Yalçın Bayer: Milli Eğitim parayı ödedi

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

Maliye % 50 faiziyle geri alıyor Öğretmene ek ders kazığı

Aşağıda yazacaklarımız gerçekten trajikomik bir olay. Ankara'dan bir grup öğretmenin yazdıklarını okuyalım:

‘‘Dönemin Milli Eğitim Bakanı Sayın Hikmet Uluğbay tarafından lise son sınıflara ortalama yükseltme için bir ek sınav hakkı tanınmıştır. Bu sınavlar 2-13 Eylül 1998 tarihleri arasında tüm Türkiye'de orta dereceli okullarda uygulanmıştır.

Bunun sonucunda öğretmenlere; bu ek sınav nedeniyle görevlerinin karşılığında yönetmelikler gereği ek ders ücretleri ödenmiştir. Hatta bu konuda, 23.11.1998'de sayın bakan bir de genelge yayınlamıştır. Ancak; Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü'nün bir yazısıyla, ödenen bu ücretler geri istenmiştir.

İlgili yazıda 'bir sınav, ek bir sınav sayılabilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı'nca güz dönemi sınav yapıldıktan sonra sınava tabi derslerin tümü için ek bir sınav hakkı verilmesi durumuna bağlı bulunmaktadır’’ deniliyor.

Maalesef, geriye istenen bu ücretler; yıllık % 50 faiz ile öğretmenlerin maaşlarından kesilmeye başlanmıştır.''

İşte olayın trajikomik yönü budur. Öğretmenlerin kazanılmış hakları bakan genelgesiyle ödenirken, şimdi Maliye Bakanlığı Bütçe ve Kontrol Genel Müdürü Durmuş Öztek'in bir yazısıyla, üstelik % 50 faiziyle geri alınmaktadır. Öğretmenler bir görev sonucu bu ücretleri kazanmadılar mı?

Yoksa, yanlış bir işlem mi yapıldı?

Hikmet Uluğbay, Milli Eğitim Bakanı iken 'öde' diyor, Maliye Bakanı olunca da 'faiziyle geri ver' diyor.

Ortaöğretimde 200-300 bin öğretmene yaklaşık 35-50 milyon lira arasında bir ödeme yapıldığına göre, şimdi bu parayı geri istemek mantıksız değil mi? Öğretmenler bu uygulamayı içlerine sindiremiyorlar.

Gıda imalatçıları:

'Bizi sıkıştırmayın'

GAZİANTEP'ten gıda imalatçıları, tüm imalatçıları kapsayan sorunlarını Tarım Bakanlığı'na iletiyorlar:

‘‘Bizler şekerleme, tahin, helva, reçel, çikolata, bonbon şeker ve suçuk imalatı yapan orta ölçekli işletmeleriz. Sağlık Bakanlığı'nın verdiği gayri sıhhi müessese ve çalışma izni belgelerinden sonra şimdi de Tarım Bakanlığı'ndan gıda üretim izni alma zorunluluğu getirildi. Bu uygulama Gümrük Birliği Anlaşması'na dayalı olarak getirildi. Ancak, bu kriz ortamında şart koşulan 9 Haziran tarihine kadar gerekli işlemleri tamamlayamıyoruz. Gıda, Ziraat ve Kimya Mühendislerinden birini bulmamız, ürünlerimiz için analiz yaptırmamız olanaksız.’’

Gaziantep'te bu tür imalatçıların sayısı 150 dolayında... Aslında getirilen kurallara zincirleme bir uyum gerekiyor. Örneğin, karton kutu alınacak bir işletmenin de aynı sorunları ortaya çıkıyor, onun da ambalaj üretim izni alması gerekiyor. Eğer bunlar 9 Haziran'a kadar yerine getirilmezse paradan kapatmaya kadar bir dizi ceza uygulaması geliyor.

İstenilen; Tarım Bakanlığı'ndan 9 Haziran'a kadar alınması gerekli üretim izninin belirli bir süre ertelenmesi... ‘‘Yoksa, büyükler biz küçükleri yok edip bitirecek’’ diyen imalatçıların sesine dikkat.

Rüşvetçi mi

bulayım?..

NİŞANTAŞI'ndan Şişli'ye taşınmam nedeniye Pangaltı-Beyoğlu TELEKOM Müdürlüğü'ne tercihli telefonumun transferini rica ettim. Mayıs'ın 4'ünde, 'Gülseren Altunel, Şef. Yrd.' imzasıyla bir tezkere -mektup değil- aldım. ‘‘Şebekenin dolu...’’ olduğu nedeniyle benim gereksinimimi karşılayamayacaklarını buyurmuşlar.

Bir ay geçti hálá bekliyorum. Bence çok utanç verici bir olay. 50 yıla yakın bir zaman hekimlik yapan bir hoca, hem de düzinelerle aktif sinir-akıl hastaları olan bir doktor, telefonsuz, -kendi ailevi gereksinimleri bir yana- profosyonel ödevine nasıl devam edebilir? Gece yarısı intihara teşebbüs edebilecek bir hastamı Gülseren Hanım kurtarabilir mi? Özelleştirdik de ne değişti? Orta Asyalar'a hat dağıtmakla övünüyoruz. En küçük ticari şirketlere bile 5-6 hat temin ediliyor. Hiçbiri mi kapanmıyor, ya da bu kadar sıkışıksak, niye bol keseden ulufe dağıtıyoruz? Bürokrasinin kemiklerimize işlediği bu memlekette bu tür Tekel devam ettikçe, belki bir gün Afrika Birliği'ne kabul edilebileceğiz. Bu, ticari olduğu kadar, bir insan hakları sorunudur da. Ne zaman kendimizi gerçekten halkın hizmetinde hissedeceğiz? Bu yaştan sonra bir rüşvetçi mi arayayım yani? Çok yazık!

Prof. Dr. İsmail Ersevim-NİŞANTAŞI/İSTANBUL



Yazarın Tüm Yazıları