Vardiya sırası kime geliyor!

ERGENEKON’la başladı ve bir dizi dava ile devam etti. Komutanlar, gazeteciler, öğretim üyeleri vd. ağır hukuk ihlalleri ile dolu bir yargı tezgâhından geçirildiler. Yargılananların aileleri, ‘Vardiya Bizde’ adı altında, sivil destek ekipleri kurdu ve yakınlarını senelerce destekledi, pes etmedi...

Haberin Devamı

Hükümet ile çalışan Genelkurmay Başkanı dahil olmak üzere, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları bol keseden verildi.
Anayasa Mahkemesi, adil yargılama yapılmamış, mahkûmiyetler geçersiz, yeniden adil bir yargılama yapılmalı dedi, yargılamalar yenilendi.
Ergenekon ve diğerlerinin soruşturmalarını yapan ekip, başbakan ve bakanlarını soruşturdu ve ortaya tarihin en büyük yolsuzluk iddialar ile dolu dosyalar çıktı. Başbakan, bu soruşturmalardan cemaat denilen yapıyı sorumlu tuttu ve eski ortaklarına açıkça harp ilan etti. Ergenekon ve diğer davalarda soruşturma yapan ve orduya kumpasla suçlanan ekipler, şimdi Başbakan’a kumpas yapmaktan gözaltına alınıyorlar, hem de kendi uyguladıkları yöntemlerle, gece yarıları, elleri kelepçelenerek...
Cemaate yakın oldukları söylenen bu güvenlik mensuplarının yakınları, emniyetin karşısında toplaşıp, yakınlarına destek veriyorlar. Ergenekon ve diğer kumpas mağdurları senelerce direndi, bu insanlar da muhtemelen direnecek.
Soruşturmaların genişleyeceğini bizzat Başbakan, miting meydanlarında ilan ediyor.
Siyaset gözlemcilerine göre, ‘keser döner sap döner, gün gelir hesap döner’ durumu var... Başbakan’ın da savcılığına soyunduğu, güçlü medya ve akademi destekli operasyon tam manasıyla çuvalladı, bağırsaklar temizleniyor derken, hukuk amel oldu gitti...
Bu operasyonun akıbeti de kısa zamanda ortaya çıkar...
Keser dönmeye başladı ve arkasından da hesap dönüyor, keser değil rüzgârgülü mübarek... Operasyon keseri yakın zamanda bir daha dönerse, yeni hesap nasıl görülecek, belirsiz. Vardiyalar hızla değişmeye başladı. Bakalım, kimler vardiya sırasına girecek!

Haberin Devamı

Tekirdağ’ın isminden sonra rakısı da gidiyor

TEKİRDAĞ’ın merkez ilçesinin adı ‘Süleymanpaşa’ olarak değiştirildi. Süleymanpaşa’nın Tekirdağ ile hiç ilgisi yok; Rumeli’ye çıkan akıncı aslında; Tekirdağ’ı, Çorlu’yu, Saray’ı hiç görmemiş... Ama AKP’li milletvekilleri ‘öyle’ istediler!
Ne yazık ki, şimdi de ‘rakısı’ elden gidiyor.
Tekirdağ’ın rakısı olmazsa, ‘Büyükşehir’ olsa ne yazar, ‘Bütünşehir’ olsa ne yazar!...
Bekleyiniz.

Haberin Devamı

İsrail 624 bin metreküp deniz suyunu ‘tuzsuzlaştırıyor’

SU sorununu gündemde tutmak lazım. İklim modellerinde, Türkiye önümüzdeki yıllarda sıcaklık artışlarından ve yağış azalmasından en fazla etkilenecek bölgenin (Doğu Akdeniz) ortasında yer alıyor. Bu demektir ki önümüzdeki yıllarda kuraklık sorununu artan sıklıkta yaşayacağız. Derelerimiz kuruyacak, nehirlerimiz cılızlaşacak. Türkiye genelinde kentlerimizin su gereksinmesini planlarken yüzeysel su dışındaki kaynaklara da çok ciddi bir şekilde bakmamız lazım. Bunlar neler? En başta yeraltı suları ve deniz suyu. Günümüz teknolojileri ile az tuzlu yeraltı sularını ve özellikle Karadeniz suyunu, kullanma suyuna dönüştürecek tesislere yatırım yapmamız gerekli. Bugün kuraklık sorunu yaşayan ve denize kıyısı olan birçok kentte deniz suyu tuzsuzlaştırma (İngilizcesi ile desalination) tesislerine muazzam yatırımlar yapılıyor. ABD’den Çin’e örnek çok, ama en çarpıcısı İsrail’den... Günde 624.000 metreküp (İstanbul’a günde verilen 3 milyon m3 suyun yaklaşık yüzde 20’si) deniz suyu arıtma kapasiteli Sorek deniz suyu tuzsuzlaştırma tesisi Ekim 2013’ten bu yana işletmede. Dünyanın en büyüğü. Üstelik Akdeniz’in binde 30’un üzerindeki tuzlu sularını arıtıyor. Ben Karadeniz’in binde 18 civarındaki tuzlu suyunu arıtmaktan bahsediyorum. İstanbul’un su güvenliği için birkaç ayrı lokasyonda deniz suyu arıtma tesisi gerekli.

Haberin Devamı

YAĞMUR SULARININ YÖNETİMİ

İç kesimlerdeki kentlerimizde yeraltı sularının yanı sıra atıksu arıtma tesisi deşarj sularının özellikle tarım amaçlı sulamada kullanılması önemli. Türkiye’de suyun % 75 civarı tarım amaçlı sulamada kullanılıyor. Yağmur sularının yönetimi, hem taşkınların önlenmesi hem de bu tertemiz suların şehir kullanımına tekrar sunulabilmesi açısından yine çok önemli. Eski sarnıçları hatırlayalım.

BİLİMİN SESİNE KULAK VERMEK

Büyükşehirlerimizdeki su idarelerinin tabii ki en önemli görevi ellerindeki su kaynaklarını iyi yönetmek. Su güvenliğini sağlamak, yani tüm yumurtaları aynı sepete koymamak. Bilgi ve metotlar gizli ve bilinmez değil. Tüm dünya kullanıyor. Bilimin sesine kulak vermek lazım. Bizler bilimsel toplantılarda yıllardır anlatırız. Su idareleri yine bildiklerini okurlar. Acaba bu ısrarlı yanlış yatırımların arkasında malum inşaat şirketlerinin gölgesi mi var, bunları da araştırmak lazım.
Prof. Dr. Orhan YENİGÜN
Boğaziçi Üniversitesi
Çevre Bilimleri Enstitüsü

Haberin Devamı

UMUT KARADENİZ’DE

PROF. Dr. Tolga Yarman’ın geçmişte Terkos ve Darlık barajlarına Karadeniz’den ‘katık’ yolundaki önerisine yer verecek iken, dün Aydınlık gazetesinde bir söyleşisi yayınlandı: Yarman, “Karadeniz tükenmedikçe İstanbul’un su sorunu yoktur” diyor.
AKP’li İstanbul Belediyesi hiç sesini çıkarmıyor; İSKİ Genel Müdürü barajlardaki su seviyesini ölçmekle meşgul... İki hocanın önerileri AKP belediyelerini hiç etkilemiyor mu? Her şeyi onlar mı biliyor?

Eti Maden’den ‘sade suya tirit’ açıklaması

“Çok üretimi teşvik etmek ‘bor’ için dede söz konusu” (10.6.2014) başlıklı yazıya Eti Maden şu açıklamayı gönderdi:
“Teşekkülümüz Genel Müdürünün çalışanların üzerinde üretim baskısı yaptığı iddiaları gerçek dışıdır. Teşekkülümüz işyerlerinde; 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği kapsamında çalışanların sağlık ve güvenliğini sağlamak amacıyla ‘Risk Değerlendirmesi’ işyerinin acil duruma hazır hale getirilmesi için ‘Acil Durum Planları’, ‘İş Sağlığı ve Güvenliği’ kurulları oluşturulmuştur. İşyerlerimizdeki tehlike sınıfına ve çalışan sayısına uygun olarak; iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli görevlendirilmektedir.
Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri aldırılmaktadır. Çalışanlara, kişisel koruyucu donanımları verilmektedir. Mesleki eğitim almak zorunluluğu bulunan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde, çalışanların mesleki eğitim aldığını gösterir belgelendirme yükümlülüğü yerine getirilmektedir. Teşekküle ait tüm iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği mevzuatından kaynaklanan tüm yükümlülükler yerine getirilmektedir.”
‘İçi boş, baştan sağma, göstermelik’ bu açıklamayı basın ilkeleri çerçevesinde kullanıyoruz; ama Soma’dan sonra üretim durdurulduğuna göre… Yapılan soruşturmanın sonuçlarını öğrendikten sonra açıklamaya cevap hakkımızın tabii ki olacağı bilinmelidir.

Yazarın Tüm Yazıları