Paylaş
Konutlarına park ve yeşil alan yapılacaksa kendi içinde pek çok boş çıplak alan var. Buralar ağaçlandırılıp park haline getirilmelidir. Ayrıca Büyükşehir’e ait Eymir Gölü ile Gölbaşı arasında 900 dönümlük büyük park alanı var. Taş atölyeleri buradan çıkarıldı ve dere yatağı Mogan’la Eymir’i burada birbirine bağlıyor. Konuyla ilgili proje yarışmaları da yapıldı ama hala park haline getirilmediği için hem sivrisinek üretiyor; hem de halkın yararlanması engelleniyor. Bu alanın Eymir’le arasında sadece otoban yolu geçmektedir. Eymir gölü yerine bu alan halkın, Ankaralının kullanımına hemen açılmalıdır. Eymir zaten ağaçlandırılmış alandır. Bu bakir ve devasa alanın Özel Çevre Kurumu’nun yaptığı proje yarışmalarındaki projelerden birinin uygulanması ile Ankara’ya ve Gölbaşı’na en büyük iyilik yapılacaktır.
Hulusi GÜRPINAR
Çanakkale Zaferi’nin 96. yıldönümü
Bu savaşın dersleri
18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’nde çok kişinin okuyup ders alması gereken bir yazı:
Önce Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e dinsiz denildi. İslam dinine karşı olduğu iddia edildi. Ulu Önder Atatürk’ün silah arkadaşı, Kurtuluş Savaşı kahramanı, II. adam İsmet İnönü’nün camileri kapattığı cephanelik yaptığı söylendi.
Bunu herkes okumalı!..
Babamım dostlarındandı. Dimdik yürüdü. Hani Allah’tan başka kimsenin önünde eğilmemiş tipler vardır ya, öyle biriydi. Ben çok küçüktüm, evimize misafir gelirdi. “Oğul” diye seslenirdi hep. Bağdaş kurmaz, diz çöker öyle otururdu. Gaz lambası ışığında daha bir heybetli görünürdü gözüme. Hep bitip tükenmek bilmeyen harp hatıraları anlatırdı. Çanakkale, Gazze, Kafkas cephelerini dolaşmış; Sakarya, Dumlupınar’da savaşmış. Ancak İzmir’in kurtuluşundan sonra köyüne dönebilmişti.
Anlattıklarında hep acı, kan, cefa vardı. Kolay mı kazanılmıştı bu vatan?
Ölüm neydi ki? Şerbet içmek kadar kolaydı.
“Biz kendi cenaze namazımızı kendimiz kıldık Çanakkale’de!” derdi sık sık. Olur muydu? Kirte muharebeleri sırasında bölükler arka siperlerde hücum sıralarını beklemektedirler. Ön siperlerdekiler ileri fırlamış boğuşuyorlar. Yüzbaşı hücum için emir bekliyor. Bütün asker süngü takmış siperden fırlamak için hazır. Sinirler gergin... Bütün dudaklar kıpır kıpır dualar okuyor, kelime-i şehadet getiriyor.
Süre uzuyor. Yüzbaşı erlere sesleniyor:
“Yavrularım... Aslanlarım... Biraz sonra Cenab-ı Rabb’ül Alem’in huzuruna varacağız. Abdestsiz gitmeyelim... Haydi! Tüfeklerimizin kabzalarına ellerimizi sürüp, hep beraber teyemmüm edelim...”
Teyemmüm edilir... Bekleme devam etmektedir.
Biraz sonra Yüzbaşı;
“Çocuklarım... Sanıyorum biraz daha bekleyeceğiz... Önümüzde biraz daha zaman var. İleride arkadaşlarımız şehit oluyor. Hem onlar için, hem de vakit varken, kendi cenaze namazımızı kendimiz kılalım...”
“Kabe Karşımızda...“
Arkadan Of’lu Ali çavuş bağırır:
“Er kişi niyetine...”
O gün yapılan hücumda, kendi cenaze namazını kılan pek az kişi sağ kalabilmişti.
(Serdar Koçak’tan)
Paylaş