FRANSIZ-Ermeni işbirliği Birinci Dünya Savaşı’na dayanıyor.
Bunun belgesi var. Ama, ondan önce, soğuk kanlı olmak gerek. Hayır, Fransa’nın değil, bizim olmamız gerek. Örneklerle sabit, bu gibi sorunların çözümünde milliyetçi duygularla ayaklanmak, haklı tarafa bile zarar veriyor.
Birbirinden çok farklı kurumların tepkilerinden geçilmiyor. Bazı siyasilerin açıklamaları bu tepkilere ekleniyor. Bu arada, Dışişleri eski Bakanı Yaşar Yakış’ın"Kaçak 70 bin Ermeniyi yurt dışına gönderelim" sözünü, Yakış’a yakıştıramıyorum. CHP milletvekilleri Şükrü Elekdağ ile Onur Öymen’in bu yöndeki desteklerini şaşkınlıkla izliyorum. Fransa’nın kararı ile, bu insanlar arasında hangi bağlantı var, merak ediyorum.
Üniversitelerden iş dünyasına kadar çok çeşitli tepkiler, elbette haklı. Ama, bu arada, örneğin bizim de, Fransa Cezayir’de soykırım yaptı, gibi misilleme yasası çıkarmamız yanlış. Bu yasa ile onları, ifade özgürlüğüne aykırı, diye eleştirirken, aynı yanlışa biz düşmüş oluyoruz.
YÜZLERİ KIZARACAK
Tepkilerden belgelere geçmek gerek. Son tahlilde son söz belgelerin.
Viyana’da oluşan Turkish Armenian Platform (TAP) var. Türk ve Ermeni bilim adamlarının katıldığı platform. Burada geçen yıl karşılıklı belgeler değiş tokuş ediliyor. Bunlar Almanca, İngilizce ve Fransızca. Ermeniler de, bu platforma kendi belgelerini sunuyor. Her ne kadar, onlar son anda toplantıyı terketmiş olsalar bile, anılan platform görevini sürdürüyor.
En geç iki ay içinde, onların ve bizim verdiğimiz belgeler, aynı kitapta bir arada yayınlanıyor.
Şimdiden söylemek gerek. O belgeler, Ermeni soykırım yasasını yarın oylayacak Fransız Meclisi’nin yüzünü kızartacak türde.
SIRTTAKİ HANÇER
Belgelerden biri, 1. Dünya Savaşı sırasında aslen Ermeni olan Osmanlı bürokratı Boghos Nubar Paşa’nın dönemin Fransız Dışişleri Bakanı’na yazdığı mektup. Paşa mektubunda:
"Savaşın başından itibaren İtilaf Devletlerinin (yani, Osmanlı ile savaşan devletler-y.d.) gayesine sarsılmaz bağlılığımızın nişanesi olarak, Ermeniler savaşa, Fransız bayrağı altında gönüllü olarak katılmış ve zaferler elde etmiştir."
Bu tek satır iki olayı gösteriyor. Bir, Fransız-Ermeni işbirliği geçen yüzyılın başına kadar dayanıyor.
İki, Ermeniler Osmanlı’yı sırtından hançerliyor. Bunu tesbit için yazıyorum. Buradan yola çıkarak, "onlar zaten bize ihanet etti, biz de onları şimdi buradan sürelim" mantığı ile değil.
TCK MADDE 76
Ermeniler’in soykırım iddiaları otuz yıldır gündemde. İddialara uluslararası nitelik kazandırmak amacıyla, teröre başvuruyorlar. Ermeni terör örgütü ASALA’nın Türk diplomatlarına giriştiği katliamları dünya şimdi unutmuş görünüyor.
O yıllarda Türk Ceza Yasası’nda soykırım maddesi yok. AB uyum paketleriyle birlikte, yenilenen TCK insanlığa karşı işlenen suçları ve bu arada soykırım suçunu kapsamına alıyor. 76. madde soykırım tanımını yapıyor.
Milli, etnik, ırkı veya dini bir gurubun tamamen veya kısmen yok edilmesi maksadıyla, bu gurupların üyelerine karşı aşağıdaki fiillerin birinin işlenmesi soykırım suçunu oluşturur.
Sayılan fiiller, gurup içinde doğumlara engel olmaktan, gruba ait çocukları başka guruplara nakletmekten, gurubun tamamının veya kısmen yok edilmesini doğuracak koşullarda yaşamaya zorlamaktan ve öldürmekten geçiyor. Bu suçların cezası ömür boyu hapis.
Yeni TCK 1 Haziran 2005’te yürürlüğe giriyor. Bu maddeye karşı Türkiye’de henüz dava açılmış değil. Çünkü, böyle bir eylem yok.
Buna karşılık, Türkiye’ye haçlı seferi düzenleyenlerin tarihlerinde bu gibi davalar var. Hem de, yakın tarihte.
Soykırımı suç olarak kabul eden ülkeler arasında İspanya, Kanada, İtalya, Almanya, Finlandiya ve İngiltere var.