Paylaş
ÇORLUSPOR 2. ligde sonlarda; kriz içinde. Bundan bir süre önce kongre yapıldı ve başkanlığa emekli banka müdürü Rauf Tektaş getirildi.
Tektaş, futbolseverlere, ‘‘Benim Muratlılı, İngiltere'de iş yapan para babası bir işadamı var. Çorluspor'a katkıda bulunacak’’ dedi.
Çorlulular çok sevindiler.
Bu söylenti dilden dile yayıldı.
Sezonun devreye girmesiyle takım Çeşme'de kampa alındı, 10 futbolcuyla takviye edildi.
'Ünlü işadamı' bundan bir süre önce, yanında 'Arsenal'ın idarecisi' olarak tanıttığı bir İngilizle Çorlu Belediye Başkanı Rauf Çetiner'i ziyaret etti. Evren Parkı'nda yap-işlet-devret modeliyle mini bir 'Olimpiyat Köyü' kurmak üzere 30-40 milyon dolarlık bir proje sundu.
Çorlu Belediye Meclis üyeleri heyecanlandılar. ‘‘Projeyi görüp hemen Meclis'ten geçirelim. Böylece Çorluspor mali zorluktan kurtulur’’ dediler.
Bazıları da, Çorluspor için zabıtaların pazarcılardan rüşvet toplama sıkıntısından kurtulacağını düşündüler.
BAŞKAN: İYİ ADAM GÖZÜKÜYOR
DSP'li Belediye Başkanı Rauf Çetiner'e, ‘‘Kimdir bu zengin işadamı?’’ diye sorduk. Şunları söyledi:
‘‘Kendisini ben bulmadım, yeni kulüp başkanı getirdi bana. Takımla yakından ilgileniyor. Çorluspor'u 1. lige çıkartacaklarını söylüyorlar. Ne yaparlarsa başımızın üzerinde yerleri var. Ancak biz ne yaparsak yasaların müsaade ettiği ölçüde yaparız. Böyle insanlar bize her zaman gelir, görüşürüz, projeyi getirirlerse yaparlar, yoksa bizim kaybedeceğimiz bir şey olamaz.’’
- Nasıl bir adam bu para babası?
- İyi, düzgün bir adam gibi gözüküyor.
- Polis tarafından arandığı söyleniyor.
- O zaman Çorluspor için düzgün adamı siz bulun.
İNGİLİZ BASINI
Çorlulular, son günlerde bu olaydan kuşkulanmaya başlamışlar; kimdir Hüseyin Çoban diye...
Önümüze Hürriyet'in 1994 Nisan ayındaki bir kupürü geldi.
Londra'daki arkadaşımız Faruk Zabcı'nın Sunday Times Gazetesi'nden aktardığı haber şöyle:
‘‘İngiliz polisi, müthiş Türk İsmail Çoban'ı arıyor. Çoban, İngiliz City Bank'ı kullanarak Vakıfbank Ankara Şubesi'nden 340 milyon sterlin çekmeye kalkışmakla suçlanıyor.’’
Haberde başka iddialar da sıralanıyor:
‘‘Sahte havaleler ve teleks emirleri ile Lazard Stothers'ı 4.2 milyon sterlin, Royal Bank of Scotland'ı da 4 milyon sterlin dolandıran Çoban'ın Türkiye'de Golden Hom isimli ithalat ve ihracat firması olduğu, ancak kesin bilgiler bulunmadığı ortaya çıktı.
KUMAR KULÜBÜ İŞLETMİŞ
Çoban'ın İngiltere'ye 5 kilo kokain sokarken yakalanan James McCarthy ile kumar kulübü işlettiği, Türkiye'de 15 yıl önce dolandırıcılıktan mahkûm olduğu, kalpazanlıktan yargılandığı ve 1990'da İngiliz pasaportu alabilmek için sahte evrak düzenlediğinin belirlendiği öne sürüldü.’’
Zapcı, Çoban'ı yasadışı olayları nedeniyle tanıdığını, hatta bir ara kendisinden anılarını yazmak istediğini duyduğunu belirterek ‘‘Müthiş bir adamdır, sempatiktir. Bankaları birbirine vurdurur, telefon oyunlarını iyi bilir. Sanıyorum zaman zaman da çeşitli yollarla İngiltere'ye geliyor.’’
ADLİ KAYITLAR
Polis kaynaklarına yöneliyoruz:
‘‘Evet ünlü birisidir’’ diyen bir kaynak şöyle konuşuyor:
‘‘Çoban, Avrupa'da mali suçlardan değişik polis birimlerince tanınan bir insandır. Kayıtlar araştırılırsa doğru bilgilere ulaşılabilir. Türkiye'de değişik bankaları dolandırması nedeniyle adli makamlara sevk edildiği biliniyor. Hatta Vakıfbank olayında yakalananlar arasında Vanspor eski Başkanı Ömer Gülüştür de vardı. (Gülüştür'ün adı son Egebank olayında geçmişti) Şu anda arandığına dair bir not yok.’’
- Türkiye'de cezaevine girdi mi?
- Poliste cezaevine girdiğine dair bir kayıt yok. Adli kayıtlara bakmak gerekiyor.
Çoban, Çorlu'da pek gözükmüyor. Ege yöresinde bulunduğu bildiriliyor. Kendisini bir kez gören bir Çorlulu bize, ‘‘Trakya Serbest Bölgesi'nden tekstil ihracatı yapıyor diye biliyoruz. Bazı gayrimenkuller aldığı söyleniyor. Çok yardımsever birisi olduğu anlatılıyor. Çok iyi İngilizce biliyormuş’’ diyor.
Memur adayları çok şikáyetçi
Menur adaylarına yardımcı olmak üzere htt://www.geocities.com/memurlar adresindeki yazıda, ‘‘Memur alımlarında kayırmacılığı, rüşveti, yolsuzluğu, adaletsizliği ortadan kaldırmak amacıyla getirilen merkezi sınav uygulaması tamamen amacının dışında ve para karşılığı işe alınmanın olduğu bir sisteme dönüştü’’ deniyor.
Yazıda çeşitli iddialarda bulunuluyor ve sonuçta ‘‘Bu işlemlerin tamamına bizzat katıldığım halde kurumdan sürülme korkusuyla bu konuları kimseyle konuşamadım. Ancak sınav parasını bile bulmakta zorluk çeken adaylara haksızlık yapılması beni vicdanen rahatsız etmektedir. Kimseye güvenemediğim için ismimi yazamayacağım’’ deniliyor.
Biz bunların doğru olup olmadığını bilemiyoruz ama Devlet Personel Başkanlığı'ndan şikáyetlerin ardı hiç kesilmiyor.
Çünkü ekmek aslanın ağzında.
Pazar'da otoyola siyaset karıştı
Rize'nin Pazar İlçesi'nde yaşayan esnaflarız, malumunuz olur ki Karadeniz otoyolu başladığından beri güzellik ve bazen de üzücü olaylar olmaktadır. Bizlere zarar veren bazı olayları size aktarmak istiyoruz.
Pazar eski tarihe dayanan bir ilçe, mevcut yol kasabamızın içinden geçiyor. Yeni yol sahil şeridinden geçecek olması, Pazar esnafını olumsuz etkileyecektir.
İlçemize yeni yapılan otoyoldan üç yerden giriş verilmişti. İlk giriş merkeze 2 km. kala, ikinci giriş şehir merkezi, üçüncü giriş şehrin 2 km. dışından yapılacaktı. Buna göre giriş-çıkış güzergáhları düzenlenmişti. Fakat sorun ikinci giriş olan şehrin merkezi. Bizler için çok önemli olan bu giriş, Belediye ve Hazine ortak malı olup üzerinde benzin istasyonu bulunmaktadır. İstasyonun bulunduğu yerde giriş-çıkışa uygun istinat duvarları yapılmıştı. Fakat siyaset ağır basınca yapılan duvar kaldırıldı. Belediye Başkanı istasyon sahibinin çok yakını olup aynı zamanda istasyon sahibinin oğlu MHP Pazar İlçe Yönetim Kurulu'nda olunca, Bayındırlık Bakanlığı'ndaki işlerini daha çabuk yaptılar.
Bizler yeniden ilçe merkezine bir yol verilmesini ve halkın araçlardan istifade etmesini istiyoruz; aksi halde tarihi çok eskiye dayanan Pazar'da toplu göçlere neden olacaktır.
Tunç anlattı Okkan çökertti
Diyarbakır'daki suikast olayı, Hizbullah'ı yeniden gündeme getiriyor.
Şaşırtıcı bağlantılar kurulabiliyor. Biraz geriye gidelim. Yüzlerce faili meçhul cinayete imza atan bir örgüt olarak Hizbullah'ın militanları silah kullanımı bakımından tam bir profesyonel yapıya dönüşmüştü. Herkes PKK'ya kilitlendiği için Hizbullah 1990'lara kadar ya farkedilmemiş, ya da görülmek istenmemişti. APO'nun SBF'den sınıf arkadaşı Hüseyin (Durmaz) Velioğlu tarafından kurulan örgütün Güneydoğu'da işlediği cinayetler uzun süre meçhul kaldı. Eylemlerini bilenler korkudan hiç konuşamadılar. 17.1.2000'de başlatılan operasyonlardan sonra lider Velioğlu, Beykoz'da ortaya çıktı ve öldürüldü. Örgütü, Emniyet teşkilatının başarılı müdürlerinden Gaffar Okkan çökertti.
İtirafçı Abdülaziz Tunç'un verdiği bilgiler, Okkan'ın çalışmalarına büyük ışık tuttu.
Faraç'ın çarpıcı uyarısı
Hizbullah hakkında kamuoyuna en ayrıntılı bilgiler, Cumhuriyet'ten Mehmet Faraç ve Faik Bulut tarafından yazılan ‘‘Kod Adı Hizbullah- Türkiye Hizbullahı'nın Anatomisi’’ kitabında yer aldı. Faraç geçen pazar ‘‘Hizbullah Pusuda bekliyor’’ diye yazarken ‘‘20 yılda örgütlenen Hizbullah bitmedi, kolay kolay da bitmez.’’ diyor ve silahların yeniden toprak altından çıkabileceğine dikkat çekiyordu. Dün konuştuğumuz Faraç dedi:
‘‘PKK, Diyarbakır'da hiç eylem yapmaya cesaret edemezken, kentin ortasındaki suikast akıllara Hizbullah'ı çağrıştırıyor. Eğer Hizbullah eylemi ise örgüt açısından bu güvenlik güçlerine çok büyük bir darbe sayılmalıdır. Bu nedenle devletin başından, milletvekiline kadar herkesin çok dikkatli olması gerekiyor. Örgüte en büyük darbeyi vuran Okkan ve beş görevlinin suikaste uğraması Hizbullah'ın 'düğmeye' basmış olabileceğini gösteriyor. Okkan, birkaç gün önce örgütle ilgili yeni açıklamalar yapmış, aranan 26 tetikçinin adlarını açıklamıştı.
Karanlık güçler
Adını vermek istemeyen bir emniyet yetkilisi ise bize ilginç şeyler anlatıyor:
‘‘Çok profesyonel bir iş. Diyarbakır polis kaynıyor; buna rağmen dört eylemci kentin ortasında şimdiye kadar olmamış bir eylemi gerçekleştirebiliyor.
- Biraz açar mısınız?
- Karanlıkta kalan noktalar ve sorular var. Müdür Okkan bir kere, halkın çok sevdiği bir polis; halkla bütünleşmiş. Geldiğinden beri halkın şikáyeti üzerine 700 polisin yerini değiştirmiş. Hatta, kendisine polisi korumuyor diye eleştiriler yapılmış. Bir yerde Eşref Bitlis olayı aklıma geliyor. Bitlis de, Güneydoğu'da sevilen, halkla bütünleşmiş bir komutandı.
- FP'nin kapatılma davası, Anayasa Mahkemesi'nin çıkışı, Ermeniler'in baskısı ve AB ile olan ilişkiler... Gündemi kaydırmak isteyenler olabilir mi?
- Her şey akla gelebilir. Dış güçlerden İslami terör örgütlerine kadar. Eğer Hizbullah ise, bu örgütü kim kolladı ve kullandı? Bunu da düşünmek lazım. Uğur Mumcu da 24 Ocak'ta öldürülmüştü.
Özür!
SUSURLUK'tan beri yaşadıklarımızı şöyle gözünüzün önüne getirin.
Siyaseti ben kirlettim!
Kamuoyundan özür diliyorum.
Beni tanıdınız mı?
Reha KOŞUCU / ANKARA
Paylaş