıl meydana geldi? Dünyanın kaç milyar yıl ömrü var? Yıldızların sırrı nedir?
Bu sorular ve benzerlerine ilgili bilim adamları tarafından belki çoktan cevap veriliyor. Ama, sıradan insanlar bu karmaşık bilgilere ulaşmakta güçlük çekiyor. Sadece ulaşmaktaki güçlük değil, aynı zamanda öğrenmek ve hayatın bu yönünü anlamayı kolaylaştırmak.
Aslında gezi rehberleri hazırlamakla tanınmış olan, bir açıdan gazeteci Bill Bryson uçakta aklına takılan bu soruları araştırmak için, kitaplara kapanıyor. Einstein’dan Kepler’e, Kopernik’ten Arşimed’e, Ali Kuşçu’dan Edison’a, Benjamin Franklin’den Mark Twain’e yönelen pek çok kitabın içine dalıyor.
ÜÇ YIL GECE GÜNDÜZ ÇALIŞTI
Hemen hepsi, fizik, astronomi, jeoloji, kimya, biyoloji gibi fen bilimlerinde tarihin ünlü dehaları. Onların yanında, edebiyatçı ve daha çok mizahıyla ünlü Mark Twain’le ne ilgisi var? İnsanın insanla eğitimi, terbiyesi, yetiştirilmesi açısından, mizahla karışık, bilgi aktarma yöntemini kullanmak ve edebi stili yakalamak üzere Mark Twain.
Bryson üç yıl gece, gündüz fen bilimleri çalışıyor. Aklındaki soruların karşılıklarını buluyor, öğreniyor. Sıra, bunları en sade biçimde aktarmaya geliyor. Oturuyor, bir kitap yazıyor. "A Short History of Nearly Everything", Türkçesi Hemen Her Şey Hakkında Kısa Bir Tarih.
600 sayfalık kitabı, yutar gibi okuyorum. Altını çizerek. O kitaptan sanki sınava girecek gibiyim. Evrenin seksen milyar yıl ömrü olduğunu, henüz 15 milyar yılı geride bıraktığımızı, elli milyon yıl sonra, Ege Denizi diye bir deniz kalmayacağını, Boğaziçi’nin sadece on bin yaşında olduğunu, protonlar, elektronlar mucizesini, gözle görülebilir yıldız sayısının 300 bine ulaştığını...
Günlük hayat açısından bu bilgilerin ne değeri var? Bu bilgilerden yola çıkarak, herkesin kendine göre, yeni bir hayat felsefesi edindiğini düşünüyorum. Bugün, bizler insan olarak, belki bir geçiş dönemi tipleriyiz. Atalarımız maymun olduğuna göre, kim bilir kaç milyon ya da milyar yıl sonra, bize de, geleceğin insanları acaba maymun muamelesi çeker mi?
O da önemli değil. Önemli olan, geçiş dönemi varlıkları olarak, hayatı nasıl algılıyoruz, nasıl algılamamız gerek?
İnsan, o kitabı okuduktan sonra, daha hoşgörülü oluyor. Daha az sinirleniyor. Bilgiye susamışlık daha fazla artıyor. Kısaca, hayat felsefesi değişiyor. Orhan Pamuk vari, "Bir kitap okudum, hayatım değişti" gibi.
Hayatı değişen asıl Bill Bryson. Kitabı pek çok dile çevriliyor. Çeşitli ülkelerde, bestseller listesinde aylarca birinciliği kimseye bırakmıyor.
Ama, hayatını asıl değiştiren çok başka bir olay. İngiltere’deki Durham Üniversitesi ona fahri doktora unvanı veriyor. "Doktor Honoris Causa Bill Bryson’ın" bir sonraki durağı, aynı üniversitenin onursal rektörlüğü.
Uçakta giderken, aklına takılan sorularla yazdığı kitap, onu rektörlüğe taşıyor.
Bryson, farklı ve örnek bir gazeteci. Önünde saygıyla eğiliyorum.