83 yıl önce Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 3 Mart 1924 günü kabul edilen üç yasa ülkemizde çağdaş, demokratik ve laik bir ulus-devlet yaratılmasının temelini oluşturmuştur.
Türkiye’nin aydınlanmasında ve toplumun çağdaşlaşmasında büyük önemi olan 3 Mart 1924 tarihli 429 sayılı birinci yasayla din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını sağlamak üzere Şeriyye - Evkaf ve Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Vekaletleri kaldırılmıştır. Kanunun 1. maddesinde "Türkiye
Cumhuriyetinde halkın işleri ile ilgili yasaları yapmaya ve yürütmeye yalnız TBMM ile hükümet yetkilidir" denilmek suretiyle laik devlet anlayışının benimsenmiş olduğunu görüyoruz.
3 Mart tarihli ikinci kanun, Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) Kanunudur. Bu kanun ile yurttaşlar arasında duygu, düşünce ve kültür birliği ile dayanışmanın sağlanması amaçlanmıştır. Öğretim Birliği Yasası ile İlkokuldan başlayarak okullaşmanın her kademesinde "eğitim birliği" ilkesine bağlı kalmak, kadın erkek ayrımı yapmadan Cumhuriyetimizin temel niteliklerine bağlı kuşakların yetiştirilmesini sağlamak hedeflenmiştir.
Üçüncüsüyle Hilafetin kaldırılması kabul edilen, 3 Mart tarihli bu Devrim Yasalarına "Türkiye’yi laikleştiren yasalar" da diyebiliriz.
Türk ulusunu çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak amacı ve kararlılığıyla Cumhuriyet’in ilan edilmesi, egemenliğin kayıtsız şartsız ulusun olduğunun kabul edilmesi, yapılacak devrimlerin de habercisiydi. 3 Mart tarihli kanunların ardından 17 Şubat 1926 da kabul edilen Medeni Kanun, Mahmut Esat Bozkurt’un yazdığı önsözde belirtildiği gibi, laik hukuk sistemine geçişin simgesidir. Laiklik demokrasinin temelidir. Demokratik, laik hukuk sistemi de kadın haklarının güvencesidir.
Ancak, günümüzde ne yazık ki (3 Mart 2007’de) "Laiklikten Şeriata Mı?" diye sorduran uygulamalarla karşılaşıyoruz.
Atatürkçülerin şimdi her zamankinden daha fazla el ele vermelerinin ve
1923 de Mustafa Kemal ve devrimci arkadaşlarının başlattığı yolculuğu hedefine ulaşıncaya kadar sürdürme görevi Atatürk devrimlerine inanan herkese düşüyor. Bu hedef Atatürk’ün gösterdiği "çağdaş uygarlık düzeyidir".
Bu yıl yapılacak olan önce Cumhurbaşkanı seçimi, daha sonra genel seçimler, Atatürkçü yurttaşları adeta bir kırılma noktasına geliniyor diye endişelendiren bir tablo ile karşı karşıya getirmiştir. Tehlikenin farkındayız.
Av.Nazan MOROĞLU
Zorunlu tasarruf
YAKLAŞIK on gün önce medyada çıkan haberde çalışırken zorunlu tasarruftan ayrılan ve şu an emekli olanlara kesintilerinin mart ayında ödeneceği haberi çıkmıştı?
Bu haber doğru mu? Doğru ise kesintilerimizi nerden ve nasıl alabileceğiz?
Hasan YÜCEL
Maliyeti düşürelim
BİR tarafımızda Kızılırmak diğer tarafımızda Sakarya nehri akarken, Ankara’da su kullanımına kısıtlama getirmek hakikaten yakışık almayacaktı. Şimdi Kızılırmak’tan su getirilmesi gündeme geldi çok da güzel oldu.
Yalnız; Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 21-27 Şubat 2007 tarihli ve 117 sayılı bilgilendirme yayın organının 4.sayfasındaki haritaya baktığımda burada bir yanlışlık gördüm.
Kesikköprü Barajı’ndan alınan suyun Gölbaşı’na kadar getirilmesi hemen hemen hiç problemsiz, fakat Gölbaşı’ndan İvedik tesislerine kadar götürülmesi hem problemli hem de riskli. Gelin arıtma tesisini Gölbaşı’na inşa edelim. Şayet böyle yaparsak ne kazanırız bunu iki ana başlıkta belirtmek istiyorum.
BİR SORUN BİR ÖNERİ
1. Haymana yolunda İncek’ten başlayıp Gökçe Höyük Köyü’ne kadar, hatta daha da ilerilere kadar uzanan alanda, yanıbaşında Çayyolu’ndan başlayıp Alacaatlı ve Şehitali köylerine kadar, hatta daha da ilerilere kadar uzanan alanda, geçelim Eskişehir yolunun öbür yakasına; Bağlıca köyünden başlayıp, Yapracık, Aşağı Yurtçu, Yurtçu köylerine kadar giden ve bu uzantının ilerisinde her gün tonlarca dinamit patlatılarak yapımı süren Ankara’nın en büyük sanayi alanı olacak olan bölgeye kadar, neredeyse ikinci bir Ankara olacak olan sınırlarını belirtmeye çalıştığım bu bölgeye, (isterseniz Temelli’yi de katabilirsiniz) İvedik arıtma tesisleri ne ölçüde cevap verebilecek.
2. Gölbaşı’ndan İvedik’e kadar olan isale hattının önünde; Konya yolu, Haymana yolu, ana arterlerin bağlantı yolları Çayyolu ve Eryaman metro güzergahları gibi çok büyük engeller var. 220 cm. çapındaki borularla ve bu yolla suyun oraya götürülmesinin maliyeti ile kaç tane tehlikesiz ve risksiz arıtma tesisi inşa edilebilir, bunun da düşünülmesi kanaatindeyim.
Ali İNCE
KISA...KISA...KISA...
ANKARA sokakları dilenciden geçilmez oldu. Belediye bunlara her nerede olursa olsun mani olmalıdır. Ankara’ya bu manzaralar hiç yakışmıyor. Oğlum askerlik yaparken bir bayramda Gaziantep’e gitmiştim sokaklarda bir tek dilenci yoktu. Biri benden sadaka istemeye kalktı, oradaki gençler derhal mani oldular ve şahsı benim yanımdan uzaklaştırdılar. Güzel Ankara’yı göze hoş gelen, herkesin imreneceği bir şehir olarak görmek hakkımız sanırım. V.S.
GÜNÜN SÖZÜ
"Geliniz, asgari geçim indirimine de 2007’den başlayalım, ücretlilerin, zaten çok düşük paralarla çalışan insanların üç kuruşluk avantajlarını gözetelim, kollayalım.