Paylaş
RİTA’ya bakacağız, ama RİTA’dan önce öğretmenlerin durumu. Sokakta 400 bin atanamayan öğretmen iş ararken, 160 bin öğretmen açığı bulunuyor. Ve bu açık yıllardır doldurulamıyor. Ne beceri ama.
Daha büyük beceri, öğretmen açığını ücretli öğretmen uygulamasıyla (ne demekse) kapatma yoluna gitmek. 700 lira ücret karşılığında. Alay eder gibi.
Dünyada eğitim çalışanları içinde en çok çalışan bizim öğretmenlerimiz olduğu halde, öğretmenlerin ortalama ücreti 1500 lira dolayında. Ne gelir ama.
Öğretmen deyince, resim ve müzik öğretmenlerine pek fazla yüz verilmiyor. İki okula bir müzik ve resim öğretmeni.
Okulların açılması nedeniyle, Eğitim-İş Genel Başkanı Veli Demir eğitimin sorunlarına dönük çok kapsamlı bir açıklama yapıyor. Okuduğunuzda, “eğitimde biz neredeyiz” diye, tüyleriniz diken diken oluyor.
Örneğin, “bugün ülkemizde 3 bin 367 genel lise bulunmasına rağmen, 4 bin 500 civarında dershane bulunuyor.”
Tabii ki, dershane liseden daha çok. İlk ve orta öğretimdeki bu kalite ile hangi yabancı okula, hangi üniversiteye girecek o çocuklar. Dershaneye gitmeden yabancı okullara, üniversiteye giren kaç babayiğit var?
OKUL RİTA
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer yayınladığı kanun hükmünde kararname ile eğitim politikasını kökten değiştiriyor. Hayır, Atatürk ilkelerine bağlı öğrenci yetiştirmekten vazgeçmeyi söylemiyorum. Çok başka bir dönüşüm.
Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürlüğü bir genel yayınlıyor. O genelgede okula devamsız çocukları okula kazandırmak için bir kurul oluşturulması ile ilgili bölüm var.
Kurulun adı, Okul Risk Takip Kurulu, kısaltması Okul RİTA, cazip isimli bir kurul, RİTA filan. Okul RİTA’nın oluşumu dinciler açısından çok cazip. Bu kurul devamsız çocukların okula devamı için elinden geleni yapacak. İyi fikir. Kurul üyeleri daha da iyi. Genelgenin 2.1.1. maddesi RİTA üyelerini sayıyor:
“Okul müdür yardımcısı, sınıf öğretmeni, okul rehber öğretmeni, öğrenci temsilcisi, kurul üyelerinin kararı üzerine, ihtiyaç duyulan diğer üyeler de katılabilir. (Rehber uzmanlar, okul aile birliği temsilcisi, din görevlisi, köy ve mahalle muhtarı, STK temsilcisi).
Eksik yok, her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülüyor.
İMAMIN NE İŞİ VAR
Hepsini anlıyorum da, çocuğu okula kazandırmak için din görevlisini (imamı) anlamakta zorluk çekiyorum. Ne alaka? Okula gitmezse, imam çocuğun büyük günah işlediğini mi anlatacak? Cehennemde yanacağını mı?
Genelgede Okul RİTA üyeleri sayılırken, din görevlisi çaktırmadan “ihtiyaç duyulan diğer üyeler” faslında yer alıyor. AKP iktidarında, RİTA ekibine imamları dahil etmeyecek okul yönetimi düşünemiyorum. Hatta, dahil etmediği zaman, o okul yönetimine, “sen imamı neden dışladın” diye hesap sorulacağına kalıbı basarım.
Ömer Dinçer bir militan gibi asılıyor makamına. Elbette, bu sadece kendi özel girişimi değil. Ömer Dinçer’in milli eğitimde az zamanda büyük işler başaracağı şimdiden belli.
Çukurova Elektrik’te binlerce ortak
ENERJİ Bakanı Taner Yıldız başarılı bir harekatla Uzan’larla ilgili mahkemelik pürüzleri, yine yasal yolla çözüyor. Türkiye çok kazançlı çıkıyor.
Ancak, aynı konuda hâlâ kaybedenler var. Çukurova Elektrik A.Ş.’nin işletmesini devlet Uzan’lara vermeden önce, orada binlerce küçük ortak var. O küçük ortaklar 2002 yılına kadar kârdan pay alıyor. Yine devletin bir hatası sonucu, 2002 yılından bu yana küçük ortaklara kâr payı ödenmiyor.
Ödenmesi ve ortakların zararının giderilmesi için bir yasa önerisi var, iki yıldır Meclis’in komisyonunda bekliyor.
Aylık giderini oradan gelecek kâr payına bağlamış olan dar gelirli insanlar var. Onlar Uzan sorununu çözen hükümetin şimdi bu sorunu da çözmesini bekliyor, önerinin bir an önce yasalaşmasını.
Devlet-hükümet
Diyelim ki, Başbakan Erdoğan bir valiye talimat veriyor, şu işin bu biçimde çözülmesi için. Vali de aldığı emri yerine getiriyor.
O işi birileri eleştirirse, Başbakan “ben yapmadım, vali yaptı, devletin görevlisi yaptı” diyebilir mi?
Diyelim ki, Başbakan bir genel müdüre, bir müsteşara, bir bakana, devletin herhangi bir görevlisine bir iş için emir verdiğinde, o kişi o emri yerine getirdiğinde, Başbakan “ben yapmadım, genel müdür yaptı, müsteşar yaptı” diyebilir mi? Sorumluluğu üzerinden atabilir mi?
Ülkeyi yöneten en üst yetkili olduğuna göre, her şey elbette Başbakandan soruluyor.
MİT’in Oslo’da PKK ile görüşmesi de böyle. Erdoğan o görüşme için, hem devletin bir yetkilisine görev verdiğini söylüyor, hem de “biz hükümet olarak görüşmedik” diyor. Ardından bir dizi “şeref-şerefsizlik tartışması. Ne kadar boş. Ve Erdoğan ne kadar haksız.
Oysa, Erdoğan çıkıp açıkça, sorumluluğu üstlense, Kürt Sorunu çözümü için adım atmak adına görüşmenin gereği üzerinde dursa, görüşmenin içeriği güme gitmez.
Hazreti Ömer halife olarak sorumluluk taşıdığı dönemde koyun otlatan çoban ne diyor: “Dağda bir koyunum çalınsa, gider, bunu Hazreti Ömer’den sorarım”.
Paylaş