Yeni santral yerlerine Rusya ve Güney Kore talip... Türkiye’de nükleer santral meselesini biliyor muyuz

Nükleer santral mühendis bir dostumuzla bu sektör üzerindeki sohbetimizde aldığımız notları sizlere sunmak istiyorum.

Haberin Devamı

İlk önce dünyadaki enerjinin yaklaşık yüzde 10’u nükleer santrallerden sağlanıyor. Dünyada nükleer reaktör yapma kabiliyetine sahip ülkeler: ABD, Fransa, Kanada, Çin, Rusya, Japonya, Hindistan, Güney Kore...

Devam ediyoruz:

Nükleer santrallere talep olmasının 3 ana nedeni var:

Enerji talebinin artması, enerjide dışa bağlılığın önüne geçmek, temiz enerji olması.

Brüksel’de yapılan liderler toplantısında nükleer enerjiye dönüş planı kabul edildi. Ve artan enerji talebi nedeniyle nükleer enerji yeşil enerji statüsüne alındı.

Türkiye’ye dönersek; Türkiye 1973 yılında Mersin Akkuyu bölgesini potansiyel nükleer santral alanı olarak belirledi.

Aynı yıllarda Güney Kore de nükleer santral programı açıkladı. Geçen zaman diliminde Güney Kore nükleer santral sahibi, işleticisi, üreticisi ve yapımcısı konumuna geldi. Kişi başı milli geliri Türkiye ile aynı olduğu yılları çok gerilerde bıraktı.

AKKUYU-RUSYA

Haberin Devamı

Türkiye 2010 yılında milletlerarası anlaşma ile Akkuyu Nükleer Güç Santrali yapım ve işletme işini Rusya’ya verdi. 2018 yılında bu alanda 1. Ünite’nin temel betonu atıldı.

Akkuyu’da 2025 sonu veya 2026 yılı ilk çeyreğinde fiili enerji üretiminin başlatılması bekleniyor.

SİNOP VE İĞNEADA

Türkiye’de Akkuyu Nükleer Güç Santrali dışında, Sinop ve İğneada bölgelerinde santral yapım düşüncesi var. Sinop Nükleer Güç Santrali için daha önce teklif veren Japonlar bu teklifleri geri çektiler.

Sinop’ta yapılacak Nükleer Güç Santrali alanında ÇED işlemleri ve diğer izinler tamamlanmış durumdadır. Bu projeye Rusya, Güney Kore ilgi duymaktadır. Henüz bir milletlerarası anlaşma yapılmamıştır.

Yarın: Çin ve Güney Kore’nin ilgisi

NE YAZIK Kİ BEBEK ÇETESİNİ DE GÖRDÜK

Rant çetelerinin ahlak ve hukuk dışı her yolu kullanarak bürokrasiye müdahale ettiğine kamu görevindeyken bizzat yaşayarak tanık oldum.

Herkesin sustuğu bir dönemde susmayıp tüm bildiklerimi ve yaşadıklarımı rapor, mektup ve iletilerle bakanlığa ilettim.

Bakanlık yönetimi rant çeteleri yerine kamu hakkını ve doğayı koruma mücadeleme savaş açtı.

Yakinen tanıdığım ve ferasetine güvendiğim yüksek mevkideki insanların çoğu da verdiğim mücadeleye tamamen seyirci kaldılar. Ve ne yazık ki bugünlere gelindi.

#bebekçetesi

Faruk ÇEBİ

Haberin Devamı

MESAJ PANOSU

- ECDADIMIZIN temiz kanlarıyla sulanarak vatan yapılan bu topraklar, vatana ihanet edenlere kucak açmayacaktır...

Dursun ATILGAN-AVRUPA

TARIMCILIK MI ESNAFLIK MI

Türkiye’de tarım ve kırsal kalkınma, ülkenin ekonomik kalkınmasının temel taşlarından biridir. Ancak son yıllarda köylülerin ekonomik durumu giderek kötüleşirken, inşaat sektöründe faaliyet gösteren müteahhitlerin servetlerini artırdığı bir tablo karşımıza çıkıyor. Bu durum, kırsal kalkınma ve tarım politikalarındaki aksaklıklar ile devletin yatırım ve teşvik önceliklerinde yaşanan kaymaların doğrudan bir sonucu olarak değerlendirilebilir.

Özetlersek; kırsalın kan kaybı fakirleşen köylüdür. Buna karşılık müteahhitlerin yükselişi Türk ekonomisinin yıldızı haline gelmiştir. Bunları dikkate aldığımızda adil bir kalkınma modeline ihtiyaç olduğunu söylememiz gerekiyor.

Haberin Devamı

SONUÇ NE OLMALI

Türkiye’de köylünün fakirleşmesi ve müteahhitlerin zenginleşmesi, ekonomik kalkınma modelinin ve kaynak dağılımının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğinin açık bir göstergesidir. Ülkenin geleceği için, kırsal kalkınma ve tarım politikalarının yeniden yapılandırılması, yerli üreticilerin korunması ve kamu yatırımlarının daha adil dağıtılması büyük önem taşımaktadır. Ancak bu şekilde, tarımın yeniden güçlendiği, köylünün emeğinin karşılığını aldığı ve ülke ekonomisinin dengeli bir şekilde büyüdüğü bir Türkiye mümkün olabilir.

Nilay ATEŞOĞLU

ANKARA

BİLİYOR MUSUNUZ?

- ZP Sözcüsü Azmi Karamahmutoğlu’nun “Hastanelerimiz sağlık hizmeti vermek yerine bebeklerimize morg olmuş. Yalnızca morg hizmeti veren özel kurumlar haline gelmiş.  Bu, Türkiye’nin, hükümetimizin, devletin, kendi dinamiklerinden kaynaklanan bir politika mı yoksa önümüze servis edilmiş bir politika mı bilemiyoruz” dediğini...

Yazarın Tüm Yazıları