Paylaş
- Normal bir maçtan fazlası vardı salonda. Cumhuriyet’in kızları, çağdaşlığın sembolü takımımızı şampiyon yapmak için elinden gelen çabayı gösterdi.
- Brüksel’den meslektaşımız Erdinç Utku’nun, ‘Hepimiz Ebrar’ız, hepimiz voleybolcu’ yazısından alıntılıyoruz: “Türkiye” sesleri, Atatürklü tişörtler, Türkçe dövizler. Bir an kendimi Türkiye’de sandım. Milli takımımızın 7. oyuncusu olan seyirci muhteşemdi. İzmir’den Barselona’ya kadar tüm Avrupa’dan gelenlerden bir kadın elindeki pankartında “Sen ne güzelsin sultanım. Acı geçicidir, gurur sonsuza dek” yazıp yanına Vargas ve Ebrar adlarını eklemişti.
- Takımın liberolarından Gizem Özge, “Oynadığımız maçlarda zorlandığımız anlarda bile savaşmaktan vazgeçmedik. Milletimize kupayı ne kadar istediğimizi gösterdik” dedi.
- “NATO Daimi Temsilcisi Büyükelçi Levent Gümrükçü’nün maçın son sayısında sevinçten havaya uçtuğunu fark ettim. Sanırım yanında da T.C. Brüksel Büyükelçisi Bekir Aysal yer alıyordu. Müthiş bir taraftar desteği ve muhteşem bir atmosfer vardı.”
- Türkiye final maçı biletleri karaborsaya düşmüştü, olağanüstü bir ilgi var ama bilet yok.
- YMCA şarkısı ile bazen Türkçe bir şarkı bazen de canlı davul-zurna eşliğinde Filenin Sultanları’nın yanında olan 7. oyuncuya sonsuz teşekkür, Tarkan’a da tabii ki...
VOLEYBOLCULARIN ÖĞRETTİĞİ: BİZE İMECE RUHU GEREK
Türkiye’ye bu zaferi getiren ekibin yakaladığı “hava”. Bu hava bana, bir maçın sınırlarını çok aşan bazı değerleri hatırlatıyordu: Buna pek çok ad verebilirsiniz: Birlikte çalışma kıvancı, kaybederken bile gülebilme özgüveni, gözlere yansıyan sevgi, çalışma arkadaşlarına tam güven, herkesten yeteneğine göre alıp herkese hakşinasça verilen övünç payı.
Oyuncular maçlardan sonra, bir şeyi hep birlikte, elele vererek başarmanın sevincini yansıtıyorlardı.
Bencilliğin, tamahkârlığın, kapkaççılığın tam tersi. Birlikteliğin, dayanışmanın, paylaşmanın doruğu.
Ben buna ‘imece ruhu’ diyorum.
Dünyayı etiyle, kemiğiyle ve ruhuyla ele geçirmiş olan Neoliberal Kapitalizm bu ruhu hiç sevmiyor. Onun yerine, kendine tapınmayı din haline getirmeyi, imece yapabileceğiniz insanlardan kaçmayı ve saklanmayı öğütlüyor. Prof.Dr. Haluk ŞAHİN
AYDIN SİYASETİ KAYNIYOR
- Kemal Kılıçdaroğlu ne yapıyor? Tüzüğe uysaydı, ön seçim yapılacak olsaydı, bazı belediye başkanlarının adaylığına devam edeceğini söyler miydi? Koca Aydın’ın Merkez ilçesi Efeler Belediye Başkanı Mehmet Fatih Atay harcanıp Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun adaylığını ‘resmileştirir’ miydi? Geçmişte iki dönem milletvekilliği yapan Atay “Ben istifa ediyorum, bağımsız aday olacağım” derse ne olur?
Öbür yandan Kılıçdaroğlu tarafından isimleri sarfedilmeyen Antalya, Muğla, Eskişehir, Tekirdağ gibi belediye başkanları aday gösterilmeyecek anlamına gelir mi? Veyahut örgütün önüne atılır mı? Ön seçime girme zorunda kalabilirler mi?
SİLİVRİ’YE İTHAL DEĞİL YERLİ ADAY
-CHP Silivri Belediye ve Büyükşehir Meclis üyesi, son genel seçimlerde 3. Bölge’den seçimi az bir oyla kaybeden Doruk Bulut’un, kulislerde adı Silivri Belediye Başkanlığı için geçiyor.
- Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan’ın, yerel seçimlere kendi adayları ile gireceklerini belirterek “Türkiye’yi yeniden Milli Görüş iktidarıyla buluşturacağız” demesi ilginç karşılandı.
İÇECEK SU SORUSU
Bodrumlu gazeteci Ayhan Ongun soruyor:
- Su bir erişim hakkı mıdır?
- Yanıtını yine Ongun veriyor:
- Bodrumlular size sesleniyorum. Bugün keyif çattığınız milyon dolarlık villalarınızda konforlu yaşıyorsunuz ama bize destek vermezseniz yarın içecek su bulamayacaksınız.
YIKIM KEPÇELERİ BİZİ KORKUTUYOR
İstanbul Gaziosmanpaşa’da yanımız ve arkamızdaki binaları kentsel dönüşüm için yıkıyorlar, bu çok güzel tamam da, bina yıkıldıktan sonra aynı kepçeyle betonlara vura vura içindeki demirleri çıkarıyorlar. Ancak o demirleri betondan ayırana kadar defalarca zemine kepçeyle vuruyorlar ve her vuruşta biz evlerimizde deprem oluyor gibi sarsılıyoruz. Malum binalarımız deprem öncesi yapılan 30 yıllık binalar. Günlerce evlerimizde bu sarsılmayı ve her an yıkılır mıyız acaba korkusunu yaşıyoruz. Bina yıkıntılarından demir toplamak için tüm binaları sallayıp daha da zayıflatıyorlar. Bu korkuyu daha fazla yaşamak istemiyoruz artık. Yıkılan beton parçaları toplanıp bu işlem açık alanda yapılsa kimseye zararı olmaz. Sabriye ERYALÇIN
Paylaş