O akşam üzeri Iğdır'dan dönmüştü, epeyce bitkindi. Uykusuzluğundan ve karnındaki şişkinlikten şikáyetçiydi. Hemen evine gitti, ağrılarından kurtulmak için uyumak istedi. Ancak mümkün değildi.
Kıvranıyordu.
Sabahı zor yaptı.
Eşinin verdiği haplar fayda etmedi. Çocuklarından, kendisini Levent'te en yakın bir hastaneye götürülmelerini istedi. Hastaneye vardıklarında
‘‘dahiliyeci 10.30'da gelecek’’ yanıtı aldılar. 09.30'da Türkiye-Japonya maçı başlayacaktı. Bunun üzerine kızı
‘‘Senin bir uzmana görünmen gerek. Alman Hastanesi'nde tanıdığım Halil Mesut adında bir doktor var, o bize yardımcı olur’’ dedi.
Taksim'e varıldığında saat 9'u 10 geçiyordu. Hastane lobisinde maçın heyecanı başlamış, doktorlar, personel ve hastalar dev ekranın karşısına geçmişlerdi
Aradığımız doktoru bulduk. Bizi bir başka doktora götürdü. Güler yüzlü bir şekilde kendisini
‘‘Ben Jan Klod’’ diye tanıttı. Onun kafasında maçla birlikte, hatta belki daha çok rahatsızlığı da vardı.
Doktora
‘‘Ama siz de maçı izleyeceksiniz’’ dedi.
‘‘Yo hayır sağlığınız daha önemli’’ yanıtını aldı. Doktor hemen muayene etti. Tahliller için talimatlar yağdırdı.
Iğdır'a gitmeden önce annesinin beynindeki kılcaldamarlardan birindeki rahatsızlık onu zaten sarsmıştı.
Tomografi çekimi sırasında
Türkiye'nin 11. dakikada gol attığını doktoru haber verdi. Müjde ilaç gibi geldi. Ağrılarını biraz dinmiş saydı böylece... Ağrıları, sızıları, tahlilleri ve tedavileri düne kadar sürdü. Köşesinde gündeme getirdiği sorunlar, konular ondan intikam alırcasına bağırsağında düğümlenmiş sıkışmıştı.
Bu sıkıntıların giderilmesi için birkaç günlük operasyonlar gerekiyordu.
Artık ayağa kalkabilirdi.
Ve dün, Milli Takım’ın Senegal zaferiyle o da ayağa kalktı
Batı'nın korktuğu Türk tarihi
KAREN Fogg ‘‘Bir de şu Türk tarihinden kurtulsak’’ demişti.
Fogg'un korktuğu tarihin, resmi Türk tarihi olmasına imkán yoktur. Çünkü o, Batı'nın çıkarlarına göre Batılılar tarafından yazılmıştır:
Orta Asya da ortaya çıkan genç ve geç kalmış bir tarih... Uygarlıktan nasibini alamamış bir
‘‘Göçebe Tarihi’’... Öyleyse bu tarih hangi tarihtir?
Onu bize açıkça anlatan, birçok kuşak hukukçunun hocası Prof.
Neumark'tır.
Bakınız bu konuyla ilgili yazı
‘‘Tarihten Türkler çıkarılırsa Avrupa kalmaz’’ (9.6.2002) köşemizde çıkmıştır.
* * *
Batı'nın korktuğu Türk tarihinden yeni bir yaprak:
‘‘İlk Türk devleti bulundu.’’
Bilimsel açıdan bu siyasal kuruluş, İtalyan araştırmacı,
D.Riba'ya göre
‘‘devlet otoritesiyle yönetilen ilk aşiret birliği’’ diye yapmış olduğu tanımlama çerçevesine girer... Bunların Ön Türklere ait olduğu bilinmez. Biz bu kuruluşu, birbirini tamamlayan 6 kaynakta ortaya çıkardık:
1- Fransız
‘‘Arkeoloji Dosyası’’ adlı derginin 1993 yılı 185 No'lu sayısında,
2- Rus araştırmacı
A.V.Ranov, Pamir'in batı eteklerinde 2000 metre yüksekliğindeki bir vadide adını
‘‘Şunyu’’ diye verdiği bir gala (kalınan yer) keşfetmiştir. Tarihi, K 14 sistemiyle onbinbeşyüz/yediyüz olarak tespit edilmiştir.
3- Alman araştırmacı
J.J.M.De Groot'un 1921'de Leipzig'de, Hunlarla ilgili bir yayınında, bu kuruluşun adını;
4- Çin kaynaklarında, Şun-Uy olarak bulduğunu
K.Mirşan tespit etmiş ve onun;
5- Ön-Türkçe Uşung-Uy olduğunu ifade etmiştir.. Uş=egemen, Uy=uymaktan birlik, federasyon, yani egemen olanın etrafındaki birlik, bugünkü deyimle federatif devlet anlamını çıkarabiliriz.
6- Z.V.Togan'ın 1981'de yayınladığı
‘‘Türkistan ve Tarihi’’ adlı kitabındaki haritada, bu adı, Şunyan halinde gördük.
Bu yörede tarih, Baktrian adı altında Grekler ve İranla İÖ 6.yy'da başlatılır.
Bu bulguyu tamamlayan bir öteki bulgu da şudur: Ön-Türkler, kahramanlarını atlarıyla beraber gömerlerdi. Mumyalanmış olan atların midelerinden çıkan otların Altay bitkileri olduğunun tespitiyle, bu yörenin İran'dan çok önce Altaylar'dan gelenlere ait olduğu bilimsel olarak ortaya konmuştur.
İşte Prof.
Neumark'ın sözünü ettiği Batı'nın korkusunda ne kadar haklı olduğu bir kere daha bu bulguyla ispat edilmiştir..
Susacak ve Batı'nın
‘‘okey’’ini mi bekleyeceğiz, yoksa tarihimize sahip mi olacağız?
Haluk TARCAN
PARİS (h.tacan@wanadoo.fr) Marmara huzur arıyor
MARMARA Üniversitesi eski rektör Ömer Batırel'den sonra bir türlü huzur bulamadı. YÖK, Marmara Üniversitesi'ndeki huzursuzluğa müdahelede geç kaldı. Prof. Dr. Batırel'in yerine Prof.Turay Yardımcı rektör seçildi. Ancak YÖK, nedense, Yardımcı'yı 2 yıl sonra görevinden zorunlu olarak istifa ettirdi. Yerine eski bir Marmara Üniversitesi öğretim üyesi olan, Prof.Dr.Güngör Uras'ın da belirttiği gibi, 'Atatürkçü, laik ve çağdaş kafalı bir İstanbul beyefendisi' Prof. Dr. Tunç Erem atandı. Erem Marmara'nın en büyük fakültesi olan 8 bin öğrencili İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nin dekanıydı.
Önümüzdeki Salı günü Marmara Üniversitesi'nde rektörlük seçimi var. Prof. Erem'in karşısına geçen dönemin 3 rektör yardımcısı aday olarak çıkıyor.
Türkmenbaşı'na yakışmadı
TÜRKMENİSTAN'ın
Aşkabat şehrini ziyaret ettim yaklaşık bir ay önce.
Türkmenbaşı'nın coşkun kalkınma hamlesi, iktisadi, sosyal kararları karşısında hayran kalmamak mümkün değil.
Türk şirketlerinin, yöneticilerinin, işçisinin bu kalkınma hareketine katkısını görünce hayranlığımız daha çok arttı.
Yalnız üzüldüğümüz bir noktayı da belirtmeden geçemeyeceğim.
Her bakımdan muhteşem parkların, abidelerin, heykelerin yer aldığı bu şehirde
‘‘Atatürk’’ adına yapılmış parkın durumu pek de iyi değil.
Bir an evvel Dışişleri'nin veya
Türkmenistan'da iş yapan Türk şirketlerinin (görev verildiği takdirde yardım edeceklerine inancım tamdır) bu parkın mahzunluğunu gidermesini gönülden diliyorum.
Mustafa Osman DEMİR-İSTANBUL Kitaplar
Saygı Öztürk
‘‘Devletin Derinliklerinde’’ (Ümit Yayıncılık).
Neşe Doster
‘‘Kadınlara Dair Akılda Kalanlar’’ (Bağlam Yayıncılık).
Halil Nebiler
‘‘Yolsuzluğun Ekonomi Politiği’’ (Yalçın Yayınları).
Deniz Som
‘‘Dere Tepe Anadolu’’ (Günizi Yayıncılık).
Mehmet Altan
‘‘On Yıl Önce Bugün’’ (İyiadam Yayınları).
Zülfikar Doğan
‘‘Şu Ecnebi Akıllar’’ (Ümit Yayıncılık).
Nazım Güvenç
‘‘Yine Yeni Yeniden CHP’’ (Anahtar Kitaplar Yayınevi).
Erhan Bener
‘‘Bürokratlar’’ (Remzi Kitabevi).
Arzu Çağlan
‘‘İnleyen Nağmeler’’ (Everest Yayınları).
Suat İlhan
‘‘Avrupa Birliği'ne Neden Hayır’’ (Ötüken).
Halim Bahadır
‘‘Karanlıkta Dans Ediyorum'' (Donkişot Yayınları).
E.Hüseyin Şimşek
‘‘İnsan Siyaset ve Demokrasi’’ (İnsan ve Demokrasi Vakfı).