Paylaş
Demokrasinin sağlıklı işlemesi için seçim güvenliği tartışmalarının son bulması gereklidir. Bunun yolu da şeffaflıktır... CHP Antalya Milletvekili Av. Gürkut Acar bu işin peşini bırakmıyor; önergelerle zorluyor; yanıt alamıyor. Acar “Buna karşın seçmen sayısı, oy pusulası gibi istatistiki bilgilerin bile verilmemesi, şüpheleri ve kaygıları arttırmaktadır” diyor. Halbuki 2002-2012 dönemine ilişkin seçmen sayısı ile her seçim için ayrı ayrı basılan oy pusulası sayısını sormuş ve “Seçmen sayısından yaklaşık 17 milyon fazla oy pusulası basılmasının gerekçesi nedir?” diye sormuş Başbakan Erdoğan’a...
Yanıt alamayınca milletvekili Gürkut Acar yine seçim güvenliği ve seçmen sayıları ile ilgili önergenin yanıtlanmasının ‘şüphe ve kaygıları’ arttırdığını belirterek sorularını yinelemiş.
Parmak boyası zorunluluğunun kaldırılmasının mükerrer oy kullanımı konusunda ne tür sonuçlar doğurduğu konusunda da bilgi isteyen Acar, “Benzer bir güvenlik tedbiri getirilecek midir? Seçmen sayısı ve seçimlerin güvenliğinin arttırılması, süreçlerin siyasi partilerin denetimine açılması için bir girişimde bulunacak mısınız?” dedi.
Son dönemde yurttaşların siyasi partilere üyelikleri konusunda da ciddi sıkıntılar yaşandığına dikkat çeken Acar, “Vatandaşların bilgisi ve isteği dışında bazı partilere üye yapılması ile ilgili süreçlerin incelenmesini sağlayacak mısınız? Siyasi parti üyelik kayıtlarındaki usulsüzlükleri yapan sorumlular hakkında bugüne kadar ne girişimde bulunulmuş, ne sonuç alınmıştır?” sorusuna yanıt istedi.
Omzu okşanınca aldanmak
HUKUKÇU okur Dinçer Önal’ın “Hiç olur mu şaptan şeker?” dedikten sonra şu sözlerine itiraz eden olur mu?
“Onun bütün istediği şimdiki taktığı ‘demokratikleşme’ etiketi gibi aldatıcı bir isimle din devleti kurup baştaki tek adam olmak. Sıfatı sultan olur, emir olur, başkan olur, yarı başkan olur, ama istediği padişahlık. Bilgim ne, yeteneğim ne diye düşünmez.
Din devleti kurma çabası da tek emir kaynağı olmak, emirlerine kimsenin itiraz edememesi için. Yoksa din hükümlerine, Kuran’a uyduğu yok. Kuran iftirayı (Nisa suresi 112.ayet), kin gütmeyi (Maide suresi 8. ayet), gösterişi için israfı (En’am suresi 141. ayet) gibi onun her gün yaptığı işleri yasaklamış. Ama dinlemiyor. Camide içki içildi, binalar yakıldı yıkıldı, bebekli kadına saldırıldı vs gibi iftiralar atıyor. Kinci gençlik yetiştireceğiz diyor vs. Yani Allah adıyla milleti kandırmaya çalışıyor. Dindarlığı böylece demokrasi gibi bir alet sayıyor. (Demokrasi amaç değil, araçtır sözünü unutmayın)
Amacına ulaşmak için ülkeyi bölüyor, tersine çevirmek istiyor. İnsanlarımızın gözü giderek daha çok açılıyor. Kötülüğe alet olmamak için ondan uzaklaşılıyor.
Uzaklaşmayı önlemek için kutsal işlerin adını koyarak aldatıyor. PKK yanlılarından oy akması imkânsız olduğu halde onlara durmadan istediklerini veriyor ve verecektir. Şurada Apo’nun bir-iki isteği kaldı.
Onları da oy umuduyla vermemesi için milletin artık sadece konuşmakla yetinmeyip onu durduracak bir şeyler yapması gerek. Yanılarak ona bugün destek görünenler de ihanet durumuna düşmemek için ayağa kalkmaları gerek. Bu, millet kadar ona da yarayacak... Sadece onursuz kişiler kötülüğe destek olur. Sadece kişiliksiz kimseler omzu okşanınca aldanır.”
Suriyelileri dilenci yaptık
SON dönemde resmi sayısı 500.000 bin ama gayriresmi sayısı meçhul Suriye’li mültecilere 2 milyar doları aşkın para harcadığını kendi ağzından Sayın Başbakan açıklamıştı. Bölge illere ve ihracatımıza da yansımalarıyla Türkiye ekonomisine toplam zararın 6 milyar dolara kadar çıkabileceği hesaplanıyor.
Bu tabii ki olumsuz bir durum ancak ilave olarak ülkemizin dilenci nüfusunda da büyük bir patlama yaşandığı görülüyor.
İstanbul başta olmak üzere birçok ilde neredeyse her kavşakta çoluk çocuk Suriye’li dilenciler tam kadro görev başındalar.
Bu başarılı(!) dış politikaları nedeniyle emeği geçenleri kutluyorum.
Kemal ABDULLAHOĞLU
Kurban kavurması ihalesine dikkat
“EYÜP’te Vakıflar’ın İmaret Müdürlüğü’ne (Eyüp Camisi yanında) kurbanlık ve adaklar bağışlanır. Bunlar daha sonra kavurma olarak fakir fukaraya verilir.
Bağışlanan kurbanlıklardan yıllık 100 bin kg kavurma yapılması işlemi beş yıldan beri ihale ediliyor; kilosu 6 TL’den yani 600 bin + % 18 KDV (çünkü işçilik) tutarında... Vakıfların 750 bin lirası heba ediliyor ve hebaya da devam ediyor.
Aynı kavurma işini yaptıran başta Kızılay, Darüleceze, Türk Hava Kurumu, Mehmetçik Vakfı, Kimse Yok mu Derneği ve bütün resmi kuruluşlar, bu işlemi Et ve Süt Kurumu’na sözleşme ile yaptırıyorlar.
Vakıflar niye bu yöntemi uygulamaz... Ama o diretir ‘Ben ihalemi yaparım, giren girer, girmeyen girmez.
Tamam da ihaleye lüzum yok ki, şimdi yarın 14.00’te Vakıflar Bölge’de ihalesi yapılacak ve gene tek firma, gene aynı kişiler alacaktır. Bu sene nedense işi sağlama almak için ihale 3 ay önceye alınması da anlamlı...
Müfettiş araştırırsa, başka rezillikler de ortaya çıkacaktır.”
Kim bu kavurma ihalesini
‘icat’ etmiş!
Peronda taksi
ANKARA Garı... 29 Eylül’de 2 numaralı hızlı tren peronuna 38 plakalı araç giriyor; yolcularını ve eşyalarını indiriyor.
Herkes seyrediyor. Kimse de ona sen buraya nasıl gelirsin diye sormuyor. Şoför uyanık mı, torpil mi var? TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman’ın acaba haberi oldu mu? M.A.
Adayları tanıyalım
BAŞAKŞEHİR’DE ZORLU BİR ADAY ADAYI
- CHP Başakşehir aday adayı İsmail Çiçin, şehir ve şehir bölge plancısı..
Kars doğumlu; Bağcılar da SHP’den politikaya atılmış, 2003’de Bağcılardan aday olmuş; Şehir Plancılar Odası’nda yöneticilik yapmış. Esenyurt’ta konut projeleri üretmiş, sonra kendi şirketini kurmuş.
AKP’li Av. Mevlut Uysal’ın, Başakşehir’i 4.5 yılda iki katı yoğunluğa çektiğini, trafiğin hat safhaya ulaştığını belirterek “Bunca artan nüfusa karşılık yeni yapılan eğitim, sağlık, park, otopark alanları gibi bir iproje gerçekleştirildi mi?” dedi ve kendisine şunu sordu:
“Uysal yarattığı büyük tahribatın karşılığı sadece küçük bir azınlığa sağladığınız büyük rantları düşündüğünüzde kendinizi nasıl hissediyorsunuz?”
BAYRAKLI-MANHATTAN
- İZMİR’in Bayraklı ilçesi belediye başkanlığına aday adaylığına soyunan Murat Haluk Öncel’i elindeki projeleri görünce insan “Bu adam, Bayraklı’yı Manhattan mı yapacak?” diye düşünüyor. İTÜ Jeoloji Mühendisliği mezunu; ayrıca işletme mastearı da yapmış... Doğu ve Güneydoğu’da 132 fabrikanın kurulmasına öncülük etmiş, 2000-2001’de DSP’den Urfa İl Başkanlığı’nda bulunmuş... Daha sonra İzmir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina ile CHP’ye geçmiş, Konak Belediye Meclis üyeliği yapmış, CHP Yüksek Disiplin Kurulu üyeliğinde bulunmuş. İzmir’e Disneyland, Teknolojii Kenti İzmir, Semboller Şehri İzmir, Yerinde Kentsel Dönüşüm, Kültürler ve İnançlar Merkezi İzmir gibi projelerde çalışmış...
Şimdiden “Başın düşerse daha Murat Haluk Öncel’i ara” diyerek şimdiden iddiasını ortaya koyuyor.
PÜTÜRGE’DEN AVCILAR’A
- PÜTÜRGE Belediye Başkanı Dr. Necdet Ayaydın, iki dönem belediye başkanlığı yaptığı ilçesine veda edip, Avcılar Belediye Başkanlığı’na aday olduğunu ilk kez bu köşeden duyurmuştuk. Ziyaretimize geldi, mütevazi bir kişilik sergiliyor, yanındaki arkadaşı çok çalışkan olduğunu anlattı bize. “Yıpranmış olabilirim; mekan değişmekte yarar var” diyor gülerekten. Zaten CHP Milletvekili Mevlut Aslanoğlu kendisini Pütürge’ye götürmüş ve getirmiş anlaşılan; CHP’nin tek belediye başkanı olmuş Malatya’da... Bunu da yaklaşık yüzde 60 oy oranlarıyla sağlamış. “Ben kentimde çalışanlarımızla çöp toplayan, izmarit toplayan bir belediye başkanıyım” dedi. Esnaf kendisini gördüğünde oluyormuş. Elektrik ve telefon kablolarını tamamen yeraltına almış, küçük bütçesine karşın... Pütürge- Malatya Karayolunun 17 km’lik yolunu asfalt yapmasını çok önemsemek gerekiyor.
300 bin metrekarelik taş duvarını, büyük ve küçük boydaki yüzlerce ağaç dikimini bir yana bırakırsak, 36 çeşme de yaptırması ayrı bir başarı. 16 ekim günü çarşamba (bayramın 2. günü) toplu açılış için ilçesine Pütürge’ye gidiyor. Konser ve havai fişekli bir gösteriyle veda edip Avcılar’da çalışmaya başlayacakmış. “Bir belediye başkanı nasıl olurmuş göstereceğim İstanbul’a... Yöremde, 400 bin m2 kilitparke taşı hangi belediye başkanı döşetmiş bir sorun” diyor. CHP’nin aday adaylarını zorlayabileceğini söyleyebiliriz.
Beylikdüzü’nde köpek barınağı, köpeklerin tatil köyü müdür
İSTANBUL’daki 40 ilçe içinde, sokaklarında başıboş köpeklerin en bol dolaştığı ilçe Beylikdüzü’dür. Sokaklarda başı boş, aç ve bî-ilaç dolaşan bu köpekler, halk sağlığı ve güvenliği açılarından çok büyük tehlikeler yaratmaktadırlar.
Bu konuda Belediye’ye (Beylikdüzü’nde belediye var mı?!) yapılan başvurular da ne yazık ki, sonuçsuz kalmaktadır. Mazeret hazırdır; barınakta yer yok!
Bravo! İşte AKP belediyeciliğine en güzel örnek. Bunların zihniyetlerinde ya köpekler başıboş sokaklarda dolaşacaklar ya da belediye ekipleri tarafından itlâf edilecekler.
Dün Golden Retriever köpeğimizle sokağa çıktığımda, biri benim köpeğimin iki katı iriliğinde Kangal bozması olmak üzere iki başıboş köpeğin (kulaklarında belediye bandrolü vardı) saldırısına uğradık. Çevreden yetişenlerce kurtarıldık.
Hemen Beylikdüzü Kaymakamını arayarak durumu bildirdik. Halkın can güvenliği ve halk sağlığı ilk görevleri arasında olması gereken ilçedeki en yüksek mülkî amir Kaymakamımız, “Ne yapabiliriz, barınak yeterli değil, yönetmelik (hangi yönetmelikse?) gereği bu hayvanlar 2 ay barınakta tutuluyor, daha sonra salıveriliyor!“ Sanki ormana salıveriliyor, der gibi.
Dünyanın neresinde, hangi ülkesinde böyle köpek barınak anlayışı var, acaba? Bu köpek barınakları, köpeklerin belli bir zaman tatil yaptıkları tatil köyleri midir?
Bu barınaklarda insandan soyutlanmış ve 24 saat kafeste yaşayan bu hayvanlar, daha da yabanileşiyor ve saldırganlaşıyorlar. Salıverildikleri zaman da, sokaklarda büyümüş hayvanlardan çok daha tehlikeli ve saldırgan olmaktadırlar. Bu hayvanlar ya bir vatandaş tarafındansahiplenildiklerinde ya da öldüklerinde barınaktan çıkarılmalıdırlar.
Bakalım İstanbul Valiliği ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bu sorun ile ilgilenecekler mi?
Diana KALKANOĞLU
‘Poşet’
11 yıllık iktidarlarının amaçladıkları ‘dönüşümünü’ gerçekleştirmek, yaptıklarını eleştirenleri ‘suçlamaya’ ayıran Erdoğan 20 dakika da yeni öngörüleri açıkladı.
Açıkladıkları yeni birşey getirmiyor. ‘Yargıyı’ siyasi iktidarın etki altına almayı amaçlayan, bunu gölgelemek için 25 ayrı maddeyide içeren Anayasa refarandumunda olduğu gibi, bu kezde kamuda türbanın serbest bırakılmasını sağlayan amacı perdelemek için bazı yaklaşımları ‘enstrüman’ olarak kullanmıştır.
Özetle açıklanan ‘Demokratikleşme Paketi’ değil AKP’nin Cumhuriyet ve ilkelerini ‘silme’ amacına yönelik ‘karşı devrim’ hedefinin ‘poşeti’ olmanın ötesinde ülkeye yeni bir şey getirmemiştir.
Ahmet KADIBEŞGİL
Paylaş