Paylaş
İki yıldır Meclis'ten hâlâ çıkarılamayan ulaşım yasası gibi...
Hatırlatalım.
Büyükşehir Belediyesi, deprem master planı çerçevesinde Zeytinburnu'nda dört yıldır çalışma yapıyor ve 16.032 bina taranıyor. Puanlama sistemi ile bunları hasarlı, orta hasarlı ve oturulabilir sınıflarına ayırıyor.
Bunların 2.395'i hasarlı çıkıyor. Yıkılan bu bina ise tarananlar arasında risk sıralamasında 11.000'nci sırada yer alıyor. Büyükşehir'e bağlı İmar Ticaret A.Ş.'nin (Bimtaş) bu raporuna karşılık 1999'daki depremden sonra Bayındırlık Bakanlığı'nın bu binaya 'oturulamaz' raporu verdiği öğreniliyor, yani kırmızı şerit yiyor. Bu tehlike karşısında bina altındaki fırın karşı sokağa taşınıyor. Daha sonra Almanya'daki sahipleri binayı dıştan 'onarıp', 30-40 milyar liraya (30-40 bin YTL) Mardin, Batman, Malatya ve Samsun'dan gelen göçmen vatandaşlara satıyorlar.
Belediye Başkanı Murat Aydın'ın, önceki akşam 1987'de yapılan bina için 'güzel' tabirini kullanıyor. Geçmişteki deprem raporundan arayan soran olmadığı için bugünkü yöneticilerin haberi olmuyor. Yani her yönü ile ihmal ve duyarsızlık olduğu apaçık ortaya çıkıyor.
Çırpıcı Mahallesi muhtarı M.Zeki Şentürk, 1999 depremiyle ilgili olarak "Hasarlı olsaydı, binada oturanlar o zamanki 600 milyon yardım için başvururlardı" diyor.
FIRIN BUHARI VE KOROZYON
Akla şu soru geliyor.
Belediye şirketinin görevlileri bu binayı 'gözle' mi tetkik ettiler.
Ama gerçek şu ki, binanın altındaki fırından çıkan buharın tahliye edildiği bölümdeki kolonun demirleri korozyona neden oluyor. Nitekim çöküntü bu kolonların yönünde oluyor.
Çöken binaya ilk kurtarma müdahalesini yapan bazı vatandaşlar, olay yerindeki Vali Muammer Güler'e Belediye Başkanı Aydın'ı şikayet ederek, "Hukuka ve kanuna aykırı işlemler yapıyor" diyorlar. Hatta bir sakin, Aydın'ın projeye aykırı yapılmış bir başka binaya ruhsat ve iskan verdiğini haykırıyor. Bu arada, olay yerinde itişip kakışmada, AKP'li Meclis üyesi Lale Şahin'in oğlu Zekeriya Lale'nin de burnu kırılıyor. Gerçeği haykıranlar dün akşama kadar karakolda tutturuluyor.
Aydın'ın şoförü ile imardan sorumlu başkan yardımcısı Zafer Alsaç'ın karıştıkları olayda, belediyeye tepki gösterenler "Erzincanlı olan Alsaç, hangi hemşehrilerinin kaçak yapılarına göz yumuyor" diyor.
Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, yıllardır sözü edilen Kentsel Dönüşüm Kanunu'nun çıkacağını söylüyor.
AKP 4.5 yıldır iktidarda.
Kadir Topbaş üç yıldır belediye başkanı...
Bir adım atılmıyor.
Topbaş bugün "Dönüşüm çalışmalarımız provoke ediliyor. Maalesef, 'buradan sizi çıkaracaklar, boşaltacaklar' denilerek vatandaş tedirgin ediliyor" diye yakınıyor.
TOKİ yeni bina yapıyor, eskiler 'rehabilite' edilmeden yerinde duruyor.
Vatandaşa git TOKİ ve KİPTAŞ'tan bina al deniliyor; ama vatandaşın kamulaştırma karşılığında aldığı para ile yeni bir daire alma gücü yok...
Hakkaniyetli bir çözüm yapılmadan kimse tapusunu ve mülkiyet hakkını kaybetmek istemiyor.
İktidar, keşke rant kokan Eminönü'nden, Süleymaniye'den, Samatya'dan önce bu yerlere sahip çıksa; yasalarını çıkartsa...
Ne yazık ki proje çok, uygulama yok.
Kalp, anjiyo ve stent
--------
SSK bu sistemi değiştirmeli
BEN özel bir hastanede çalışan kardiyoloji uzmanıyım. Sistemde o kadar çok çarpıklık var ki gerçekten temiz kalmak için çok uğraşmak gerekiyor! Kardiyoloji ve kardiyovasküler cerrahide gerçekten yolsuzluklar olabiliyorsa da ben yine de bu işleri çok dürüst yapan çok sayıda kardiyolog ve KVC uzmanı tanıyorum. Zaten bahsedilen yolsuzlukları yapan çok az hekim olduğu kanaatindeyim.
Size SSK uygulamalarıyla ilgili iki konudan bahsedip yorumlarınıza bırakıyorum..
1- Bilindiği üzere Maliye Bakanlığı'nca 1.7.2006 tarihinde 'vaka başına' ödeme sistemi getirildi. Daha sonra Danıştay bunu iptal etti. Yargı kararları herkesi bağlıyorken bir kamu kuruluşu olan SSK hâlâ vaka başı ödeme sistemine devam etmektedir. Ve yasaları uygulamayarak suç işlemektedir.
2- SSK özel hastanelerdeki tüm branşlarla (dahiliye, KBB, üroloji, ortopedi gibi) ayaktan muayene şeklinde anlaşma yaptığı halde invazif girişim yani koroner anjiyografi yapılmayan özel hastanelerde kardiyoloji ile anlaşmamaktadır. Bunun nedeni herhalde kardiyolojiyi sadece anjiyo yapan ve stent takan bir bölüm olarak görmesindendir. Durum böyle olunca kardiyologların bir kısmı da çok (!) sayıda anjiyo yapıyor. SSK'nın istediği bu herhalde!
Oysa ki kardiyoloji aslında dahili bir branştır. Hastaların çok az bir kısmına invazif girişim gerekmektedir. Kalp hastalıkları dünyada ölümün ilk sırasında yer almaktadır. Hastayı muayene edemeyeceksin, tıbbi takibini yapamayacaksın ama anjiyo yapıp stent takabileceksin. Sistem maalesef böyle. Bunun bir an önce değiştirilmesi gerekir. Hatta gerekirse invazif girişim için birtakım sınırlamalar getirilmeli ve ayaktan muayene, tetkik ve tedavi için yeni düzenlemeler yapılması gerekmektedir.
S.DEĞER
(Not: Özel İsviçre Hastanesi Başhekimi Md. Dr. Kazım Taş "İnvaziv kardiyoloji ve kardiyovasküler cerrahisi dalındaki kavga birkaç hastane arasında pasta paylaşım kavgasıdır. Biz bu çirkin soyguna ortak olmayız" diyor... Bu ilginç açıklama için yarını bekleyiniz.)
Seçim anketleri
HALKIN çoğunluğunun fakirleşmesi, Türkiye gibi ülkelerde paradoksal olarak başarısız ama popülist hükümetlerin aldıkları oyları artırır. Zira yurttaşların çoğunluğu fakirleştikçe, çaresizleştikçe satacakları oyun fiyatı da doğru orantılı olarak ucuzlayacaktır.
Ekonomik krizler ise sadece orta ve görece üst tabakada bulunan insanlar için önemlidir.
Fakirler için değil!
Akar DURU
Sultanahmet'i yağmalıyoruz
TARİHİ yarımadaya hassasiyetinizi bildiğimiz için, elimize geçen bilgi ve görüntüleri sizinle paylaşmak istiyoruz.
Resim 1, 2 ve 3'de görüldüğü gibi ünlü Four Seasons Oteli'nin arkasındaki kazı alanına 100 metre mesafede hafriyat makinesi ile pazar günü kaçak kazı yapılmıştır. Malumunuz bu bölgede arkeolog denetiminde kazma ve kürekle ön müsaadeli kazı yapılması gerekirken kaçak kazı yapılmıştır.
Resim 4 de görüldüğü gibi atalarımızdan kalma yadigar dünya miras1ı anıtsal eserin önünde ka1çak kahvehane kulübesidir.
Nerede Eminönü Belediyesi, nerede anıtlar kurulu, nerede kültürden ve turizmden sorumlu vali muavini..
Bir grup esnaf-EMİNÖNÜ
Bizi Avrupa'da soydular
AVRUPA'nın çeşitli ülkelerinde, büyük çoğunluğu insanlarımız sayesinde bulundukları mevkilere gelmiş sayın vekiller.
Türkiye kökenli insanlarımız Avrupalarda nerdeyse yarım asırdır maalesef ülkemiz tarafından hep sahipsiz ve hep yalnız bırakılmışlardır. Bu yetmezmiş gibi de daima istismar edilmiş, devamlı bir döviz makinası gibi görülmüşlerdir. Ne zaman ülkenin onlara ihtiyacı olduğunda; savaşta, barışta, ekonomik krizde, doğal afetlerde, kısaca sadece, paralarına gereksinim duyulduğu anlarda sırtları sıvazlanmış, fakat gurbetçilerimizin ihtiyacı olduğunda yanında, arkalarında, ülkesinin, devletinin hatta ülke insanlarının gücünü hissedememiş ve görememişlerdir.
Yaklaşık yarım asırdır bu sahipsizliğe; kendi insanımız, kendi çocuklarımız, bizim bağrımızdan çıkmış, bizim dertlerimizle, sorunlarımızla yoğrularak büyümüş dedikleri sizleri, artık birikmiş feryatlarımızı gerek Avrupa'ya gerekse Türkiye'ye haykıracak temsilcilerimiz diye büyük ümitlerle seçmişlerdir.
Ne yazık ki bu zamana kadar hayal kırıklığına uğradılar. Ara sıra yükselen cılız seslerin dışında gurbetçilerimizin her türlü feryadı dile getirildi. Avrupalarda en kalabalık yabancı topluluk olmamıza rağmen, maalesef şahsi çıkar ve egoist düşünceler nedeniyle, bir baskı gurubu, bir tek yumruk olmayı başaramadık ve bu hal halen de devam etmektedir. Oysa bizden çok daha az sayıdaki yabancı gruplar bulundukları ülkelerde etkili bir şekilde söz sahibi olmaktadırlar bu sayede de sorunlarına çözüm bulabilirken, yetkililer bizleri kaale bile almamaktadırlar.
Değerli vekiller. Sizler zaten bu milletin içinde büyüdünüz veya yaşıyorsunuz. Dolayısıyla bizlerin sorunlarını bizler dile getirmeden bile sizlerin ele alması ve çözüme ulaşıncaya kadar takip etmeniz gerekir. Elbette ki sayısız sorunlarımız var.
Ancak öyle bir sorun var ki; herkesin bilmesine, herkesin görmesine rağmen hiç kimse gurbetçimizi hayattan bezdiren bu soruna eğilmiyor. Yarım asır önce gurbetçimiz, kendisinin ve çocuklarının ekmek parasını kazanmak üzere umuttur diye buralara geldiler. Ekmek paralarını kazanmak adına, çok zorluklar, çok acılar, çok bedeller ödediler.
Dünyada iyi niyetlilerin tembelliği ve sessizliği, kötülerin hakimiyetini sağladı. Gurbetçinin de on yıllar ki emeklerine acımasızca, zalimce, belki de dünya tarihinde görülmemiş bir boyutta temelde ülkemizin yani Cumhuriyetin temellerini sarsmak hedefine ulaşmak isteyenlerin, İslami Holdingler vasıtasıyla veya kılıfı altında göz diktiler ve artık hiç bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ayrıca Avrupa'nın çeşitli yüksek eyalet mahkeme kararlarında en son olarak da Türkiye'de Yargıtay'ın kararında olduğu gibi nitelikli bir şekilde, her türlü insani değerleri istismar ederek bunun içinde örgüt kurdukları belirtilmiştir.
Yaklaşık 800 binin üzerinde gurbetçimizin 30 milyar Euro üzerindeki alın terleri çalınmıştır. Bunun sonucu insanlarımızın kimisi, sağlığını kimisi yuvasını, kimisi çocuklarını, kimisi aklını kimisi de intihar ederek hayatını kaybetmiştir. Bu durum da insanlık nerdedir, yargı nerdedir en önemlisi sizler nerdesiniz?
Sizler bu feryadı alıp her yerde, her ortamda, dile getirmeniz gerekirken bizi Türkiye gibi sizlerde yalnız bıraktığınızdan yine kendi feryadımızı kendimiz, ilk önemli ses olarak Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın geçen sene Mayıs ayında Berlin'e ziyaretinde dile getirdiğimiz de bırakın sorunu dinlemeyi bir de hakaretle karşılaştık, "sahtekar" olarak nitelendirildik.
Bu çarkın içinde olanlar bizlere sahip çıkmıyor. Bu sahipsizlik, bizleri, çoğumuzun Avrupa ülkeleri vatandaşı da olması nedeniyle de bu sorunu bu insanlık dramını Avrupa ülkelerine anlatmaya itmiştir. İşte burada artık sizlerin devreye girmesi gerekiyor. Bazı arkadaşlarımız bu soruna eğilmek istiyorlar ancak şu zamana kadar somut bir adım atılmamıştır. CDU ise bildiğiniz gibi soru önergesi vermiştir. Yarın sizlere de soracaklardır, neden kendi köşenizdeki insanların sorunlarına eğilmiyorsunuz diye.
Gurbetçilerimizin bu sorunu tartışmak üzere sizleri bulunduğunuz yerlere getiren insanlarımız adına pek çoğunuzu (22.2.2007) Berlin'de yapacağımız toplantıya davet ettik ve eliniz kanda dahi olsa, gelmenizi arzuladık, ne yazık ki pek çoğu başta Cem Özdemir, Lale Akgün, Ekin Deligöz, Özcan Mutlu, Vural Öger, Emine Demirbüken, Faruk Şen pek çok önemsiz davete hatta düğünlere katılırken, insanlarımızın hayatına mal olmuş bu sorunu üstelik sadece tartışmaya, gelemeyeceklerini bildirdiler. Sadece PDS'deki değerli arkadaşlardan olumlu cevap geldi. Elbette ki bunun değerlendirmesini gurbetçimiz yapacaktır. Herhalde işte bu yüzden de yarım asır değil yüz yılda geçse birliktelik oluşamayacak gibi görülmektedir. Sizlerin buna yeter deyip aydın kimseler olarak bu milletin önüne geçip yapıcı birleştirici olup bulunduğumuz ülke insanlarıyla da kaynaşarak kısa insan ömründe barış içinde yaşamaya çaba göstermelisiniz.
GÜL'E DAVET
24.2.2007'de Dışişleri Bakanı Sayın Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı sizleri davet ediyor. Biliyoruz ki milletin davetine gelmeyen sizlerden pek çoğu bu davete icabet edecek, sizlerden beklentimiz hiç olmazsa; zaten bu işin içyüzünü en iyi kendisi bilen Gül’e bu zalimliği hatırlatmanızdır.
Kötülüklerin, haksızlıkların, insanların huzurunu bozan ne varsa önüne geçmez, göz yumarsak, nasıl ki gemi batarsa herkesin batacağı gibi, bir gün gelip bizleri de sizleri de bulacaktır.
İnsan olmanın özelliği; bizleri bulmadan başkalarını bulduğunda onların için de bir şeyler yapabilmek ve onlar içinde üzülebilmektir.
Muhammet DEMİRCİ
Avrupa Türkleri Dayanışma Derneği Başkanı
İsmail Gülgeç'ten özür dileriz
ŞİRKETİMİZ misafirlerini mutlu etmeyi ve sorunsuz bir tatil yaşatmayı ilke edinmiş bir seyahat acentesidir. Kurulduğu günden bu güne kadar yapmış olduğumuz organizasyonlarda %95’lere varan müşteri memnuniyetimiz bunun en önemli kanıtıdır. Ancak bazı yoğun programların ve yoğun kişi sayısı olan gruplarda rehberlerimizin, seyahat eden tüm misafirlerimizin arzularını yerine getirmekte yeterli zamanlarının ve olanaklarının olamadığı bir gerçektir. Ancak bu bir bahane olmamalıdır. Öncelikli ilkemiz misafirlerimizin memnuniyeti için gerekli hassasiyeti göstermektir. Tura gitmeden önce misafirimizin özel durumunu rehberimize iletmiş ve yardımcı olması konusunda gerekli uyarılar yapılmıştır. Bundan emin olmanızı istiyoruz. Tur dönüşü misafirimiz Sayın İsmail Gülgeç’in şirketimize konuyu aktarması ile derhal ilgilenilmiş ve yaşanan bu olumsuzluk için üzgün olduğumuz bildirilerek gereği ne ise yapılacağını ve aynı yazımızda kendisine hizmet eksikliğimizi bir nebze de olsa telafi edebilmek adına ilgili metin ile tarafımıza onay vermeleri halinde iade işleminin yapılabileceğini bildirmiştik. Yazınızda misafirimizden özür dilemediğimiz belirtilmektedir. Konunun bu tarafı bizi son derece üzmüştür.
Ancak; misafirimiz Sayın İsmail Gülgeç’ten sizin kanalınızla bir kez daha özür dileriz.
'Hey Travel Trends' olarak öncelikle değerli misafirlerimizin memnuniyetini ve sadakatini kazanmayı amaç edinmiş bir kuruluş olduğumuzu önemle belirtiriz.
Bundan sonra acentamızla seyahat edecek misafirlerimizin asla böyle bir olumsuzlukla karşılaşmaması için gerekli tüm önlemleri aldığımızı belirtiriz.
Özgü ALNITEMİZ
(NOT: Ayça Gülgeç ile tekrar irtbata geçilmiş olup para iadesine ilişkin önerimizi kabul etmesi halinde elindeki belge ile başvurmasının yeterli olacağı hatırlatılmıştır.)
Paylaş