Paylaş
12 Eylül referandumu öncesinde Cemil Çiçek ve arkadaşları o sırada DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk’u ziyaret ediyor. O günün konusu anayasa değişikliği ve 1980 askeri darbesinden hesap sormak. Hesap sormak adına, darbeyi y
apanları koruyan Anayasanın geçici 15. maddesini kaldırmak.
Ziyaret sırasında Cindoruk, Cemil Çiçek’e önemli bir uyarıda bulunuyor:
“12 Eylül cuntasıyla hesaplaşmak, onları yargılamak için geçici 15. maddeyi kaldırıyorsunuz, iyi güzel, ama yetmez. Onların yargılanması için geçici 2. maddenin de kaldırılması gerekir”.
Anayasanın geçici 2. maddesi, 12 Eylül darbesini yapanlara dokunulmazlık tanıyor. Cindoruk bir adım daha atıyor:
“Onları yargılamak için, aslında geçici maddelerin tamamının kaldırılması gerek.”
Cemil Çiçek’in “aklımıza gelmedi” dediği, geçici maddelerin tamamının kaldırılması gereği.
DARBEYLE HESAPLAŞMAK
Geçici 15. maddenin referandumda kaldırılmasından sonra Türkiye’de bir görüş yayılıyor. Başta Kenan Evren, 12 Eylülcüleri yargılamak görüşü.
Kesinlikle katılıyorum, geçmişle hesaplaşmak gerektiğine inanıyorum. Her anlamda, her cephede, her taşın altında geçmişle hesaplaşmak. Hele de, darbelerle hesaplaşmak. “Ama, fakat” filan eklemeden, “hık, mık” demeden, katılıyorum.
Şimdi Ankara’da bir savcı Evren ile hayatta kalan diğer Milli Güvenlik Konseyi üyesi Tahsin Şahinkaya’nın ifadelerinin alınması için girişimde bulunuyor. Darbelerle hesaplaşmak adına.
Çok iyi, ama bu arada bir de hukuk var, içimize sindiremesek, sözüne ve özüne katılmasak, 17 kez değiştirmiş olsak bile, 1982 Anayasası var.
Cindoruk’un vurguladığı gibi, bu Anayasanın ilgili maddeleri dururken, Evren’i yargılamak mümkün değil.
VATAN HAİNLİĞİ
Tek bir koşulda mümkün.
Evren’i vatana ihanetle suçlamakla.
Bunun da, hukuki dayanağı olacak. O hukuki dayanak Türkiye Büyük Millet Meclisi.
Milletvekillerinin üçte biri, Evren’i vatana ihanetle, suçlayan gerekçeli bir önerge verecek. O önerge Meclis’te beşte üç çoğunlukla kabul edilecek.
Ancak, ondan sonra 12 Eylül darbecilerine dava açmak mümkün. Ancak, ondan sonra onların Yüce Divan’da yargılanmaları mümkün.
Anayasa bu haliyle orada dururken başka türlüsü mümkün değil. Onları ancak Meclis suçlayabilir, bu bir savcının yapabileceği iş değil.
İfadeye çağrıldı, çağrılmadı, ifade verecek, vermeyecek, şu anda işin siyasi magazin kısmı ile uğraşıyoruz. Olay ciddiyete binip, hukuki temelde ele alındığında, “ifadesini alalım, bir de dava açalım” kolaylığında değil.
Dünkü habere göre, Evren’in ifadesi evde alınacakmış. Nasıl alınacak ve nasıl bir sonuç çıkacak, hukuk açısından merak ediyorum. Hukuk kendini hangi aşamada gösterecek, merak ediyorum.
12 Eylül’de hukuku ayaklar altına alanlara, kendi hukuklarını uygulayanlara, asanlara, kesenlere, kimsenin ağzını açmasının sözü bile edilemeyen günlerde esenlere, savuranlara, günün birinde onlara da evrensel hukuk lazım oluyor. İbretlik bir durum.
Mavi Marmara: Aynı suda yeniden yıkanmak
1- İsrail özür dilesin. Dilemedi.
2- İsrail tazminat ödesin. Ödemedi.
3- İsrail uluslararası mahkemede yargılanmayı kabul etsin. Etmedi.
Geçen yıl bugünlerde Mavi Marmara yardım gemisi Gazze’ye yardım için yola çıkıyor. İsrail gemiye baskın düzenliyor, baskında dokuz kişi hayatını kaybediyor. Türkiye ile İsrail arasında zaten gergin olan bağlar, bu olay üzerine bütünüyle kopuyor.
Türkiye yukarda sıralanan taleplerini dile getiriyor. İsrail oralı bile olmuyor. Sadece, yine Türkiye’nin talebi olarak, gemideki gönüllüleri iade ediyor.
İsrail’in Türkiye’den gelen talepleri dikkate almayışı orada kalmıyor, uluslararası alanda Türkiye zor durumda kalıyor.
Bir kaç gün önce bakıyorum, Mavi Marmara’cı arkadaşlar yine hızlı, mangalda kül bırakmıyor, nutuklar atıyor, bu ayın sonunda Gazze’ye yeniden sefere çıkacaklarını ilan ediyor.
Hiç ders almak yok mu? Aynı suda iki kez yıkanılma-yacağını öğrenmiyor mu bu arkadaşlar? Haydi bilmiyorlar, Amerika’nın itirazını da mı görmüyorlar?
Paylaş