Paylaş
Yolculardan biri elinde kamera, kamera çantası, bilgisayar çantası, arkasında sırt çantası, hafif sakallı, güneş gözlüklü, pasaportunu uzattığı anda, o polislerden biri, İngilizce “Bay Spyra siz şöyle gelin” diyor. Yan odaya alıyorlar, “Çantanızı açın”. Çantadan iç çamaşırı, birkaç gömlek, tıraş takımı ve pantolon çıkıyor.
“Fotoğraf makinenizi verin”, kameradan Kuzey Irak’ta çekildiği belli olan fotoğraflar çıkıyor, anormal bir şey yok. “Telefonunuzu verin”, oradaki fotoğraflara bakıyorlar.
SINIR DIŞI
“Bizimle gelin” diyorlar, diğer yolcular alanı çoktan terk etmiş, o uçaktan sadece Andy Spyra orada. Olup biteni sabırla izleyen Spyra sonunda patlıyor, “Bir yanlışlık var galiba, ben gazeteciyim, Türkiye’ye çok sık geliyorum”. Basın kartını gösteriyor, pasaportunda yazan “Journalist” sözcüğünü, Türkiye’ye giriş-çıkış damgalarını.
Andy Spyra Alman gazeteci, Kuzey Irak’ta, Ortadoğu’da, Ermenistan’da Alman basınına fotoğraflar çekiyor, röportajlar yapıyor. Bu kez yine bir röportaj için Türkiye’de.
Polisler, “Yarın ülkenize dönüyorsunuz” diyerek, Andy’yi penceresi olmayan, neon lambalı bir salona götürüyorlar, orada bir Lübnanlı ile bir Ürdünlü var, “sınır dışı salonu”.
Salonda ufak tefek yiyecek bir şeyler var, yanda pislikten geçilmeyen bir tuvalet.
FOTO-RÖPORTAJ
Spyra Almanya’daki merkezini arıyor, o merkez İstanbul Alman Konsolosluğu ile Ankara’da Büyükelçiliği. Adamın kimliği belli, hiçbir sabıkası yok, konsolosluk ve büyükelçilik devreye giriyor, nafile, karar değişmiyor, gazeteci sınır dışına. Spyra ertesi sabah ilk uçakla Düsseldorf’a gönderiliyor, yirmi gün önce, 29 Mart’ta.
Konsolosluk protesto ediyor, Alman medyası ağır bir açıklamayla, “Bu basın özgürlüğünün açık ihlalidir, Türk hükümetini şiddetle kınıyoruz” diyor, Berlin’deki Türk Büyükelçiliği’ne protesto gönderiyor.
Peki neden? Andy Spyra olaydan iki hafta önce büyük bir suç işliyor, bir Alman dergisinde 1915’te tehcirle ilgili Türkiye’yi eleştiren foto-röportajı yayınlanıyor. Bizimkiler de onu kara listeye yazıyor. Sonuç:
1- Ankara’nın tepkisi, tipik otoriter çıkmazı, kompleks dolu, işgüzarlık.
2- Tavır diplomatik değil, röportajın Ermeni tehciri ile ilgili olması, 1915’in yüzüncü yılında Ankara’yı yine çıkmaza itecek türde.
3- “Türkiye’de basın özgürdür” diye yave sallayanların yalanı ortaya çıkıyor. Son olarak AB Bakanı Volkan Bozkır ofsayda düşüyor.
NOT: Bilgileri Alman basınından derledim.
‘Ustura Kemal’den veda
KERVANA Oktay Kaynarca katılıyor, hani ulusalcı dizide, işgal altındaki İstanbul’da Kurtuluş Savaşı için çırpınan, mert, yiğit, kadir bilir “Ustura Kemal”i oynayan Oktay Kaynarca.
Bir röportajında “Gezi eylemlerini hata” olarak niteliyor, engin sanatçı önsezisi ile “paralel yapıyı önceden gördüğünü” açıklıyor. Bu uzak görüşlülüğünü önceden aktarmıyor olsa da, şimdi AKP’ye moral veriyor. Bazı AKP’lilerin bile kaygı duyduğu bir sırada, Kaynarca tecrübesini konuşturuyor, “Türkiye’nin iyi yolda gittiğini” söylüyor, millet derin bir nefes alıyor.
Yavuz Bingöl, Nihat Doğan zincirinin yeni halkası şimdi Oktay Kaynarca. İsabetli görüşlerinde, sahip olduğu yapım şirketinin vergi beyannamelerinde sahte belge iddiaları nedeniyle açılan davanın payı olduğunu asla düşünmüyorum. Zaten bu iddiaları kendisi de reddediyor.
Huzurlarınızda Oktay Kaynarca 2015, ‘Ustura Kemal’e veda sahnesinde. Bir sonraki sahnesi yandaş bir TV’de başlayacak dizisi.
Paylaş