Beşşar Esad, Erdoğan’a öfkeli

DÜNYA ve bölgedeki olayları CHP, tıpkı AKP Hükümeti gibi yerinde izliyor. Somali’den sonra Suriye bunun iki örneği.

Haberin Devamı

Ajanslardan, haberlerden izlemek yerine, doğrudan olay yeri araştırmasına girişmek elbette daha yararlı.
CHP’den bir gurup milletvekili beş, altı gün önce Şam, Halep, Lazkiye ve birkaç kente daha gidiyor. Dışişleri Müsteşarlarından, Türkiye’nin Washington Büyükelçilerinden Faruk Loğoğlu şu anda CHP milletvekili. Loğoğlu başkalığındaki heyet hem Beşşar Esad’la görüşüyor, hem yerel yöneticilerle, hem halkla.
“Halkla görüşmek” deyince, biraz durmak gerek. Çünkü, heyetin görüştüğü halk, sanki Suriye yönetiminin önceden belirlediği halk.
Kentlerde hayat ilk bakışta normal akıyor gibi, ama belli bir huzursuzluk ve bekleyiş her yerde göze çarpıyor.

LOĞOĞLU’NUN İZLENİMLERİ

Suriye’den döndükten sonra heyet başkanı Faruk Loğoğlu ile konuşuyorum, ona izlenimlerini soruyorum.
Loğoğlu diplomatlığın getirdiği titizlik çerçevesinde son derece dikkatli konuşuyor, hatta “bazı şeyleri anlatmam mümkün değil” diyor. Bununla birlikte, yine izlenim olarak şunları aktarıyor:
“Beşşar Esad Başbakan Erdoğan’a öfkeli. Türkiye’yi ayrı, AKP Hükümetini ayrı tutuyor. Türk Halkı bizim komşumuz ve dostumuz, ama Tayyip Bey bize karşı neden bu kadar olumsuz tavır içinde, onu anlamıyorum, diyor. Beşşar Esad’ta Erdoğan’a karşı tam bir hayal kırıklığı var”.
Bir zamanlar dost, kardeş, karşılıklı vizeyi kaldıran, bununla yetinmeyerek, Şam’da Türk-Suriye ortak Bakanlar Kurulu toplayan Erdoğan ile Esad’ın yolları iyice ayrılmış durumda.
Bir diplomat ancak bu kadar aktarıyor. Esad’ın hissiyatı konusunda, Loğoğlu devamında ketum davranıyor, bu cümlelerle yetiniyor.

Haberin Devamı

ESAD’IN DENKLEMİ

Suriye’deki reform arzularını ve ülkedeki karışıklıkları Esad iç ve dış nedenlere bağlıyor.
Ona göre iç nedenler, Irak üzerinden El Kaide, Müslüman Kardeşler ve diğer suç örgütleri. Ülkeyi bu terör gurupları karıştırıyormuş.
Yine ona göre dış nedenler, Amerika, İsrail ve düzmece haberler veren dünya medyası.
Esad’ın denkleminde halkın istekleri, yıllardır baskı altında inleyen geniş kitlelerin özgürlük arzusu yer almıyor. Yanıldığı nokta burası.
Bir başka yanılgısı ise, reformları sürekli ertelemesi. CHP heyeti ile görüşmesinde de, hep söylediklerini tekrarlıyor, “reform yapacağım ama, zaman meselesi” diyor. Suriye aylardır ayakta, hangi zaman, ne zaman?
Esad’la bir buçuk saat görüşen CHP Heyeti Suriye’deki reform sürecinin yavaş devam edeceğini tahmin ediyor.
Türkiye ile aradaki mesafe gün geçtikçe açılıyor.

Doğan Kuban’dan nefis TÜBA yazısı

Cumhuriyet’in haftalık Bilim Teknoloji ekinde dün mimar, sanat tarihçisi Doğan Kuban’ın harika bir TÜBA değerlendirmesi var. Dünyadan ve tarihten örnekler veren Kuban Hoca bilim-siyaset ilişkisini inceliyor:
“Bilim Akademisine üye seçimi uzmanlar arası seçimdir. İlk İslam’da buna icma denirdi. Dünyada bilim akademileri üyelerini bilgileri, yayınları ve çalışmalarına bakarak kendileri seçerler. Bilimi politikaya alet edenler (...) kendi ülkelerinin bilimsel itibarını çok sarsmışlardır”.
Kuban Hoca çok haklı:
“İlk Bilim Akademisi Avrupa’da 17. yüzyılda kuruldu. Bizde Avrupa’dan 350 yıl sonra kuruldu, yirmi yıl dayanamadı”.
Saplantılı politik değerlendirme yapan, akademiden hiç anlamayan yandaş gazetecilere de, bu yazıyı tavsiye ediyorum. Belki doğruyu öğrenirler.

Ahmet Say’ın anıları: “Ağaçlar çiçekteydi”

TANIMA göre değişiyor, bana kalırsa öncelik taşıyan olgu “Fazıl Say Ahmet Say’ın oğludur”. Bazılarına göre, “Ahmet Say Fazıl Say’ın babasıdır”.
Ben Ahmet Say’ı vurguluyorum, bazıları onun oğlu Fazıl Say’ı vurguluyor. Fazıl Say dünya çapındaki sanatçımız. Ahmet Say Türk Solu’nun hapislerden, siyasal mücadelelerden, yokluklardan geçmiş çok önemli isimlerinden biri. Sosyalist partilerde görev almış, sosyalist dergiler çıkarmış saygın biri.
Ahmet’i kırk yıla yakındır tanıyorum. Kendi deyimiyle bile, huysuz, inatçı, bana kalırsa dünya şekeri bir adam. Siyasal mücadele içinde geçen hayatlar genellikle inatçı ve huysuz oluyor. Her darbede, suçun nedir, ne değildir demeden, askerler gelip önce seni tutuklasın, ardından işkenceler, işsizlik, kıpırdamana izin vermesinler, sonra da sana “huysuz” desinler. Katılmıyorum.
Ahmet Say’ın anılarını derlediği bir kitap var. “Ağaçlar Çiçekteydi”. Tatilde bir nefeste okuduğum enfes kitapta Fazıl Say bolca yer alıyor. Ama, kitap asıl solun perde arkasındaki olaylarına, solun tarihine ışık tutuyor. 60, 70, 80’li yıllarda Sol’dan gelip geçmiş pek çok kişiye dönük özel anılar var.
Ahmet Say’ın babasının adı Fazıl Say. En ilginç bölümlerden biri, o Fazıl Say’ın Almanya’daki serüveni. O Fazıl Say devlet bursuyla gittiği Berlin’de inşaat mühendisliği okurken Rosa Lüksemburg ve Karl Liebknecht öncülüğünde yürütülen Spartakist harekete katılıyor. (A.g.k., s.36).
Dünya Solu tarihinde Spartakist hareketin önemli bir yeri var. Babasının o hareketten notları varsa, Ahmet’in onları da bir kitapta derlemesi çok ilginç olur.
Anılarda yer alan isimlerin pek çoğunu birebir tanıdığım için kitap bana ayrı bir zevk veriyor. Eline sağlık Ahmet.
“Ağaçlar Çiçekteydi”, hele de, Sol için araştırma yapanların mutlaka okumaları gereken bir kitap.

Yazarın Tüm Yazıları