Paylaş
Garip bir kongre
PAZAR günü yapılan ANAP Ankara İl Başkanlığı seçimini, Ankaralı bir delege şöyle yorumluyor:
‘‘Mesut Yılmaz, Eylül'deki Büyük Kongre'nin en önemli adımlarından biri olan kongre için topladığı 24 ilçe başkanından, adamı Erol Akgün'e oy verilmesini istedi. Akgün ile uyumlu çalıştığını söyleyerek, 'karşı tarafın listesinde yer almayın' uyarısında bulundu. Nitekim, 24 ilçe başkanı Akgün'ü desteklediklerine dair bir bildiri yayınladılar.
- Kongre ne oldu?
- Yılmaz'ın adamı Erol Akgün 419 oyla yeniden seçilirken, diğer aday eski Ankara il başkanı Mehmet Demirel 120 oy aldı. Demirel'e, Yılmaz tarafından dışlanan muhalifler, bu arada Lütfullah Kayalar destek verdi. Ama eşit bir yarış olmadı, Demirel aday olmaması için baskı gördü. Başka ilginç bir şey var; bir kongre nerede yapılır?
- Spor veya sinema salonunda...
- Bizimki ANAP Genel Merkezi'nde yapıldı. Belki de Genel Merkez'de yapılan ilk kongredir. Demirel iyi ki karşı aday oldu da, ölü toprağı serilen partimizin kongresine biraz heyecan geldi.
- Yılmaz, seçilmişlerin atanmışların önünde olması gerektiğini söylüyordu.
- Evet, demokrasi diyor. Statükoya karşı mücadele bayrağı açtığını söyleyip askerlerle kavga ediyor. Ama uygulamada tam tersini yapıyor. Bu kongrenin DSP Kurultayı'ndan bir farkı var mı? Hakkını yemeyelim vardı; hiç olmazsa bir aday çıkıp konuşmasına izin verildi.
Peki bütün bunlar demokrasinin özüyle bağdaşıyor mu?
Bahçeli de bunu yaparsa
‘Amiral gemisi’ batıyor
ANKARA'dan G.S. ‘‘TÜRKİYE Şeker Fabrikaları AŞ'de son dönemlerde yaşananları gördükçe insanın ağlaması gerekiyor’’ diyor:
‘‘Almanlar tarafından 76 yıl önce kurulan şirkette artık ne sistemli, prensipli yapı kaldı, ne de hiyerarşi... Kamunun 'Amiral Battı'sı ilk yarayı MSP iktidarı döneminde almıştı. Fakat o gemi şimdi kadrolaşma uğruna batırılıyor.
Sayın Başbakan birçok bakanlıkta olduğu gibi bunları görmezlikten geliyor. Nasıl mı?
Sektöre yıllarını veren 100'e yakın teknik ve idari genel müdür yardımcısı, fabrika müdürü, enstitü müdürü, daire başkanı, servis müdürleri, bir apartman dairesinde tutuluyor ve bu insanlara, çalışmadan ve hizmet istenmeden maaş ödeniyor. Oysa bu insanlar şeker sanayiinin girdisini çıktısını en iyi bilen kadrolardır. Bu insanlar görevden alınarak yerleri 'bizden olsun da işin acemisi olsun!' yöntemi ile dolduruldu. Mahkemelerden yürütmeyi durdurma kararı alanlar uyduruk görevlerle Kars, Muş, Ağrı gibi fabrikalara gönderilerek huzursuz edilmekte, devlet gereksiz yere masrafa sokulmaktadır. Ne yazık ki, bunlar milliyetçilik adına yapılmaktadır.
Yükselme ve yer değiştirme yönetmeliğini iptal ederek, kendi adamları ikişer, hatta üçer kadro atlatarak terfi ve tayinler yapılmaktadır.
En acısı, kendi getirdikleri genel müdürü de görevden alınmış, yönetim vekálete bırakılmıştır. Beş genel müdür yardımcısından sadece biri şeker sanayiinin normal kademelerinden gelmiştir. O da bugünlerde görevden alınacaktır. Diğerleri ise seçilmemiş milletvekili adayı veya düne kadar hastanede hasta kabul memuru iken seçimlerde Sayın Devlet Bahçeli'nin şoförlüğünü, korumalığını yapmış ve bunun gibi şeker sanayiini bilmeyen insanlardır.’’
Son söz: KİT'lerin neden zarar ettiğini soranlara örnek olsun, Sayın Başbakan'ın da haberi olsun.
Kiracı borcuna Yargıtay kararı
EV sahipleri zaman zaman kiracılarından yakınır; oturdukları süre içinde su, elektrik, doğal gaz paralarını yatırmayıp kendilerine ödeme yükü bindirdikleri için...
Geçen hafta bir okurumuz bu konuya değinirken, ‘‘Kiracım çıktıktan sonra su parasını benden aldılar. Bunun çaresi yok mu?’’ diye soruyordu.
İstanbul'dan Avukat Cemal Çelebioğlu, ‘‘Tekel idaresi halinde çalışan İSKİ, BOTAŞ, TEDAŞ, AKTAŞ ve kablolu TV gibi müesseseler maalesef bunu hep yapıyorlar’’ diyor. ‘‘Ancak’’ diye devam eden Çelebioğlu şunları yazıyor:
‘‘Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, tekel olarak çalışan müesseselerin böyle bir parayı talebe hakkı olmadığını ve hangi vatandaş müracaat ederse (eski borcu) yani başkasının borcunu talep etmeden, vatandaşa normal şartlarla sözleşme yapmak mecburiyetinde olduğu 14.12.1999 tarihli bir kararla karara bağlanmış olup aksi takdirde vatandaşın (yaptırım davası) ve (zarar ziyan davası) açabileceğini de karara bağlamıştır. Eğer eve girmek için elektriğin, suyun, doğal gazın vesaire acele bağlanması gerekiyorsa, bu takdirde kiracının borcunu ödemeden (ihtirazi kayıt beyan ederek) geri alma şartı ile mecburen ödediğini beyan ederse, vatandaşın ödediği bu parayı istirdat davası açarak geri almak hakkı bulunduğunu da Yargıtay'ın aynı hukuk dairesi, başka bir içtihadı ile de karar altına almıştır.’’
1.5 milyarlık gizli müşavirler
DEVLET ile iş yapan bir mühedis-müteahhit okurumuz, TBMM'nin müşavirleri gündemdeyken, Karayolları'ndaki 'gizli müşavirleri' eleştiriyor:
‘‘Karayolları Genel Müdürlüğü bir yoldaki yol yapımını kontrol etmek amacıyla ortalama maaşı kişi başına 1.5 milyar olan 50 mühendisi, müşavir adı altında çalıştırıyor. Ödeneksizlik nedeniyle hiç iş yapılmayan bu yollardaki kontrollüğe ayda toplam 60 bin dolar, yani 70 milyar lira maaş ödüyor. İşin tuhafı, kontrollüğü için 70 milyar lira ödenen yollara yapım için para bulunamıyor. Devlet bir kilometre yol yapmak için para bulamazken, bu müşavirlere aylıkları düzenli ödeniyor. Peki ama hepsi emekli olan bu müşavir beyler, neyi ve hangi işi kontrol ediyor?
İşin diğer bir komik yanı, müşaviri sokamadıkları diğer yapım işlerinde aynı işi devletimin 400 milyon lira maaş alan mühendisi yapıyor.
Mühendisi devlet memuru yapan, müteahhidi de müteahhide kontrol ettiren ve milyar lira ödeyen bir zihniyete ne denir?
Bir müteahhit olarak inanın içimden isyan etmek geliyor.’’
Avukat babaya destek yağdı
‘‘AVUKAT babanın yargıya isyanı’’ (4.5.2001) yazısını okuyunca fena oldum. Sayın Av. Metin Ünsal'ın söylediklerinde beni şaşırtan, davaların basına intikal etmesi yüzünden mahkemelik olmuş şahısların tazminat davası açıp para alabilmeleri. Türkiye'de dava açıldığı zaman bu tutanaklara basının ve halkın bakması yasak mı?
Diğer anlayamadığım, ehliyetsiz bir kişi, masum bir gencin ölümüne sebep olmasına rağmen neden sırf 4 sene mahkûm ediliyor? Bir de üstüne alkollü.
Bu gibi suç işleyenlerin en az 10-15 yıl yatmaları gerekmez mi? Gevşek olan kanunların değiştirilmesi için milletvekillerinin müdahale etmesi mümkün değil mi? Bu sorularımdan bazılarına cevap yazabilirseniz çok sevinirim.
Melis JENKİN
METİN Ünsal'a bir önerim var. Hukukun olmadığı bir ülkede yaşıyorsun ve avukat olarak bunu siz daha iyi biliyorsunuz. O halde mahkemede işiniz ne? Mafyaya gidin, işinizi daha çabuk çözersiniz! Bizim ülkede işler ancak böyle yürür. En büyük adalet, kendi adaletindir.
M.KAYA
Papa'ya çağrı
SEVGİLİ 2. Jean Paul, ekselansları... Biliyorsunuz, Anadolulu, Tarsuslu Saul (Aziz Pavlos) ve Kıbrıslı Barnabas (Aziz Barnabas) Anadolu'dan Kıbrıs'a hareket ederek Hıristiyanlığın ilk çıkışını başlattılar.
Şu anda yapmakta olduğunuz gezi Yunanistan, Suriye ve Malta; bu nedenle eksik bir güzergáhı kapsamaktadır.
Sağlığınız nedeniyle çok uzun gezilere katılamasanız da en yetkili temsilcinizi en yakın zamanda Türkiye-Antakya ve Kıbrıs-Magosa'da tarihi noktalarda, tarihi ortamda ağırlamaktan büyük mutluluk duyacağız.
Sağlıklı, mutlu, olumlu sonuç verecek geziler dileriz.
K.E. ÖZBİLEN-Y. Mühendis-ANKARA
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘SSK ve Bağ-Kur primleri hiç artmasın diyenlere bizim de bir sorumuz var. 4.3 katrilyonluk SSK ve Bağ-Kur açığını acaba hangi formülle nereden kapatacağız?’’
(Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan)
MESAJ
NUROL İnşaat'ın Bahçeşehir projesi personelinden değerli arkadaşımız Y. Mimar Hakan Oğuztürk'ü geçirdiği beyin kanaması nedeniyle (24.3.2001, 14.30) Avcılar Vatan'dan Amerikan Hastanesi'ne nakletmek için Medlina'dan ambulans istedik. 15-20 dakikada gelir dediler; 2 saat bekledik. Ciddi bir gerekçe yoktu. Şoför de Avcılar Vatan'ın yerini bile bilmiyordu. Dış görünüşü itibariyle ciddi, modern ve titiz imaj veren Medline'ın bu alaturka davranışına şaşırdık. Ve arkadaşımızı maalesef kaybettik. Belki de çok az bir ihtimal bile olsa, erken nakledilse kurtulur muydu acaba, sorusu hep aklımızda kalacak. Şebnem ÇINAR-İSTANBUL
Paylaş