Paylaş
23 Nisan parası!
DEVLET adamlarımız, 23 Nisan'ı dünyada çocuk bayramı olarak kutlayan tek ülke olmamızın önemini vurgulamakta ve bundan dolayı duyulan gurur her fırsatta ve ortamda dile getirilmektedir. Ancak bunun irdelenmesi gereken diğer yönleri de olduğu her nedense sürekli gözlerden uzak tutulmaktadır.
Devletin bugün kendi emrinde çalıştırdığı devlet memurlarının çocukları için layık gördüğü bir aylık ilave ücret -çocuk zammı- 695 bin liradır.
Büyük kentlerimiz, gelecekte çok şey beklediğimizi iddia ettiğimiz sahipsiz, yersiz, yurtsuz çocuklarla doludur.
Devlet memuru çocuklarına ayda bir paket sigara alınamayacak olan 695 bin lirayı layık gören, kendisini solcu olduğunu iddia eden bir partinin genel başkanı da olan Sayın Başbakanımız'ın, yine aynı partiye mensup Sayın Aileden Sorumlu Devlet Bakanımız'ın veya ‘‘Baba’’mızın bu konuda söyleyecekleri var mı acaba?
R.K-ANKARA
Devlet,
avukatını
yok sayıyor
BİZLER 657 sayılı devlet memurları kanununa tabi olarak çalışan kamu avukatlarıyız. Ücretlerimizin düşüklüğü bir yana, bize uygulanan ek gösterge rakamının da düşük olması ve bugüne kadar bu rakamın hiçbir şekilde düzeltilmemesi mağduriyetimize neden olmaktadır. Örneğin, kamuda 1. derecede çalışan mühendislerin ek göstergesi 3600 iken aynı derecedeki kamu avukatlarının ek göstergesi 3000'dir. Aynı şekilde denetim hizmetleri görevinde çalışan, aynı eğitimi görmüş personelin de ek göstergeleri yüksektir. Böylece kamu kurumunda çalışan meslek mensupları arasında farklılıklar doğmuştur. Terzi kendi söküğünü dikmez, misali biz devletin milyarlarını tüm gayretimizle savunurken, kendi maaşlarımızla ilgili olarak ilgililerin dikkatini maalesef çekemiyoruz.
Av. Ayten KAYA
İstanbul Vakıflar Bölge
Müdürlüğü Vekili
Küresel akıl
TÜRKİYE 16 Mayıs'ta yeni bir cumhurbaşkanı ile yeni bir döneme başlayacaktır. Hepimizin arzusu, cumhurbaşkanımızın her niteliğiyle ulusumuza yakışır bir örnek olmasıdır. Bugün TBMM'de bu özelliği haiz birçok seçkin insanı görmek mümkündür. Ama cumhurbaşkanlığı makamını ve seçim aşamasını ‘‘küresel akıl’’ ile değerlendirmek olmazsa olmaz koşuldur. Çünkü global dünyada artık cumhurbaşkanları sadece bir protokol değiller, aksine uluslararası arenada ülkelerine yön veriyorlar. Dünyaya entegre olmuş bir Türkiye'nin dünyadan soyutlanamayacağı, AB'ye giriş aşamasında oluşu gibi çok önemli etmenleri değerlendirirken, kendi iç dinamiklerini ve tarihsel özelliklerini göz ardı etmek, yerel akılla düşünmekten başka bir şey olmaz.
AB ülkeleri demokratikleşmenin bir adımını da Milli Güvenlik Kurulu'nun kalkmasında görüyorlar. Ama iç dinamikler ve yok sayılamayacak olan Türkiye'nin en güçlü Anayasal kuruluşu TSK'nın görüşleri, bunu ne kadar zaman içinde geçerli kabul kılabilir, bilinmez. Çünkü TSK, ülkenin geleceğine ait düşüncelerini ancak bu yasal platformada seslendirebilmektedir. O halde ülkenin tarihsel olumsuz iç dinamikleri de göz önüne alındığında, bir anlamda MGK yerine ikame edebilecek diğer tüm vasıfları haiz bir cumhurbaşkanının seçilmesi kaçınılmaz görülmektedir. Bizce bu konuda en iyi aday Sayın İsmail Hakkı Karadayı'dır. Yakından tanıdığım Karadayı çok iyi eğitimli, devleti ve ulusu çok iyi tanıyan, TSK'da saygınlığı büyük, dış politikayı iyi etüt edebilen ve sokaktaki vatandaşın da beğenisini kazanmış birisidir. Liderlerin ülkeleri için ‘‘küresel akıl’’ ile düşüneceklerini umuyorum.
Dr. Kemal KAMBÜROĞLU-İZMİR
Bağ-Kur batmıştır!
1984'ten beri Bağ-Kur'luyum ve son bir yıldır (Nisan 1999-Nisan 2000) 23 basamaktan prim ödemekteyim.
‘‘Bağ-Kur Sigorta Bilgileri’’ listesinden görüldüğü gibi Nisan 1999 ile Nisan 2000 arası bir yıllık prim artışı tam tamına % 143.6'ya ulaşmıştır.
Bu şunu göstermektedir: Bağ-Kur batmıştır ve bunun bedeli halihazırda prim ödemekte olanlara yüklenmiştir.
Neticede, bugünkü ekonomik durgunlukta işyerinin aidatını bile ödeyemeyen yüz binlerce Bağ-Kur'lu, astronomik bir şekilde artırılmış olan primleri hiç mi hiç ödeyemeyecek, muhtemelen işyerini kapatıp Bağ-Kur'dan çıkacak ve kayıtdışı iş yapmak zorunda kalacaktır.
Bu gerçeği, hesapsız kitapsız iş yapan sorumlulara duyuruyorum.
M.Emin HOŞGİT-ANKARA
Milli Eğitim bize
haksızlık ediyor
CİDDE'den bir grup Türk öğretmen, Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'na sesleniyor:
‘‘Bizler Türk çocuklarına eğitim vermek amacıyla S.Arabistan'daki resmi Türk ilköğretim okullarına B.O.K.K kararlarıyla görevlendirilen öğretmenleriz.
Okulumuz resmi anlaşmalarla açıldığı için Türkiye'deki öğretmenlerin çalışma şekli ve süresiyle aynıdır.
Yıllık izinlerimizi B.O.K.K'nın 1996/63 sayılı kararına göre kullanırken şimdi MEB yeni bir yazı -karar değil- göndererek ‘‘bundan sonra izinlerin 1978/4 sayılı eski karara göre yılda bir ay olarak kullandırılacağını, yurtiçinde geçirilen diğer sürelerde yurtdışı maaşı ödenmeyeceğini’’ bize bildirip 657/103 maddede belirtilen öğretmen izinlerini 102. madde kapsamına çekmekte, izin hakkımızı elimizden alarak bizleri ücretli-ücretsiz izin tercihine zorlamaktadır.
S.Arabistan bir Avrupa devleti gibi değildir. Bırakın başka ülkelere gitmeyi, bir şehirden başka bir şehre gitmek bile özel izne ve vizeye tabidir.
Kamu faaliyetlerinde, yönetimin yasal olmayan hareketlerine karşı çalışanın korunması, sosyal hukuk devleti anlayışının bir gereğidir.
Sayın bakanımız, siz bir hukuk adamısınız. Lütfen olaya el koyun ve bu yanlışlığı düzeltin.’’
HAMSİNEREDE?
‘‘Hamsi kavağa
çıkar mı?’’
(Süleyman Demirel, Rize 1991 Ekim.)
‘‘Hamsi kavağa çıktı.’’
(Demirel'den bir
hafta sonra Mesut Yılmaz, 1991.)
DÜNYANIN simgesel yaş günü sayılan ‘‘22 Nisan 2000’’ tarihinde 180 ülkede 4500 kuruluş ve yarım milyar dünya vatandaşı ‘‘Temiz Enerji. Şimdi!’’ diyerek ‘‘Dünya Günü’’nü kutlayacaklar. Türkiye'deki etkinlikler için ‘‘Ulusal Koordinatör’’ seçilen ÇEKÜL Vakfı, Türkiye çapında çeşitli etkinlikler düzenledi... Arayın; 0212-249 64 64, 251 54 44, web: www.cekulvakfi.org.tr, e-mail: cekulvakfi@superonline.com
Paylaş