Anne Frank’ın kestane ağacı yoğun bakımda

"Kestane ağacım bu yıl çok çiçek açtı, bol meyve verdi. Geçen yıla göre çok daha verimli, çok daha güzel."

Nazilerden kaçmak için tavan arasında iki yıl boyunca tuttuğu günlüğe yazılan Anne Frank’ın bu cümlesiyle, o kestane ağacı tarihteki yerini alıyor. İşte Hollanda’nın Amsterdam kentindeki o kestane ağacı hasta. Şimdi Anne Frank’ın anısına sahip çıkmak adına yoğun bakım altında.

Ayağı ipe takılıyor. İp gaz lambasına bağlı. İp çekilince, lamba yanıyor.

Arkadaşının ipe takılması çok zamansız. Sekiz kişiyi ölüme götürecek kadar zamansız. Lamba yanıyor ve Amsterdam’da bir evin çatı katında saklanan sekiz Yahudi’yi ele veriyor. Tam o sırada evin önünden geçen Nazi askerleri ışığı görüyor, çatı katına çıkıyor. Saklananları yakalıyor. Bu, aralarında bulunan Anne Frank için de, sonun başlangıcı.

Yahudi soykırımı ile ilgili dünyayı yıllarca meşgul eden, tam 60 dile çevrilen, hemen herkesin okuduğu, kendi alanında en popüler kitapların başında gelen "Anne Frank’ın Hatıra Defteri" işte bu çatı katında yazılıyor.

Anne Frank’ın babası Almanya’nın Frankfurt kentinde bir bankada görevli bir Yahudi. 1933’te Hitler’in Almanya’da iktidara gelmesiyle birlikte Hollanda’ya kaçıyor.

DOĞUM GÜNÜ ARMAĞANI

1940’ta Almanlar Hollanda’yı işgal edince, Yahudiler için yine zor günler başlıyor. Tek tek yakalananlar toplama kamplarına gönderiliyor, oradan da gaz odalarına.

Frank Ailesi, Amsterdam’da kanallardan birinin kenarında beş katlı bir evin çatı katına saklanıyor. 13 yaşındaki kızları Anne Frank ile birlikte. O sırada Anne’in doğum günü. Baba Frank kızına bir hatıra defteri veriyor, doğum günü armağanı.

Anne Frank iki yıl boyunca burada yaşadıklarını deftere yazıyor. Bir yandan birlikte saklandıkları diğer yedi kişi sadık dostları. Ama öte yandan asıl dostu, bu hatıra defteri. Anne defterine, "Öldükten sonra da yaşamak istiyorum" diye bir not düşüyor.

Lambanın yanmasıyla birlikte, yakalanan sekiz kişiden biri de Anne Frank. Sekizi de, SS’ler tarafından Polonya’daki Auschwitz toplama kampına gönderiliyor.

Aile burada ayrılıyor. Babaları orada kalıyor, Anne ile ablası Bergen-Belsen kampına gönderiliyor. Anne Frank, 1945 yılında 15 yaşında toplama kampında ölüyor. Bir rivayete göre tifodan. Bir başka rivayete göre gaz odasında can veriyor.

MÜZEYE DÖNÜŞEN EV

Amsterdam’da saklandıkları ev bir koruluğa bakıyor. Korulukta bir kestane ağacı var. 13 Mayıs 1944 tarihli günlüğüne, Anne Frank şunu yazıyor: "Kestane ağacım bu yıl çok çiçek açtı, bol meyve verdi. Geçen yıla göre çok daha verimli, çok daha güzel."

Bu cümleyle birlikte, o kestane ağacı da, tarihteki yerini alıyor. Nazilerden saklananların ruh durumları incelenirken, zaman zaman kestane ağacına gönderme yapan sosyal psikologlar eksik değil. Hatta çevreyi inceleyen tarihçiler. Sonraki yıllarda o ev müzeye dönüştürülüyor.

On beş yıl kadar önce müzeyi ziyaret ettiğimde, o kestane ağacı benim de dikkatimi çekiyor. Çekmeyecek gibi değil, ihtişamlı, bol çiçekli, kestaneden çok, çınar gibi. Yirmi metre boyunda, 150 yıllık ağaç.

O kestane ağacı şimdi bütün Avrupa’nın dilinde. Avrupa’nın önde gelen botanik uzmanları o kestane ağacının kurtarmak amacıyla, seferber olmuş durumda. Ağaç her yıl "tıbbi kontrolden" geçiyor.

Geçenlerdeki kontrol sırasında bir hastalık teşhis ediliyor. Ağacın kökleri kurumaya yüz tutuyor. Onu ayakta tutan köklerin sayısı ne yazık ki, üçe düşüyor. Üç kökle, 150 yıllık dev ağacın ayakta kalması mümkün değil.

Kestane ağacı yoğun bakıma alınıyor. Birincisi çevre adına, ikincisi Anne Frank’ın anısına sahip çıkmak adına.

Ağacı kurtarmak, tarihsel anıları kurtarmak kampanyasına dönüşüyor. Ağacın yoğun bakımdan çıkmasını bekliyorum.
Yazarın Tüm Yazıları