Paylaş
“İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın (İSMMMO) açıkladığı ‘Devlete Çalışıyoruz’ raporunda belirtilen “çalışanın gelirinin %53’ü vergiye gidiyor’ verisi esas alınarak partimizce yapılan hesaplamaya göre, ortalama bir Türk vatandaşı, yılın %53’ünü Ankara’daki devlet babasını doyurmak için alınteri dökmektedir. Yılın %53’ü ise bu sene 193. gün olan 12 Temmuz’a gelmektedir” diyen LDP lideri Toker, Türk insanının ancak 13 Temmuz sabahından itibaren alın teri dökerek kazandığı para ile evine bir lokma ekmek götürebildiğini belirtti. Toker sözlerine şunları ekledi:
“Kişi başına milli gelirde AB standartlarının çok altında olsak da, ülkeyi yönetenler kazançlarımızı vergilendirme konusunda AB ülkelerindeki oranlarını fersah fersah geçmişlerdir. Sabah kalktığında yüzünü yıkamak için musluğu açan insanımız, o anda Ankara’ya 3 farklı vergi göndermektedir. Halkımız verdiği verginin bilincine kavuşmalı, alın terinin karşılığını babasının parasıymış gibi çarçur eden siyasilerden de hesabını sormalıdır.”
Dünyanın her yerindeki liberal partilerin yaptığı gibi devleti asli görevlerine çekip, harcama ve israflarını kısarak vergileri düşürmeyi vaad eden
Toker, bu yıldan itibaren her sene ‘Türkiye için vergiden kurtuluş gününü’ hesaplayarak kamuoyuna duyuracak.
Kurtuluş Parkı’nda rahatımız kaçtı
SON zamanlarda Kurtuluş Parkı’na hiç yolunuz düştü mü?
Şu, günden güne iyice soluksuz kaldığımız kentte, sınırlı yaşam alanlarından biri olan bu Park’a.
Yediden yetmişe, bebeğinden büyüğüne, yaşlısından gencine... Gün akşama döndü mü tüm çevre sakinleri atar canını bu iç cennetin serinliğine.
Bir süredir park içindeki buz pateni tesislerinde düğün yapılmaya başlandı!
Ve eşzamanlı olarak, akşamları Cebeci’den başlayıp Kolej’e, Hacettepe’nin eteklerinden Kurtuluş eteklerine dalga dalga çarpıp uğuldayan bir gürültü... Ki kulağıyla duymayana anlatmak zordur! Dün akşam yine çıktık eşimle. Parkın içinde bir akşam yürüyüşü yapıp, bir bardak çay içelim diye. Cebeci’de kulaklarımızı zorlamaya başlayan gürültü parka girince tsunamiye dönüştü. Yalnızca gürültü sınırlarını değil, nezaket sınırlarını da zorlayan bir hoyratlıkla!
Yaşlı çiftler, yorgun iş dönüşü insanları yoktu parkın ana yolunda. Banklar boş, parkın serin ve sevimli hareketliliği uçup gitmişti. O düğün o gürültüyle zaten kentin pekçok yerinde yapılıyordu! Ama, peki ya yediden-yetmişe bu parkın gerçek ‘sahipleri’ insanlar nerede gezinip, nerede soluklanacaklardı? Onların hukukunu çiğneyerek, o gürültü okyanusu içinde düğün yapmayı içlerine sindirenlere bir diyeceğimiz yok! Yok ama, orada düğün yapılmasına izin verenler, dışandaki insanların hayat hakkını, yaşamak hukukunu da korumakla yükümlü değil midirler? Herkes, her yerde, her an, yalnızca kendi ölçüleri ve değer yargılarıyla hareket etmek özgürlüğüne sahip midir? Hele de böyle bir kentin ve ülkenin simge olmuş tarihsel parklarından, yaşama alanlarından biri üzerinde! Böyle kent olur mu? Hele yaşlı adamcağız, bana “Başkent efendim; burası başkent!” deyip durmadı boşuna...
Ziya Gökalp Bulvarı üzerinde dizili, Park’a bakan, Ankara’nın eski apartmanları, akşamları açtıkları pencerelerini tümden kapamışlar. 75 yaşında olduklarını söyleyen bir çift bize yakındı: “Kaç gündür şu yaz sıcağında pencerelerimiz kapalı oturuyoruz. Gürültüye dayanamıyoruz. Bu nasıl Başkent?” diye...
Bu, kabalığın ve kural tanımazlığın karşısında, kimi kime şekva edeceğimizi şaşırmış, içtiğimiz iki bardak çayı yarıda bırakıp kaçarken gözüm kaçıncı kez yine aynı tabelalara ilişti!
Parkın ortasında uzanan büyük yolun kenarlarına dizili ‘bisikletle dolaşmak yasaktır’ tabelalarına...
Vara görmez olası, vara duymaz olası kulaklarım... Ü.S.
Balgat Mangalevi’nde ilginç uygulama
İKİ arkadaş geçen akşam Mangalevi’ne uğradık. Arkadaşım sadece salata yemek ve yanında ayran içmek istedi. Ben de köfte istedim. Garson böyle bir siparişi kabul etmediklerini söyledi. “Burada tek kişi için köfte siparişi verilmez” dedi. İllaki 2 adet sipariş olursa servis yapacaklarını söylediler. Bende garsonun şaka falan yaptığını sandım ama gerçekmiş. Böyle bir uygulamayla ilk defa karşılaştığımızı söyledik ve masadan kalktık. Biraz ilerde bulunan Mangalsefası restoranta gittik ve hiç böyle birşeyle karşılaşmadık ve de gayet nazik idiler. Mangalevi’ne gitmek isteyenlere duyurulur.
Gülen EVREN
Paylaş