Paylaş
Devlet kusurlu üniversite ise hatalı buluyor
YALOVA'da Yüksel İnşaat hakkında hazırlanan bilirkişi raporlarının yargıyı zora sokacak bir durumu ortaya çıkardığı anlaşıldı.
Yıkılan konutlar, hangi deprem yönetmeliğine göre değerlendirilecek?
Yüksel'in çöken üç sitesinde 120 kişi öldü. Cumhuriyet Savcılığı soruşturma açtı; önüne iki bilirkişi raporu geldi. İlki Yalova Bayındırlık Müdürlüğü mühendislerince yapılan keşif ve inceleme raporu... Savcılık şöyle diyor:
‘‘Binaların 5 katlı, projelerine uygun olarak yapıldığı, beton numunelerinin incelenmesinde beton dozajının normal olduğu, binaların asmolen tahliyeli sistem ile inşa edildikleri, kolon ve kirişlerde kullanılan 24'lük demirlerin 6'lık demirlerle -etriyelerle- bağlandığı, kolon ve kirişlerde kullanılan etriyelerin zeminin birinci derecede deprem bölgesi olmasına rağmen temelleri radyal temel olarak atılması gerekirken, münferid ve mütemadi olarak inşa edildiği, bu şekilde sanıkların olayın vuku bulmasında kusurlu oldukları bahse konu bilirkişi raporu (mütalaası) ile tevsik edilmiştir.’’
YÜKSEL'İN RAPORU
Savcılık, ikinci rapor konusunda da şu değerlendirmeyi yapıyor:
‘‘3.9.1999'de sanık vekillerinin talebi ile Yalova Asliye Hukuk Mahkemesi'nce uzman bilirkişiler Prof. Çetin Yılmaz (İnşaat Yük. Müh.), Doç. Uğur Polat (İnşaat Yük. Müh.) ve Araştırma görevlisi Onur Sonuvar (İnşaat Yük. Müh.) aracılığı ile olay mahalinde yapılan keşif sırasında, alınan numuneler üzerinde yapılan analiz ve incelemeler sonucu tanzim edilen 15.9.1999 günlü rapora göre; a) Beton mukavemeti projede öngörülen B160 dayanımını sağlamakta ve yer yer bu değerin üzerine çıktığı, b) Donatı için binaların projesinde ST1 cinsi donatı öngörülmüştür. Deneylerden elde edilen sonuçta donatının en az ST1 dayanımında veya üzerinde olduğu, c) Enkaz kalıntılarında yapılan incelemelerde kolon kesitlerinde projede öngörülen donatı miktar ve çaplarının kullanıldığı izleniminin elde edildiği, d) Yapının 1971'de hazırlanıp, projelerindeki kolon kesitlerinin o gün için geçerli olan 1968 deprem yönetmeliğinin öngördüğü zorlamaları karşıladığı rapor tetkikinden anlaşılmıştır.’’
Savcılığın son değerlendirmesi de şu sözcükleri içeriyor:
‘‘Neticeden, delillerin takdiri mahkemeye ait olmak üzere sanıkların müsnet suçtan dolayı -TCK 455/2 son- yargılamalarının yapılarak, subut bulan eylemlerine uyan ve yukarıda işaretlenen sevk maddesi gereğince ayrı ayrı tecziyelerine karar verilmesi kamu adına talep ve iddia olunur.’’
ÜÇ YÖNETMELİK FARKLI
İlk önce şunu belirtelim; Bayındırlık Bakanlığı şimdiye kadar depremle ilgili üç yönetmelik çıkarmış. 1968 Adapazarı depreminden sonra ilk yönetmelik değiştirilmiş; yeterli olmamış 1974'te yenilenmiş, son Adana depreminden sonra 1998'de teknik şartlar üçüncü kez ağırlaştırılmış.
Buna göre, biri devletin diğeri de Yüksel'in yaptırdığı iki rapor farklı görüşler içeriyor. Bayındırlık Müdürlüğü mühendisleri, hesaplarını son 1998'de yenilenen Deprem Yönetmeliği'ne göre, Yüksel'i 'kusurlu' buluyor.
ODTÜ'nun raporunda ise her şeyin 1968 yönetmeliğine göre uygun olduğu, hatta yer yer belirlenen değerlerin üzerine çıkıldığı anlatılıyor. Açıkçası, inşaatta kullanılan malzemenin eksiği yok, fazlası var.
Bu binalar 1971-73 yıllarında yapıldığına göre, hangi yönetmelik geçerli olacak? Bu nedenle yargının işinin çok zor olduğu görülüyor.
Ama bir de ölen insanlar ve geride kalan acı ve gözyaşları var.
Emlakbank'ın elinden Milli Mensucat'ı nasıl kapıyorlardı
YÖK Başkanı Kemal Gürüz'e... Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Biyokimya Ana Bilim Dalı'ndan bir bilgisayar çalınmış. Olay idare tarafından polise ihbar edilmiş. Ancak zanlı diye bilinen kişi hakkında açılan soruşturma kapatılmış. Bunları bize bildiren bir grup üniversite çalışanı ve öğrenci, ‘‘Olayı kapatmaya çalışan idareciler görevlerini ihmal etmişlerdir. Suç işleyenlerin cezalandırılmasını istiyoruz’’ diyorlar.
Adana'da bir
ballı satış!
ADANA'da bir grup gazeteci tarafından yayınlanan ancak bir süre sonra da eski sahibi Veli Uçuk tarafından geri alınan 'Virve' gazetesinin geçen haftaki başlıklarından bazı sözcükler seçiyoruz:
‘‘Emlakbank'ta satış skandalı... 10 trilyonluk kıyak... Milli Mensucat peşkeş çekildi. Milletvekili de işin içinde... Satıştan Bilici çıktı... Durdurun bu satışı!... Hayırlı işler Mehmet Ali Bey...’’
Olayı anlatalım:
Orhan Kemal'in romanlarına konu olan Adana'nın 'efsanevi' fabrikası Milli Mensucat borçlarından ötürü yıllardan beri atıl olarak durmaktadır. 62 dönüm üzerine kurulu tesis, son olarak Emlakbank'ın üzerine geçer. Adana'da birçok müteahhidin gözü bu yerdedir. Çünkü, büyük bir rant alanıdır. Bir gün bakılır son derece gizli bir pazarlık yöntemiyle arazi, 915 milyara Biltaş A.Ş. ve Şal İnşaat'a satılır. Satıştan kimsenin haberi olmamıştır.
Beş kez ihale edilmesine rağmen bu yere hiç kimse talip olmamıştır. Ancak, değiştirilen imar planıyla üç tarafı bulvarlarla süslenmiş, iki yoğunluklu inşaat hakkı verilerek 100 bin metrekare inşaat alanı kazandırılmıştır.
TEZGÁHA BAK!
Biltaş AŞ'nin ortakları incelendiğinde Bilici soyadlı 10 akraba ile Esra Pekcan adlı ortaklar görülür. Biliciler arasında ANAP Adana Milletvekili Mehmet Ali Bilici'nin adı da dikkati çeker. Şal İnşaat'ın sahibi de, 'dayı' lakaplı Şahin Kalo'dur. Ama işin gerisinde büyük müteahhit Ahmet Çetin'in olduğu bilinir. Çetin'i Adanalılar, Belediye Başkanı Aytaç Durak'a yönelik 'rüşvet' iddialarını içeren gazete ilanlarından hatırlayacaklardır.
Bu iki şirketin 10.6.1999'de Emlakbank'a verdikleri ilk tekliflerinde fabrika yerinin 'boş' olma koşulu vardır. Ancak, buna Emlakbank Emlak Daire Başkanı Hulki Çelikcan itiraz eder. Bir gün sonra banka, şartnameye göre yerin 'dolu' -içindekilerle- alınması koşulunu getirir. Sonuçta iki şirket, tekliflerini yenileyerek peşin fiyatla yeri almış olurlar. Yani, satış kılıfına uydurulmuştur.
ANAP Milletvekili Bilici adının ortaya çıkması üzerine ‘‘Bugüne kadar kamu ile hiçbir iş yapmadığını, yazılanların hepsinin iftira olduğunu’’ öne sürer ama açıklanan belgeler bu sözünü yalanlar.
Bu arada Biltaş'ın ihaleden sonra, 17 Eylül'de yapılan genel kurulunda Bilici'nin yeniden ortaklar arasında yer aldığı görülür.
Gazetenin yayını Emlakbank yetkililerini rahatsız edince müteahhit Ahmet Çetin, haberi yazan muhabir Rıfat Söylemez'i, 'Ses' gazetesinin sahibi Metin Yıkın'ın bürosuna çağırır. ‘‘Üç-beş verelim, bu işi kapat’’ der. Söylemez de, ‘‘Bu işi satacak olsam, üç-beşten çok fazla eder’’ diyerek öneriyi reddeder.
SOMUNCUOĞLU NE DİYECEK?
Emlakbank ve araziyi alanlar, olayın çıkması üzerine gazetenin eski sahibi Veli Uçuk'u ararlar; vadeli 30 milyara sattığı gazetesini geri aldırırlar. İşin ilginç yanı Veli Uçuk, gazetenin parasını Emlakbank'tan yeni alınmış çeklerden kestiği 12 milyar 500 milyon liralık bir çekle öder. Uçuk'un bu parayı nereden bulduğu da ayrı bir merak konusu olur. Susturulan gazeteciler de işsiz kalır.
Türkiye depremin acılarını yaşamaya devam ederken, kamu malları birer birer 'götürülmeye' devam olunmaktadır.
Emlakbank'ın yeni yönetiminin ve Devlet Bakanı Sadi Somuncuoğlu'nun umarız bu satıştan haberi vardır. Varsa da iptal edilmiş midir?
Paylaş