Paylaş
Bu baskınla ilgili internete düşen videoyu PKK yayımlıyor. Video korkunç bir gerçeği gözümüzün önüne seriyor. Bizim askerler Çukurca’da
ters tarafta mevzileniyor, PKK arkadan vuruyor. Arkadan alınan önlem yok, doğruysa, videoda gösterilenler bu yönde.
Çukurca’dan bu yana, bir ayı aşkın süredir, her gün polisler, askerler şehit ediliyor. Arada korucular ve sivil halktan öldürülenler var.
PKK artık doğrudan polise de saldırıyor. Terörle mücadelede bundan böyle polise ağırlık verileceği açıklamalarının ardından, PKK’nın hedefinde eskiye göre daha yoğun biçimde, artık polis var.
Bir buçuk aylık bilanço, asker, polis 62 şehit.
VAHİM SÖZLER
Askeri açıdan beceriksizlikleri geçenlerde en yetkili kişiden, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner’in ağzından internete düşen sözleriyle öğreniyoruz.
Başka videolardan başka şeyler öğreniyoruz, “Mayın döşenmesini önlemek için yolları asfaltlamak gerek”. Bu sözün de ne kadar fos olduğu ortaya çıkıyor. Mayının patladığı yollar asfaltlanmış.
Başka ayrıntılar, terörle mücadelede, otuz yıla rağmen, hâlâ ne kadar yaya kaldığımızı gösteriyor.
Herhangi bir yerde terör sonrasında, klasik kalıp, “geniş çapta operasyon başlatılmıştır” sözünden gına geliyor. O çap ne kadar geniştir, o operasyondan hangi sonuç alınmıştır,
bilen varsa, beri gelsin.
Terörle mücadelenin her aşamasında vahim sözler.
BAKAN ŞAHİN
Son olarak, Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’nun Bağdat ziyareti. Irak hükümeti ile Kuzey Irak yönetimine “PKK ile ilgili belgeler vermişiz, siz yapmazsanız, biz yapacağız” demişiz. Öf be, ne tehdit, dalga geçer gibi.
Irak’a aynı lafları herhalde bininci kez filan söylüyoruz. Çok iyi laf ettiğimizi sanıyoruz. Adamlar arkamızdan kıs kıs gülüyor, biz bu tür görüşmelerden zafer elde ettiğimiz inancıyla dönüyoruz. Tam komedi.
Perde inerken sahneye İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin çıkıyor. Türkçesi ve üslubuyla kısa sürede gönülleri fetheden Bakan Şahin bu kez çok anlaşılır bir dil kullanıyor:
“Kuzey Irak’a kara harekâtı her an yapılabilir”.
Davul, zurna çalarak harekât yapmak ancak bize nasip oluyor. Bu açıklama üzerine PKK mutlaka bulunduğu yerde oturur ve kara harekâtını bekler. İyi mi yapıyoruz, kötü mü yapıyoruz, diye videoya çeker.
Ordu sanki misafirliğe gidecek, PKK’ya sadece “bir maniniz yoksa, yarın size geleceğiz” demek eksik.
Terörle mücadeleden hazin manzaralar.
Oslo’yu eleştirenlere İspanya önerisi
BELLİ ki, Başbakan Erdoğan’ın talimatı ve bilgisi dahilinde, kendisine en yakın kişiler Oslo’da PKK’nın Avrupa temsilcileriyle görüşüyor.
O kişiler arasında şimdiki MİT Müsteşarı, o tarihte Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Hakan Fidan ile MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş var. “Terör nasıl durur, nasıl çözeriz” buluşması.
Oslo görüşmesi internete sızıyor ve bu yönde çeşitli yorumlar birbirini izliyor. Bakıyorum, olumsuz yorumlar daha fazla. Bu gibi buluşmaları eleştirenler için İspanya örneğini okumalarını öneriyorum.
İspanya’da, bırakın bürokratları, doğrudan hükümet temsilcileri, onların PKK’sı olan, ETA’nın silahlı kanadı ile görüşüyor.
İspanyol meclisindeki parti temsilcileri de, muhalefet dahil, ETA’nın siyasal kanadı ile bir araya geliyor.
Bizde otuz yıldır aynı yöntem, işte çözülmüyor. Başarıya ulaşmış benzer örnekleri denemek şart. İçimize sinmese de görüşülecek, başka çare yok.
Sayın Ergin vicdan azabı duyar mısınız
ADALET Bakanı Sadullah Ergin’i birebir tanıyorum. Bir kaç kez özel toplantılarda ve TV programında bir araya geliyoruz.
Siyasal görüş farkı ve çeşitli uygulamaları saklı kalmak üzere, insan olarak Ergin bende makul ve çözüme yatkın izlenimi yaratıyor.
Kişisel özelliğine ek olarak, hele de Adalet Bakanı olarak Ergin’in görevi her koşulda, herkese karşı adil olmayı zorunlu kılıyor.
Şu anda onun adil olmasını gerektiren acil sorun, Oda TV davasından tutuklu Doğan Yurdakul’un ömrünün son günlerine yaklaşmış olan eşiyle görüşmesine izin vermek. Bunu bu sütunda dün de vurguluyorum. Ergin’in Yurdakul’a izin vermesi, insani ve vicdani bir görev. Bakalım Ergin ne kadar Adalet Bakanı, herhangi bir bakan değil, Adalet Bakanı.
Yurdakul eşini son kez göremezse, belki vakit geç, eşinin cenazesine katılmasına izin verilmezse, Sayın Ergin acaba vicdan azabı çeker misiniz? Birbirimizle savaşıyor muyuz, siyasal kamplaşma vicdanları bu kadar mı köreltiyor?
Bu arada Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, eski solcu olarak, şimdi çok gerilerde kaldı ama, Doğan Yurdakul’u tanımıyor mu? Eski arkadaşım Ertuğrul sen neden devreye girmiyorsun?
Bu kadar mı değiştin?
Bak, eski arkadaşının eşi ölüm döşeğinde. Koltuk senin vicdanını da mı köreltti?
TÜBA’dan tık yok
BELLİ ki, asistan hanıma sıkı sıkıya tembih edilmiş, daha alo der demez, telefonda ilk sözü, “bizim buradan kimseye bilgi verilmiyor”.
Kısa adı TÜBA, Türkiye Bilimler Akademisi üyelerinin bundan böyle YÖK ve hükümet tarafından atanması kamuoyunda büyük yankı yaratıyor. Demokratik ülkelerde eşine rastlanmayan bir olay. Haklı olarak pek çok kişi eleştiriyor.
Ne var ki, yaklaşık on beş gündür TÜBA’dan bu konuda ses çıkmıyor. Ne bir ses, ne TÜBA üyeliğinden bir istifa haberi.
Ses çıkmasını önlemek için, telefonlarda asistanlar bile uyarılıyor. TÜBA kendini savunmuyor, sesini çıkarmıyor, kaderine razı, siyasal iktidara boyun eğmiş, bekliyor.
Yoksa, “aman benim üyeliğime bir şey olmasın” telaşına kapılanlar mı var? Yoksa, aydın olabilmenin zorluğu TÜBA’nın kapısına kadar dayanmış mı?
Paylaş