‘Rejim’ değil, ‘geçim’

ATATÜRK Spor Salonu’ndan ayrılırken İstanbullu bir delege “Acırım, Baykal’ı yakın çevresi yaktı” dedi.

Demek ki, gönlü hâlâ Baykal’da... Nitekim kurultay salonunda da hava böyleydi. Kaset krizini ne Genel Merkez ne de Baykal ve çevresi yönetebildi. Sonuç, acı sonla bitti. Bir saat öncesine dönersek, Kılıçdaroğlu konuşmasına daha yeni başlamıştı; eski SSK Genel Müdürü olduğundan sosyal güvenlik konularını öne alması konuşmanın ‘zayıf’ olacağı endişesini yaratmıştı. Karayalçın’ın ekibi arasında yer alması beklenen eski genel başkan adayı Prof. Hurşit Güneş’e “Konuşma iyi değil” işaretini yaptık. Böyle rejimsel kaygıların yaşandığı bir ülkede CHP’liler için önce ‘cepsel’ konuşmaya başlanır mı diye düşündük. Yoksullukla ilgili ‘derin’ çizgileri basit cümlelerle ortaya attıktan sonra...
Prof. Güneş’e “Rejimsiz konuşuyor” dedik, “Geçimden sonra rejim ve dış politika sorunları gelecektir” diye ekledi... Doğru... Konuşmanın satır aralarına iyi bakmak gerekiyor... Bir kere ‘birlikte yaşamayı’ esas olarak vurguluyor.
Güneydoğu’ya sıfır faizle kredi, topraksız köylüye toprak dağıtılması, emeklilerin ‘baş tacı’ yapılacağı, esnafa “Senin sonunu getirene dur demelisin” çağrısı, atanmayan öğretmenlerin çilesine çözüm vaadi, ‘aile sigortası’ sistemi getirmeyen AKP’nin yoksulluğu sömürmek istemesini anlatması...
Kısa sözcüklerle vurgulu, ama içerikli bir anlatımla Kılıçdaroğlu’nun hayli ‘toz attıracağını’ söylemek şimdiden mümkün.
Yolsuzluk iddialarının dozunun artacağını da bekleyebiliriz.

ECEVİT SÖYLEMLERİ

9.2 milyonluk emekli, 2 milyonluk esnaf, 20 milyonluk tarım kesimine doğrudan ‘nokta’ atışı yapması çok akıllı vurgulamalardı... Korku imparatorluğu, talan-vurgun, AKP’nin ‘dokunulmazlık kaçkınlığı’, ‘yandaş basın-yandaş yargı’ üzerine eleştirileri sık sık alkış aldı. “Biz zengin olmayacağız, bölüşeceğiz” dedi. Bülent Ecevit’in 1970’li yıllardaki konuşmasının satır başlarıydı. Emek en yüce değerdir, sömürüyü, işsizliği, yoksulluğu yeneceğiz... TRT’yi Osman Bölükbaşı’nın ‘Tırt’ından sonra ‘Tayyip Radyo Televizyon’ diye telaffuz etmesi dikkat çekiciydi. AKP’den çok Başbakan’a bindirdi. Bu konuların çoğunda “Sen bunları kime anlatıyorsun Recep Bey!” cümle kalıplarını kullandı; “Atma be Recep” deyimine atıfta bulunmak istiyordu anlaşılan. 3Y ‘yemek’ de ilginç bir slogandı.
Son söz: “Gün gelecek AKP halka hesap verecek.”

Laiklik ve inanç

? Laikliği fazla kullanmadı. Rejime dönük kaygılarda Baykal kadar etkili değildi. İnançlar üzerine fazla bir söz söylemedi. Ana teması yoksulluk ve işsizlikti.
? Kılıçdaroğlu’nu salona Önder Sav getirdi. Ortaya oturdu, Gürsel Tekin’i soluna aldı. CHP’nin troykası bu isimler mi olacaktı? Kılıçdaroğlu’nun sağ yanında Bahçeşehir Belediye Başkan adayı sanayici Mehmet Saban ile Kartal Belediye Başkanı Dr. Altınok Öz; Gürsel Tekin’in iki solua da Adalar Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu ile Beylikdüzü İlçe Başkanı Yücel Aslıoğlu oturdular.
? CHP’nin genel merkez sultasına dönük Baykal’ın ağırlığı kongrede hissedildi. Özellikle genel başkanlık seçimi... Sarıgül’ün girişiminden sonra genel başkanlık adaylığı için getirilen delegelerin % 20’sinin imza atma koşulu ilk kez gerçekleşti. Buna inat da, delegelerin 1200 imzasıyla aday gösterildi Kılıçdaroğlu. (İstanbul’dan bir belediye başkanının imza vermeden kürsüden indiğini gördük.)

‘Sakin güç’ün yanında bir ‘tecrübeli asker’

? CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin, yerel seçimlerde Kılıçdaroğlu’nu tanıtırken, ‘Sakin Güç’ (Fransızca: Force Traquille) tanımını kullanmıştı. Bu slogan 1981 yılında Fransa Cumhurbaşkanlığı seçiminde Mitterrand için kullanılmıştı. Kampanyayı hazırlayan ünlü reklamcı Jacques Seguela’nın sloganı çok etkili olmuş ve sosyalistler ilk kez cumhurbaşkanlığını kazanmıştı. Ankara’da Önder Sav’a ‘veteran’ sözcüğünün yakıştırıldığını duyduk. Fransızca bilen bir dostumuz bu sözcüğün en uzun süre savaşmış komutan, tecrübeli, görmüş geçirmiş bir komutan anlamında kullanıldığını söyledi... ‘Tecrübeli asker’, kurultaydaki adıyla ‘siyaset komutanı’ Önder Sav bu sözcüğü hâlâ taşıyor mu?
Önder Sav, kurultaydan iki gün önce bugüne gelen süreci “Kan kustum, kızılcık şerbeti içtim” diye anlatmıştı; ama ‘Veteranlar’ yakasında hiç ‘kırmızı gelincik’ taşımadı.

Türkiye Erhan Göksel’den çok şeyler öğrendi

? ERHAN Göksel’in ölümü Türkiye için büyük kayıptır. Düşünen bir beyindi. Özal’dan Erdoğan’a kadar herkese siyasi danışmanlık yapmıştı; kızanı da vardı, seveni de... Ama yürekli bir ‘araştırmacı’ydı; en önemlisi de yurtsever bir aydındı. ‘Ergenekon’ iddiasıyla 2009 Ocak ayında dört gün gözaltında tutulmuş, her şeyine el konulmuştu; bilgisayarlarından tutun cep telefonlarına kadar. Bu arada babası öldü; sıkıntısı büyüdü ve “18 kişi çalıştırıyorum, onları işten çıkardım, aileme bakamıyorum. Teklif üzerine Amerika’daki bir bankaya iki yıllığına ‘yönetici’ olarak gidiyorum” demişti.
Nitekim New York’a gitti... Mayıs ayına kadar kendisinden haber alamadık. Sanıyoruz, iki hafta önce Türkiye’ye geldi... Herkesin bildiği numarasından dostlarına ‘Merhaba’ dedi. “Bazı işlerim var, bu arada sağlığım için doktorlara görünmem lazım” dediğini duyuyorduk. Çalıştığı bankanın kendisine sağlığı için bir diyetisyen görevlendirdiğini söyledi. “Verso sitesinde şu görüşlerimi okuyun” derdi sık sık... Özellikle de Ofer adına Tüpraş hisselerinin şaibeli satışı ve Galataport gibi tartışmalı ihaleleri onun sayesinde öğrendik. Daha da ilginci Oferleri Türkiye’ye getiren isim olmuş, ancak sonradan ‘midesi’ bulanmıştı.
Ergenekon’dan gözaltına alınmasına çok kırgındı. “Savcılık uzun aylardan sonra takipsizlik kararına vermesine karşın polis hiçbir şeyini geri vermemişti.”
‘Sesi’ni duyurmak, gerçekleri anlatmak istiyordu. Flash TV’de ‘Gerçek Gelecek’ programını 10 hafta sürdürdü, sonra susturuldu.
Ama son olarak Yalçın Küçük gibi sözlerini ‘odatv.com’da okuyabiliyorduk. Türkiye’ye geldiğinde turktime sitesinde onun dünya ekonomisinin nereye gittiğine dair ilginç bir yorumunu okumuştuk. “Sen neler anlatıyorsun?” dedik. Amerika’nın Türkiye’ye bakışı ile ilgili çarpıcı şeyler anlattı. “Senin ağzından söylersen özetini yayınlarız” dedik. Evet deyince, köşemizde 11 Mayıs tarihinde ‘Erdoğan’sız AKP, Baykal’sız CHP’ başlığı ile verdik. Merak eden internetten bulabilir. Ertesi gün saat 21.00’de, Baykal’la ilgili kasedi yayınlayan ‘habervaktim.com’da, 2008 Eylül’ünde kendisinin Baykal ve Demirel’le yaptığı konuşmaların yayınlandığını söyleyerek, “Bunlar bana sorguda soruldu, cevaplarını verdim... Ama bunları niye yayınlanıyor anladım, galiba hedef oluyorum” dedi.
Önceki gece eşi, ölüm haberi üzerine kuşkularını belirten ifadeler kullandı.
Yazarın Tüm Yazıları