CEBİNDEN çıkardığı beyaz takkesini giyiyor, namaz kılar gibi, dizlerinin üstüne çöküyor, gözlerini kapatıyor, uzun bir sessizlikten sonra, genizden gelen ruhani bir sesle konuşmaya başlıyor:
"Bu alemde herkes Cihat Emiri’ne tabidir. Cihat Emiri’ne tabi olmayanların ibadeti küllün ifsad olur".
Yani, tepede oturan, İslam için cihat açmış bir emir, bir büyük var, her şeye o egemendir, onun emirlerine uymayanların ibadeti bütünüyle geçersiz olur.
Bu kökten dinci yolu tutmuş, İslam’a körü körüne inanmış olanlar için büyük bir tehdit. Çünkü, ibadetleri geçersiz sayılacak.
Bu sahne gerçek. Bu sözler gerçek. Bu sahne ve bu sözler, yıllar yılı, kim bilir kaç kez tekrarlanıyor.
ŞOK GEÇİRENLER
Kendi kendisine Cihat Emiri ünvanı veren, yaşı hayli ilerlemiş anlı şanlı politikacı, bu oyunu genellikle kendi evinde sahneye koyuyor.
Kendisine isyan eden, kendisini eleştirenleri evine davet ediyor. Yaklaşık 45 dakika, bir saat evin salonunda bekletiyor. Gelenler, "ne oluyoruz, hani Hocamız nerede" diyerek, tedirgin bir bekleyiş içinde. Sonunda hazret arz-ı endam ediyor.
Söze besmele çekerek başlıyor. Evine çağırdığı kişilere hiç söz hakkı tanımadan, yaklaşık iki saat durmaksızın nasihat ediyor.
Sık sık Kuran’dan göndermeler yapıyor. "Kendi başına ortaya çıkmak, çamurda namaz kılmak gibidir" diyor, nasihatını Fatiha okuyarak bitiriyor.
İslam’ı çok iyi biliyor, diye geçiniyor. Gerçekte İslam referansları yanlışlarla dolu. Tıpkı, yıllarca izlediği politikalar gibi.
2001 ve 2002 yıllarında defalarca ve çok sayıda politikada yer almış insana aynı fetvaları veriyor. Ancak, işe yaramıyor. Onun çevresinde toplanmış çok sayıda politikacı, Cihat Emiri’nin deyimiyle, "şok geçiriyor ve ondan ayrılıyor".
Ayrılanlar bir başka partide örgütleniyor.
SON PİŞMANLIK
Cihat Emiri şimdi şu ya da bu TV’de saçmalıklarını sürdürüyor. Sözlerine zırva demek bile, zırva kavramını aşıyor.
İlerlemiş yaşına rağmen, hala Cihat peşinde koşuyor.
Ondan ayrılanların dramı ise, politikaya onun yanında ve emrinde başlamış olmaları. Çünkü, politik ve sosyolojik olarak, hayata çok geriden başlıyorlar.
Dış dünyaya açıldıkça, geçmişte ne kadar yanıldıklarını görüyorlar, ama hala eski alışkanlıklarında ısrar ediyorlar.
Bununla birlikte, kendi aralarında, "keşke politikaya başka bir yerde adım atmış olsaydık" demekten, kendilerini alıkoyamıyorlar.
Sessiz ve derin bir koz
SEÇİM kararı alındıktan sonra, Başbakanlık, Toplu Konut İdaresi’ne (TOKİ) soruyor. "Anahtar teslim konutlar nerede ve ne zaman hazır?"
TOKİ’nin verdiği liste ve zamanlamaya göre, Başbakan Erdoğan o illerde miting düzenliyor. Önce konutları sahiplerine teslim ediyor, sonra da partisinin mitingini yapıyor. Kural dışı bir eylem. Seçim için, devlet imkanlarını kullanmak, örneğine cuk oturuyor.
Anadolu’yu dolaşırken gözlüyorum. Halk ne Cumhurbaşkanı seçimi, ne Apo’nun idamı, ne de benzeri polemiklerle ilgili.
Halkın en çok etkilendiği alan, dağıtılan bu konutlar. 81 il ve 350 ilçede başlayan 275 bin konutun 140 bini tamamlanıyor, Erdoğan tarafından sahiplerine teslim ediliyor.
Konutun büyüklüğüne göre, ayda 150 ya da 250 YTL’lik ödemelerle, 15 ve 20 yılda insanlar konut sahibi oluyor. Konutlar, AKP iktidarının seçimde sessiz sedasız, en büyük kozuna dönüşüyor.
Dün seçim yasakları başlıyor. TOKİ törenleri artık mümkün değil. Orası ayrı, ama muhalefetin, kalan on günde, bunu karşılayan strateji belirlemesi gerek.
Erdoğan’ın yelkenleri
NEREDE o efelenme? O ödünsüz tavırlar? Önüne geleni azarlamalar nerede? "Ben bilirim, benim istediğim olacak" dayatmaları hani nerede?
Seçim yaklaştıkça, Tayyip Erdoğan gözle görünür biçimde değişiyor. Meydanlarda konuşmalarına bakıyorum, ses tonu ve üslup, bir nazik, bir alçak gönüllü, bir uzlaşmaya açık, demeyin gitsin. Bildiğimiz Erdoğan gitmiş, yeni bir Erdoğan gelmiş.
İktidar elden gidiyor, paniği. Hala birinci parti, ama her geçen gün, tek başına iktidar umudu azalıyor. Kıl payı da olsa, tek başına iktidar inancını hala taşıyor da olsa, AKP panikte.