Paylaş
CHP’lilere basit bir soru soruyorum, “CHP bir Kürt Raporu hazırlayacaktı, ne oldu” diye. Bir değil, iki değil, pek çok CHP’liye.
Verilen yanıt, “ağaç nerede, balta kesti, balta nerede, suya düştü, su nerede. inek içti” tekerlemesi gibi, kimsenin haberi yok.
Oysa, daha seçimden önce CHP’den bir ekip Güneydoğu’ya gidiyor. Seçimde kullanmak üzere, Kürt Raporu yazmak için. CHP son seçime gelinceye kadar, görülmedik biçimde rapor üstüne rapor yayınlıyor. Kadın, gençlik, ekonomi, sivil toplum, demokrasi, eğitim, sağlık, aile sigortası gibi raporlar arka arkaya yayınlanıyor, iktidara gelirse, CHP neyi, nasıl uygulayacak, bunlar anlatılıyor.
Güneydoğu ile ilgili olarak da, bölgenin nasıl kalkınacağını anlatan ekonomik analizler içeren bir rapor yayınlanıyor. Orada Kürt Sorunu yok.
KADERİ ETKİLER
Herkes CHP’den aylardır Kürt Raporunu bekliyor. Ama, yok. Pek çok kez, “hazırlanıyor” deniyor ama, yok. Benim derdim yine de rapor değil.
Herkes gibi ben de, Kürt Sorununa ilişkin CHP’nin görüşünü arıyorum. Somut önerileri, düşündükleri yol haritasını, pratik çözümleri bekliyorum. Ama, yok. Hiç kimsenin peşine takılmadan, sosyal demokrat bir parti olarak, CHP’nin bu konudaki önerilerini bekliyorum.
Terör öyle azgınlaşmış durumda ki, bunu aşağıya çekmek teröre karşı operasyonla artık mümkün değil. Artık siyasetin devreye girmesi şart. O nedenle CHP’nin söyleyeceği söz önemli. Çünkü, AKP arada farklı çıkışlarla birlikte, şu ana kadar eskiyi tekrar ediyor. Ve o eski söylem çözüm getirmiyor.
Kürt Sorununda çözüm biçimi, yöntemi, Türkiye’nin siyasi kaderini etkileyecek aşamada. AKP Hükümetinin de kaderini, Başbakan Erdoğan’ın da kişisel kariyerini etkileyecek hale geliyor. Öyle ya da böyle.
Aynı kader CHP için de geçerli. Bir farkla. CHP muhalefette olduğu için, önereceği çözüm kabul görürse, CHP’ye iktidar yolunu açabilecek tarihsel fırsat niteliğinde. Değilse, pek çok kişinin kafayı bozduğu zaman söylediği gibi, “bu CHP’den bir şey olmaz” inadında.
EZBER BOZAN
Eğer söyleyecek sözü varsa, CHP’nin çıkışı, ezber bozucu olmalı ki, hem Türkiye’nin önünü açmalı, hem kendisine iktidar yolunu.
O öyle olursa şöyle olur, böyle olursa, nasıl olur gibi, hesaplarla radikal çözümlere ulaşılmıyor. Bu yerinde saymak anlamına geliyor.
İnce ayrıntılarına kadar düşünüp, cesurca çıkışa ihtiyaç var bugün. Ve bunu, bir gün söyleneni ertesi gün düzeltmeye çalışmakla değil, cesurca arkasında durmakla yapmak gerek.
CHP’de bu cesaret var mı? CHP önüne gelen tarihi fırsatın farkında mı?
Yoksa, masayı AKP ile BDP’ye bırakacağını görmüyor mu? Bunun devreden çıkmak anlamına geldiğini bilmiyor mu?
Emziği tüfek, oyuncağı bıçak
DÜĞÜN var, dan, dan, dan. Eğlence var, dan, dan, dan. Neşemizi bulalım, keyifler gıcır, dan, dan, dan. Öyle de, dan, dan, böyle de, dan, dan.
Emziği tüfek, oyuncağı bıçak, oyunu adam vurmak. “Erkek milletiz” ya, o zaman silahsız olmaz. Erkek millet olduğumuz şuradan belli, her yüz kişiden 13’ünde ateşli silah var. Dünyanın en geri ülkelerindeki gibi, yönetime mafyanın egemen olduğu ülkelerdeki gibi. Adam bir şeye kızıyor, çekip karşısındakini vuruyor. Kızması şart değil, adam bir şeye seviniyor, çevreye kurşun yağdırıyor.
Dün Bireysel Silahsızlanma Günü. Başını Umut Vakfı çekiyor. Böyle bir günde vakıf silahlanma ile ilgili son verileri sunuyor.
- Her on gençten biri delici, kesici alet taşıyor.
- Her 20 gençten biri ateşli silah taşıyor.
- Kadına yönelik şiddet olaylarının yüzde 70’inde ateşli silahlar kullanılıyor.
- Türkiye’de 2.5 milyon ruhsatlı silah var. Bunun en az üç katı kadar ruhsatsız silah sokaklarda, evlerde dehşet saçıyor.
Umut Vakfı’nın araştırmasına göre, silahlı şiddetin sosyal maliyeti beş milyar dolar. Yanlış anlaşılmasın, terör nedeniyle silahlanma bunlara dahil değil. Bu bireysel silahlanmanın faturası.
Erkeklik nereden belli? Silahtan.
ÇED raporu olumlu ama yasaya aykırı
GÜNÜMÜZÜN en büyük sivil toplum direnişi HES’lere (hidroelektrik santral) karşı ayaklanma. Türkiye’nin pek çok yerinde.
Dün bu konuyla ilgili yazdığım yazıya pek çok ek bilgi geliyor, Türkiye’nin çeşitli yörelerinde insanlar HES’le karşı verdikleri mücadelenin tam olarak duyurulmadığı inancında. O nedenle olsa gerek, dün bir kaç paragraf yazınca, benim elektronik posta kutusu HES’e karşı feryatlarla doluyor. O arada bilgiler de var.
Örneğin, yürütmeyi durduran mahkeme kararları ve bilirkişi raporları. Orada farklı vurgular var.
Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından verilen bazı olumlu ÇED raporları ÇED yönetmeliğine, bakanlık yasasına, yönetmeliklere aykırı. Rapor olumlu ama, yasalara aykırı.
HES’lerde yürütmeyi durdurma kararları çarpıcı analizlerle dolu. Mahkemeler öyle inceliyor ki, çağdaş hukuktan örnekler sergiliyor. Her bir karar on beş, yirmi sayfa, tutarlı gerekçelerle dolu, ders kitabı gibi.
HES’lere izin verirken Bakanlık daha dikkatli olmak zorunda. Yoksa, yükselen direnişler mahkeme kararlarıyla bütünleştiğinde, ortaya Çevre Bakanlığı adına üzücü durumlar çıkıyor.
Paylaş