Terkos’a deniz suyu mu veriliyor

YAŞADIĞIMIZ dönem içinde ülke coğrafyamız böyle bir ‘kuraklık’ yaşamadı.

Haberin Devamı

İktidar kuraklığın nerelere varacağının, bizi ne gibi tehlikeler beklediğinin hâlâ farkında değil. Türkiye’nin coğrafyasının % 0.75’ini oluşturan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sınırlarındaki bütün göletler kurudu; Terkos’da da bir aylık su dahi yok.
Istranca Dağları’ndan inen çay ve dereler kupkuru... Dün gazetelerde yer alan dereler ve barajlar ürkütüyor.
İktidar ve İstanbul Belediyesi’nin İSKİ’si ‘Tasarruf yapalım’ demekten korkuyor.
Demek güvendiği bir şey var; ‘Su mu ithal edecek’ diye bir soru sorsak gülünç karşılanır mı?
Dün SP’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayının tanıtım toplantısında Zaman’dan Ali Bulaç, İstanbul’da sularının ‘tuzlu’ olduğunu imalı bir şekilde ortaya attı. Biz de buna karşılık “Evet olabilir; Terkos Gölü’ne Karadeniz’den tuzlu verilmiş olabilir” dedik.
Bunun yanıtını henüz kimse verecek durumda değil tabii... Ama eskiden beri İSKİ çevrelerinden biliriz; Terkos’un su seviyesi düştüğünde Terkos’un denize bakan kumsal kesiminden deniz suyu salındığını çok duymuştuk.
İSKİ’ciler böyle bir şey söylemezler...
Kuşkumuz, deniz suyunun ‘tuzu’nu en aza indiren bir sistem var mıdır?
Bunun tartışılması gerekiyor. Avrupa’nın atık sularının Tuna Nehri’nden Karadeniz’e döküldüğünü bilmemiz gerekiyor. Acaba böyle bir şey doğruysa ‘nasıl bir arıtma’ yapılıyor; kamuoyunun bilmek hakkıdır; klorla bu işler çözülmez... Çünkü cıvalı su içmeye başladıysak, İstanbul’daki imar yağmasından sonra en büyük ihanet budur.

Haberin Devamı

Geçen yıl nisan ayında % 91.17 oranı ile en yüksek seviyeye ulaşan barajların doluluk oranı bu tarihten beri düşüyor; dünkü oran % 32.91 idi.

GÜNÜN SÖZÜ

“Türk siyaseti garip bir dönemden geçiyor. Ne yapmak istediğini bilmediğimiz Gülen ve ne yaptığını bilmeyen Erdoğan arasında sıkışmış durumda.”

(Prof. Dr. Bülent GÜLTEKİN)

100 bin ‘şartlı tahliyeci’ seçme hakkını kullanacak

BİLİNDİĞİ üzere adını sandık seçmen listesinde bulamayanlar, bağlı bulundukları İlçe Seçim Kurulu nezdinde itiraz dilekçesi vererek oy kullanma hakkını elde edebilmektedirler.
Kesinleşmiş cezası bulunan hükümlüler ceza süresi içerisinde kısıtlı hale geldikleri için seçme ve seçilme yeteneklerine haiz değildir. Sorun; cezasını şartlı tahliye kararı ile tamamlamış eski hükümlü sandık seçmen listesine yeniden kaydedilir mi? Yoksa bihakkın tahliye tarihine kadar eski hükümlü oy kullanamayacak mıdır?
Güngören İlçe Seçim Kurulu’na yapmış olduğum yazılı başvuru neticesinde, iyi halli olarak cezaevinden tahliye edilmiş mahkûmun şartlı tahliye olduğu tarih esas alınarak, yeniden sandık seçmen listesine yazılma talebim kabul edilip önümüzdeki yerel seçimlerde oyumu kullanabileceğim.
Türkiye’de 100 bini aşkın şartlı tahliye kararı bulunan mahkûma önerim; bihakkın, yani cezanın tamamen çekilmiş sayılacağı ileri tarihi beklemeksizin bir an önce bağlı bulundukları İlçe Seçim Kurulu’na başvurarak seçme haklarına yeniden kavuşmaları.

İsmet TUNCER
Eski Cumhuriyet Savcısı

Haberin Devamı

İthal kuru fasulyeden kimler vurgun yaptı

KURU fasulyede kimlerin cebi doldu?
Gariban yemeği kuru fasulyenin önce fiyatı tavan yaptı, ardından da gümrük vergisi sıfıra indirildi. Böylece kuru fasulye ithalatçılarına ciddi bir vergi muafiyeti sağlandı. Nasıl bir oyun döndüğünü görmek için biraz beklemek gerek. Geçmişte yaşanan mısır oyununda kimlerin cebinin dolduğunu hep birlikte gördük. İthal kuru fasulyede kimler vurgun vurdu, sıfır gümrük vergisi kimlerin cebini doldurdu, fakir fukaranın tenceresinden kimler beslendi, onları da görürüz elbet...
Biz uyumaya devam ettiğimiz sürece, birilerinin eli garibanın cebinden hiç çıkmayacak. Birileri sürekli zengin olurken bizler fakirleşmeye devam edeceğiz.

Tülay HERGÜNLÜ

Haberin Devamı

Tuncay Özkan’dan hâkime sitem

ERGENEKON davasından tutuklu gazeteci-yazar Tuncay Özkan, önceki gün yayımlanan HSYK kararnamesinde görev yeri değişen Balyoz davası hâkimi Ömer Diken’e mektup yazdı. Diken’in nöbetçi olduğu sırada kendisini tutukladığını anımsatan Özkan, o sırada Diken’e söylediklerini de mektubunda aktardı. Özkan şunları kaydetti:
“Ona şunu söylemiş ve tutanağa yazdırmıştım: ‘Ben, özgürce düşüncelerimi ifade eden biriyim. Bunu demokratik bir hak olarak, yasalara uygun Şekilde yapıyorum. Bu şekilde baskı ve dinlemelerle, benim gibi özgürce düşünen, düşündüklerini dile getiren insanlar susturulursa, o takdirde Türkiye çölleşir.’ Ömer Diken!... Neye yol açtığını gördün mü? Türkiye çölleşti.’ Bunun sağlayıcılarından biriydin. O çöl seni de yuttu. Mutlu musun? Ömer Diken gibiler anlar mı? Sanmam. Onların gözü bu kindar dönemin karanlığına, kasvetine bürünmüş. Onlar, ta ki yüzlerine karşı ‘katalog suç nedeniyle’ denilince anlarlar neye yol açtıklarını. Geçmiş olur!..."


OKUYUNUZ

SP iddialı geliyor: AKP’nin dengesini biz bozarız

YEREL
seçimler öncesinde ilk çıkışı Saadet Partisi yaptı. Topkapı’daki bir otelde sabah kahvaltısında gazetecilerle bir araya gelen SP’li kadrolar ilginç çıkışlar yaptılar. İstanbul İl Başkanı Hüseyin Oruç, “Gerçekleşmeyecek vaadlerde bulunmayacağız” dedi. 42 yıldan beri Erbakan’ın öğrencilerini olduğunu belirten Oruç, “Türkiye’yi kaos ortamından kurtarmak istiyoruz” dedi.
Kahvaltıda, Erbakan’ın takımından olan ve Eminönü Belediye Başkanlığı yapan Lütfü Kibiroğlu, kadronun ‘duayen’ isimlendi. Beyoğlu, GOP Belediye Başkanları da gazetecilerle kahvaltıda vurdu.
Cİddi bir kutuplaşmanın yaşandığını, ağır bir hava ve yüksel gerilimin siyaseti etkelediğini anlatan Büyükşehir Belediye Başkan adayı, işadamı, makina mühendisi Salman Esmerer özetle şöyle konuştu:
“Bu ortamdan çıkmak gerekiyor. Bunun için hepimize görev düşüyor. SP, Milli Görüş belediyeciliği ile yeni bir sayfa açıyor.”
Ranta dayalı haksız bir uygulamanın yaşandığını, iktidara geldiklerinde suyun fiyatını %50 indireceklerini ve TEM’e metrobüs koyacaklarını bildiren Esmerer, ”Artık Milli Görüş belediyeciliği için yeni bir sayfa açıyoruz. İstanbul’da ranta dayalı haksız uygulamalara son vereceğiz. Suyun fiyatını %50 indireceğiz. TEM’e metrobüs koyacağız” dedi.
Gerçekleşmeyecek hiçbir vaadde bulunmayacaklarını bildiren Esmerer. AKP belediyeciliği için ağır eleştirilerde bulundu:
İnsanı çıldırdan bir İstanbul’da yaşıyoruz.
Büyükşehir’i aldırdığımızda trafiği düzeltmek için yeni tüneller açacağız.
Boğaziçi köprüleri ağır bir bakım istiyor; köprülerde raylı sistem yapacağız.
Çok katlı üst geçişler ve otoparklar yapacağız.
İDO’nün özelleştirilmesi yanlıştır.
Büyükçekmece-Kocaeli ile Bursa arasında roro seferleri koyacağız.
AKP’nin yaptığı 180 km’lik raylı sistemi 600 km’ye çıkartacağız.
Biz ‘temiz yönetim’ ile belediyeleri rant merkezi olmaktan kurtaracağız.
(Bu konudaki görüş ve eleştirilere devam edeceğiz.)

Haberin Devamı

Uğur Mumcu, İsmail Cem ve Aydın Güven Gürkan’ı anıyoruz

CHP
PM üyesi Ercan Karakaş duyuruyor:
Onlar yaşamları boyunca özgürlük, eşitlik, dayanışma, demokrasi ve barışı savundular. Ülkemizin ve dünyanın bu değerler doğrultusunda şekillenmesi için kararlılıkla mücadele ettiler. Dürüstlükleriyle temiz toplum ve temiz siyaset talep eden milyonlara örnek oldular. Toplumun vicdanı olan bu yol arkadaşlarımızı her yıl olduğu gibi yine saygı ve özlemle anıyoruz. İsmail Cem 10.00’da Zincirlikuyu Mezarlığı’nda, Aydın Güven Gürkan 12.00’de Tuzla Mezarlığı’nda, Uğur Mumcu 13.00’de Harbiye Uğur Mumcu Anıtı önünde. Dün Antalya’da Uğur Mumcu Meydanı ve heykelinin açılışı, CHP milletvekili M. Balbay ve Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. M. Akaydın tarafından yapıldı.

UĞUR MUMCU ÖREN’DE

BALIKESİR
Burhaniye, Ören’de de Uğur Mumcu’yu anma töreni yapılacak. Almanya eski Milletvekili Prof. Dr. Hakkı Keskin, Uğur Mumcu için bu açıklamayı yaptı:
“Sevgili Uğur Mumcu 21 yıl önce 24 Ocak 1993 tarihinde, arabasına konan bir bombayla hunharca, kallehce öldürüldü. Uğur Mumcu`yu rahmetle, şükranla anıyoruz.
Uğur Mumcu, Türkiye`nin yetiştirdiği en saygın, en kişilikli ve en iyi araştırmacı gazetecilerden biriydi. 1963 yılında Ankara Hukuk Fakültesinde Öğrenci Derneği başkanlığı yaptı.
1969-1972 yıllarında Aakara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde asistandı.
“Ordu Uyanık olmalı” yazısı nedeniyle, 12 Mart döneminde “orduya hakaret ve sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıf üzerinde tahakkümünü kurmak” suçunu işlediği gerekçesiyle, Mamak askeri cezaevinde, bir çok aydınla birlikte bir yıl hapiste kaldı. Bu suçlamayla 7 yıl hapse mahküm oldu. Yargıtay bu kararı bozdu.
Sevgili Uğur Mumcu “Ordu Uyanık Olmalı” yazısıyla nedenli haklı olduğunu, geleceği nedenli önceden görebildiğini, bügün bizler çok daha iyi anlayabiliyoruz!
Uğur Mumcu Üniversite mezunu olduğu için, yedek subay olarak askerlik yapması gerekirken, 1972-1974 yıllarında er olarak Ağrı`nın bir ilçesinde askerlik yaptı. Bu durumunu daha sonra “Sakıncalı Piyade” kitabiyla kaleme aldı. Bu kitabında ben den de bahsetmektedir. Çünkü Uğur Mumcu benim, vatandaşlıktan çıkartılmama karşı avukatımdı. O benim iki kere siyasi nedenlerle vatandaşlıktan çıkartılmama karşı açtığım davaları Danıştayda kazanmamı ve yeniden vatandaşlık hakkımı geri almamı sağlayan avukatımdı Prof. Uğur Alacakaplan`la.
Uğur Mumcu 1975 yılından itibaren Cumhuriyet Gazetesinde köşe yazarı olarak yazmaya başlar ve suikasta kadar da yazılarını sürdürür. Mumcu`nun bir çok kitabı vardır. Son derece titiz araştırmalar yaparak üzerinde durduğu en önemli konular arasında: - Silah kaçakçılığı, terör, PKK, Aşırı islamcı kuruluşlar bulunur. “Silah Kaçakçılığı ve Terör” kitabı 1981 de yayınlandı.
“Rabıta ve 12 Eylül” araştırması 1987 de yayınlandı.
Hunharca öldürülmesinden iki hafta önce 7 Ocak 1993 tarihinde, “Mosad ve Barzani” konusunda yazdı. İrak`daki Kürt hareketini, CIA ve MOSADın desdeklediğini irdeleyen yazıları yayınlandı. Mumcu çoğu kişinin üzerine gitmeye cesaret edemediği konuları kararlılıkla ve köklerine inerek inceleyen onurlu bir yazarımızdı.
Sevgili Uğur Mumcu büyük bir yurtsever ve gerçek anlamda bir Atatürkçü ve Kemalistti. “Kemalizm benim yaşam şeklimdir” diyordu Mumcu. O Atatürkçülüğü sonderece doğru olarak: “Atatürkçülük ulusal bağımsızlık ve ulusal onur demektir. Atatürkçülük, özetle antiemperyalist bir Kurtuluş Savaşı’nı başlatan ve sürdüren bir eylem ve öğretidir” der.
“Milliyetçilik, sömürücülerin değil; Mustafa Kemal devrimcilerinin bayrağıdır” der.
“Temelinde bağımsızlık harcı yatan Cumhuriyetimiz, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra emperyalistlerin ahtapot kollarında teslim edilmiştir. Öyle bir teslimiyettir ki, yer altı zenginliklerimiz çokuluslu şirketlerin emrindedir; öyle bir teslimiyettir ki, petrol, maden ve yabancı sermaye yasaları yabancı uzmanlarca hazırlanmıştır; öyle bir teslimiyettir ki, ülke topraklarının bir bölümü üs adı altında başka devletin genelkurmayına armağan edilmiştir; öyle bir teslimiyettir ki, ordumuzun silahları, araç ve gereçleri okyanus ötesi ülkelerin buyruklarına bağlanmıştır.”
Mumcu`nun hepimizin bildiği sonderece anlamlı tesbitini hatırlayalım:
“Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz.”
“Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” parolası ile liberalizm, en acı örneğini Türkiye’de vermiştir. Gelecek nesilleri değil, gelecek seçimleri düşünen politikacılarımız bu tablonun ressamlarıdırlar” der Mumcu.
Bugün Uğur Mumcu`yu anarken, aynı hunharca cinayetlerle yaşamını kaybeden Prof. Muammer Aksoy, Prof. Bahriye Üçok, Prof. Ahmet Taner Kışlalı gibi Türkiye`nin yetiştirdiği en değerli evlatlarını, büyük bir şükran ve minnet duygularıyla anıyoruz.
Aradan 21 yıl geçmiş olmasına karşın Mumcu`ya yapılan bu hunharca cinayet henüz aydınlanamamıştır. Bu Türkiye`nin çok büyük ayıbıdır. Buradan tüm sorumlulara birlikte sesleniyoruz: Uğur Mumcu ve onun gibi yurtsever, aydın. Atatürkçü insanlarımızı katleden cinayet şebekelerini artık aydınlatın. Gerçek suçlular hakettikleri cezaları bulsunlar.
Uğur Mumcu`nun sözüyle söylüyorum: “Bir kişiye yapılan haksızlık, bütün topluma karşı işlenen bir suçtur.” demiştir o. Bulunsun katiller ve onlara bu cinayet işini havale edenler.
“Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi...Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi.”

İSTANBUL’DA ANMA TÖRENLERİ

CHP
İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, bugün 10.00’da Zincirlikuyu Mezarlığı’nda ölümünün 7. yıldönümü nedeniyle İsmail Cem için düzenlenen anma törenine katılacaktır. CHP İstanbul İl Örgütü, saat 13.00’te de Gazeteci-Yazar Uğur Mumcu’nun 21. ölüm yıldönümü nedeniyle Harbiye’deki Uğur Mumcu Anıtı önünde anma töreni düzenleyecektir.

Haberin Devamı

İnternet daha da kötüleşecek

YOĞUN
ülke gündeminin gürültüleri arkasına saklanarak, kimseye haber vermeden ilgili STK’lara danışmadan aniden ortaya çıkan ve çok teknik maddeler içermesine karşın “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri” ile ilgili bir ‘torba’ kanun tasarısı içine sinsice gömülerek yıldırım hızıyla TBMM’den geçirilmekte olan internet ile ilgili yeni bir düzenleme var önümüzde... Bu şekilde çıkarılan bir yasanın iyi niyetli olması zaten beklenmezdi. Nitekim, gündemin yoğunluğuna karşın, tasarının aşikar sakıncaları üzerine toplumsal bir tepki oluştu. UDH Bakanlığını yeni üstlenmiş olan Lütfü Elvan’ın sessiz kalması üzerine, yasayı savunmayı BTK başkanı Tayfun Acarer üstlenmiş görünüyor.
22 Ocakta NTV’de yapılan 15 dakikalık bir söyleşide Sayın Acarer tasarının gözetleme ve fişlemeye yol açacağı iddiasına yanıtını şu örnek üzerinden verdi: İçinde bir mektup olan kapalı bir zarf düşünün. Bu kanunla kayıt altına alınacak olan işte bu zarfın üstünde yazılı kime ve kimden adresleridir, içindeki mektup değil. Yani, internet trafiğidir, içerik değil. Zaten içerik saklamak suçtur. Bu açıklama bilgisi sınırlı bir dinleyiciyi rahatlatabilir. Nitekim söyleşiyi yapan NTV muhabiri üstüne gitmedi bu yanıltıcı açıklamanın...
İnternet dünyası mektup dünyasından tamamen farklı. Sadece tek bir farkı ve tek bir sakıncalı durumu belirteyim: Yasa tasarısına göre, her birey her gün internette çeşitli sitelerde gezerken birisi de onun nereleri ne zaman gezdiğini kaydedecek ve bu kayıtları en az 1 en fazla 2 yıl saklayacak. Bu gözetleme değil midir? Fişlemeye olanak sağlamaz mı? Tutulacak trafik kayıtlarından kişi hakkında derin bilgiler çıkarılabileceğini, internetten anlayanlar kadar Sayın Acarer de bilir. Eğer ille de internet dışı dünyadan bir benzetme yapılacaksa en uygunu: her bireyin peşine birisi takılacak, ne zaman nereye gittiğini, kiminle konuştuğunu sürekli kayıt altına alacak. Bu korkunç bir gözetleme sistemidir. Ayrıca, içerik saklamanın suç olduğu doğru mudur? Kişisel Verilerin Korunması Kanun tasarısı, AB zorlamasıyla hazırlandıktan sonra, yıllardır tüm baskılara ve eksikliğinin yarattığı olumsuz sonuçlara karşın, AKP hükümetinin direnmesi sonucu TBMM gündemine girememiştir. Nitekim, telefon görüşmelerinin tümü, BTK’nın 18.07.2013 kararıyla kayıt altına alınmaktadır.
Söyleşide yapılan diğer yanıltıcı açıklamalar yanında ilginç bir itiraf da vardı. Sayın Acarer, bireyin girdiği web sitelerini barındıran yer sağlayıcılarının %90’dan fazlasının yurtdışında olduğunu belirtmiştir. NTV muhabiri, “Neden?” diye sormadı.
Ben açıklayayım bu başarısız durumumuzun nedenlerini: 1- Şimdiki yasa tasarısının daha da kötüleştireceği 5651 sayılı kanun nedeniyle büyük yer sağlayıcılar ülkemize gelmiyor – bu tasarı kanunlaşırsa, daha çok yer sağlayıcısı yurtdışına kaçacaktır; 2- AKP hükümetinin kolladığı Türk Telekom’un uygulamaları nedeniyle ülkemizde yer sağlayıcılığı daha pahalı; 3- AKP hükümetinin başarısız politikaları nedeniyle ülkemizde internet hızı çok düşük (ortalama 3.7 Mbps ile dünyada 56. sıradayız); ve 4- Türkçe içerik bakımından çok zayıfız. Önceki bakan Binali Yıldırım’ın yıllarca, sık sık “İnternetin merkeziyiz, başkentiyiz, kalbi İstanbul’da atacak” tür manşet yaratan açıklamalarına karşın böylesine perişan bir durumdayız.
Sinsice ve telaşlı bir aceleyle geçirilmekte olan yasa tasarısı, hem yurttaşlarımızın internet kullanımı için zaten var olan sakıncaları daha da arttırıyor hem de ülkemizde zaten perişan durumda olan internetin durumunu daha da kötüleştirecektir. Tüm bu zararlar, iktidarın interneti kontrol altına alma hesabı uğruna... Ne yazık ki, bu durumu savunma imkansızlığı da BTK başkanına yüklenmiş!

Prof. Dr. Osman COŞKUNOĞLU-22. ve 23. Dönem Milletvekili

Öger Telekom’un gayrimenkul satışı ne kadar uygundur

CHP
Erzincan Milletvekili Dr. Muharrem Işık, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan’a zor sorular yöneltiyor.
“Türk Telekom özelleştirilerek 2026 yılına kadar Oger Telekom’a verilmiştir. Bu özelleştirme bir varlık satışı değil, imtiyaz sözleşmesidir. İmtiyaz sözleşmesinin 38. maddesinde sözleşmenin sona ermesi ve yenilenmesi halinde, Türk Telekom sisteminin işleyişini etkileyen tüm teçhizatın bütün fonksiyonlarıyla çalışır vaziyette ve teçhizatın kurulu bulunduğu taşınmazların kuruma bedelsiz devrini öngörmektedir. Ancak bu maddeye ve Danıştay’ın kararlarına rağmen Oger Telekom sürekli arsa ve bina satışı yapmaya devam etmektedir. Verilen satış ilanlarında da ‘sahibinden satılıktır’ diye yazmaktadır. Kimin sattığı belli olmayan bu arsalar ve binaların araştırılınca Türk Telekom A.Ş‘ye ait yerler olduğu görülmüştür” diyen Işık, şu soruları yöneltiyor:
“Oger Telekom’un arsa ve bina satış yetkisi var mıdır? Bu güne kadar ne kadar bina ve arsa satışı yapılmıştır? Bu yapılan satışlardan ne kadar gelir elde edilmiştir? Bu satışlar yapılan sözleşmeye uygun mudur? Danıştay’ın kararları neden dikkate alınmamaktadır? Gazetelere verilen ilanlarda ‘sahibinden satılıktır’ yazan, kurum veya kişi belirtilmeyen bu yerlerin sahibi kimdir?
Bu satışlar yapıldıktan önce veya sonra herhangi bir devlet kurumundan izin alınmış mıdır?

Yazarın Tüm Yazıları