'Kurban talanı'

HERKES yardım topluyor. Zekât, fitre, sadaka, kurban, bağış ve sergiler. Fenerli fenersiz dernekler, örgütler, şahıslar...

Haberin Devamı

Gazete, dergiler ve TV'lerdeki ilanlarla yardım isteniyor. Bazıları da ev ev dolaşıp yardım topluyor. Yani herkesin gözü gurbetçinin cebinde.

Bir yerde deprem, sel felaketi veya benzer bir afet olmasın, hemen yardım toplama emri çıkıyor. Eğer böyle bir felaket olmamışsa sorun değil, mazlum ve mağdur sloganı yürürlüğe konuyor. Yardım toplanılan yerler arasında Afrika'da isimlerini yeni duyduğumuz bazı devlet ve topluluklar da var. Adamlar bir TV kanalını kiralamışlar, saatlerce canlı yayın yapıyorlar. Bu TV'ye ne kadar reklam parası veriliyor? Bilmiyoruz.

Bildiğimiz tek şey, bu kanalın ekonomik krizde olması. Derneğin başkanına bakıyorsunuz, bazı TV kanallarında film çeviriyor, şiir ve şarkı okuyor. Galiba yardım toplama işleri iyi gidiyor!

1 KURBAN 100 EURO

Her caminin girişine asılmış kurban listesine bakıyoruz.

Haberin Devamı

Bir kurban 100 Euro... Bu toplanan paralarla ne kadar kurban kesildiğini Allah'tan başka bilen yok. Orada burada bir miktar elbette kesiliyor. Tabii reklama da ihtiyaç var. Bu yardım toplayanlara şöyle bir bakıyoruz. Hepsinin altında son model arabalar, yazlıklar ve lüks daireler vs.

Demek ki, yardım işleri iyi gidiyor. Hayırseverler vermeye devam ediyorlar. Peki bunun adı 'din talanı' değil midir?

Amacımız asla yardıma engel olmak değildir. Yardım işlerini alaya da almak değildir. Bunlardan Allah'a sığınırız. Ama öteden beri gurbetçinin cebine göz dikmiş bir sistem var. Biz bu sisteme dikkat çekmek istedik.

Hepsi o kadar.

Fikri EMANET

İslam Araştırmaları Başkanı

DORTMUND-ALMANYA

Yuvacık, GAMA, Demirel, İSKİ, Thames Water, Sefa Sirmen ve susuzluk

"SANAYİİNİN hızla gelişmesi ve şehirleşme ile beramer su kullanımı tüm dünyada arttı. Aşırı ve bilinçsiz tüketim, su şebekelerindeki kayıplar ve küresel ısınma nedenleriyle yeraltı suları, ırmak ve göllerden oluşan su kaynakları tehdit altında Tüm bunlar özellikle yağışların az olduğu ülkelerde su rezervlerini giderek tüketiyor. Sonuç olarak 2050 yılında dünya nüfusunun yarısının su kıtlığı yaşayacağı tahmin ediliyor."

Bu nedenle birlikte Türkiye'deki Thames Water şirketi "Su hayattır, her damla su değerlidir" diyor.

Thames Water nedir?

Dünyanın en büyük içme suyu ve atıksu hizmetleri şirketlerinden biri... 2000 yılında Alman enerji devi RWE tarafından hisselerinin tamamı satın alınan şirket, 20 ülkede ve 70 milyonun üzerinde nüfusa içme suyu ve atıksu hizmeti veriyor.

Haberin Devamı

Türkiye'de DSİ'nin başlattığı ancak daha sonra yap-işlet-devret modeliyle gerçekleştirilmesi kararlaştırılan Yuvalı'nın; baraj, boru hattı, arıtma tesisi ve pompa istasyonlarını kapsayan projeyi 1999 yılından bu yana işletiyor. Bu arada 160 km uzunluğunda (60 cm-2.2 metre(

Projenin adı; 'İzmit Kentsel ve Endüstriyel Su Temin Projesi'... Gölcük'ten Gebze'ye kadar İzmit metropolitan alanının 2020 yılına kadar içme ve kullanma suyu ihtiyacını karşılamak üzere geliştirildi.

SEFA SİRMEN NE DİYOR

DSİ, İzmit yöresine Yuvalı Barajı'nın yapımını 1963'da çalışma programına aldı. Ancak mali kaynakların yetersizliği nedeniyle iş programına alınamadı.

Bu arada 1970'li yıllar geçti. 1983'de Özal iktidara gelince baraj yatırımlarına ağırlık verdi. DSİ'nin projesi gündeme geldi. 1986'da ihaleye çıkarıldı ve bir yıl sonra temeli atıldı. Bu arada 1989 seçimlerinde 'limonlu' reklamın da etkisiyle İnönü'nün başkanlığında SHP başarı gösterdi ve Sefa Sirmen Belediye başkanı oldu.

Haberin Devamı

GAMA'YA TALİMAT

Bu yıllarda barajın yapımı için DSİ ancak 15 milyon dolar civarında bir harcama yapabilmişti.

Ve inşaat durmuştu.

Bugün CHP Kocaeli Milletvekili olan Sefa Sirmen bu gelişmeleri şöyle anlatıyor:

"Baraj inşaatı yarım kalmıştı. 1991 seçimleri olmuş ve Süleyman Demirel Başbakan olmuştu, SHP de koalisyon ortağıydı. Demirel'e durumu anlattık. DSİ bu işi yapamıyorsa 'yap-işlet-devret' modeli devreye sokulmasını söyledi.

GAMA'nın o zamanki patronlarından Yüksel Erimtan'ı (bugünkü esas ortağı Erol Uçer'in ortağı) çağırdı, "Bunu dışardan kredi bularak bitir" dedi. GAMA 1995 yılına kadar kredi aradı, 1995 yılında DSİ projeyi belediyeye devretti.

DEMİREL-KUTAN'DAN TEMEL

1996'da Demirel, Cumhurbaşkanıydı ve Erbakan'ın Başbakanlığında Refah-Yol iktidarı bulunuyordu. Bu yılda Demirel, Refah-Yol hükümetin Enerji Bakanı olan Recai Kutan ile temeli attılar."

Haberin Devamı

Yuvacık Barajı 30 ayda bitiriliyordu.

Recep Tayyip Erdoğan, 1994'de İstanbul Büyükşehir Belediye seçilmişti.

Geriye dönersek...

Yuvalı Projesinin işlerlik kazanması için İstanbul Büyükşehir'in İSKİ'si ile bir protokol yapılmıştı.

Yani Yuvacık Barajından her yıl 100 milyon litre su İstanbul'a satılarak kaynak sağlanacaktı.

Bu konudaki protokol, 1989-1994 döneminin Belediye Başkanı Prof. Nurettin Sözen'in, İSKİ Genel Müdürü Ergun Göknel ile İzmit'in İzsu şirketi imzalamıştı.

DEMİREL'İN YAZISINI DİNLEMEDİ

Erdoğan, başkan seçilince, SHP'li İzmit Belediyesi'nden su almak istemedi.

(Sözen dönemindeki kuraklık nedeniyle İstanbul büyük susuzluk çekmiş, yağmur bombaları atılmış, Yalova'nın Gökçedere barajından tankerlerle su getirilmişti.)

Haberin Devamı

Yağış rejiminin artması nedeniyle İstanbul susuzluktan kurtulmuştu.

Ancak Erdoğan "Bu suyu almam" diyor, buna gerekçe olarak suyun pahalı olmasını gösteriyordu.

Araya aracılar girdi, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel kendisine suyu alması konusunda yazılar yazdı. Erdoğan'ın yakın çevresine söylediği bir söz vardı:

"Biz İSKİ olarak, CHP'li bir Belediyenin (İzmit) suyunu almam!"

İSKİ'NİN PROTOKOLUNU DİNLEMEDİ

Erdoğan, bir şeyi unutuyordu; İSKİ'nin yaptığı protokolü...

(Bu arada İSKİ, ta 1980 öncesinde CHP'li Kotil'in programladığı Trakya'daki Istranca derelerinden İstanbul'a su getirme projelerinin yatırımına ağırlık vermiş, Sazlıdere, Kazandare ve Pabuçdere 'göletleri' devreye sokulmaya başlanmıştı. Buralarda toplanan su, 1800'lerde Fransızların yaptığı Terkos barajına su aktarılmaya başlanmıştı. Dalan'ın, İSKİ'den alıp Büyükşehir olarak yaptığı Anadolu kesimindeki Darlık Barajı da devreye girmişti. Yağışların da bir sıkıntı göstermiyordu.)

Erdoğan, aynı zamanda Büyükşehir'in bir şirketi olarak İSKİ'nin Yönetim Kurulu Başkanıydı.

İSK'nin Genel Müdürü de Prof. Veysel Eroğlu; bugünkü DSİ Genel Müdürü...

ERDOĞAN: CHP'Lİ BELEDİYEDEN SU ALMAM

Erdoğan, 1994, 95 ve 96 yıllarında İSKİ'nin faaliyet raporlarını imzalıyordu. Bu raporlarda, İSKİ'nin, Yuvacık Barajı'ndan su almasına ilişkin eski hükümleri de bulunuyordu. İSKİ'nin, 100 milyon metreküp su alacağına dair taahhüdü dikkate almıyordu Erdoğan... Olaya siyasi olarak bakıyordu.

"Ben İstanbul'a, SHP'li bir belediye başkanından su aldırttı, dedirtmem."

Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, uluslararası bir sözleşmeye karşı çıkıyordu.

Böylece Yuvacık Barajı ile ilgili projenin 'ruhu' zedeleniyordu.

Türkiye'de ilk kez yap-işlet-devret projesi uygulandığından, bunun para

kazanması gerekiyordu.

Yoksa bu kredi verilmezdi. Yabancı sermayenin kuralı da buydu.

BEDAVA SU VARKEN BEDELLİ SU ALMADILAR

Başta, en çok su harcayan SEKA olmak üzere TÜPRAŞ ve İGSAŞ gibi büyük üretim tesisleri, Yuvacık'tan su almak istemiyorlardı.

Bu tesisler, su gereksinimlerini özel hat çektikleri Sapanca gölünden karşılıyorlardı. Niye para versinler ki...

İzmit'in ilçesi Gebze'ye, İstanbul'dan su veriliyordu.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi su almayınca, projenin verimliliği sağlanamıyordu.

M3'Ü 89 CENT

Protokole göre, İstanbul'a suyun metreküpü 89 cente satılacaktı.

İstanbul suyu almayınca Yuvacık Barajını işletenler para kazanamıyordu.

Bu arada İzmit Belediyesi, 'büyükşehir' statüsüne geçiriliyordu.

Bundan sonra Gebze'ye su satılmaya, SEKA da Yuvacık suyu almaya başladı.

Ancak, İstanbul hala su almıyordu; barajın kendi kendini amorti etmesi güçleşiyordu.

Hazine'ye yük biniyordu.

Biz burada barajın maliyetinin yüksek olup olmadığına, Sefa Sirmen'in yanlışlarına girmiyoruz.

Bugünkü kuraklığın ortaya çıkardığı tabloyu irdeliyoruz.

SİRMEN: YALAN SÖYLÜYORLAR

Sefa Sirmen'e bu konuyu soruyoruz.

Diyor ki:

"Hazine'nin borcu 1999'dan itibaren ödenmeye başladı.

Bugün para öyle AKP'li çevrelerin iddia ettiği gibi 4.5 milyar dolara malolmadı, bunlar yalan... Vergiler hariç 1.5 milyar dolardır; buna 15 yıllık işletme harcamaları ve faiz dahildir. Neler mi yapıldı? Baraj, arıtma, isale hatları, 40 depo, pompaj hatları.. Baraj sadece 90 milyon dolardır. Toplam ödenen bedel yaklaşık 600 milyon dolardır. Kullanılan toplam kredi miktarı yaklaşık 900 milyon dolardır. 15 yıl için alınan krediler ve faizler, işletme ve bakım giderleri için geri ödenecek bedel 2.5 milyon dolardır, bu rakamın 1 milyar doları, devlete vergi olarak ödenmektedir. Yani belediye 15 yıl için su bedeli, olarak vergiler hariç, yaklaşık 1.5 milyar dolar ödeyecektir. Ödeyemediği bedeli Hazine karşılayacaktır. Bu süre sonunda, baraj ve tesislerin tümü belediyenin olacaktır, yani 7 yıl sonra. Yineliyorum, öyle yazıldığı gibi 4.5 milyar hayalidir, yalandır, spekülasyondur."

2013'DE BELEDİYEYE DEVREDİLİYOR

- Bugün barajı kim işletiyor.

- İzmit Su Anonim Şirketi... Şirketin yönetim kurulu başkanı şu andaki İzmit Belediye Başkan Vekili İlyas Şeker... Yüzde 15 hisseli İngiliz Thames Water, barajı yapan Gama-Giriş var, Japonlar var yönetimde. Yani bu İngilizler ve Türk şirketleri dışarıdan krediyi buldu. Ve 15 yıllık işletme süresi karşılığında bitirdi; tekrar ediyorum 2013 yılında belediyeye devredilecek."

Sirmen, İzmit Büyükşehir Belediyesinin, boruları bakmadığı için %60 oranında kaçak olduğunu belirtiyor, verilen su ile kesilen faturalar arasında farklılık bulunduğunu öne sürüyor.

Özetle diyor ki:

"Belediye, ayda 10 milyon dolarlık su alıyor, 13-17 milyon dolarlık su satışından gelir sağlıyor. Ancak Hazine'ye bir lira borç ödemiyor. Dış kredinin borcunu Hazine ödüyor, sonra da belediye gelirlerinden kesiyor.

Yani şu anda hiçbir zarar yok, belediyenin karı var aslında.

KAÇAK SU TOPRAĞA KARIŞIYOR

- Toprağa karışan kaçak sular.

- Evet yarısı... Kocaeli'deki susuzluğun tek sebebi Yuvacık Barajı’ndaki suyun bitmesi değil. Kentin su şebekesindeki kayıp ve kaçaklar da susuzluğun diğer nedenleri... Eski boruların da etkisiyle kayıp kaçak oranı yüzde 60'lar dolayında; yani barajdan alınan suyun yarısı yolda toprağa karışıyor. 700 bin nüfuslu kent merkezi için normalden 2 kat fazla su harcanıyor. Oysa 12 milyon nüfuslu İstanbul'da kayıp kaçak oranı yüzde 27. Kocaeli'nde su boşa akarken çözüm üretilememesinin faturasını, şimdi musluk nöbetine başlayan Kocaeli halkı ödüyor. Açıkça bir kez daha itiraf ediyorum; Kocaeli'ndeki susuzluğun sebebinin baş mimarı Erdoğan'dır.

- İzmit Belediye Başkanı İbrahim Erdoğan, eskiden Yuvacık beldesinin sakallı Belediye Başkanı değil miydi?

- Evet, ama bugün sakalı yok. Biliyorsunuz, Tayyip Bey'in üvey abisi de buradaydı, Tayyip Beyin de geçmişte zaman zaman geldiği bilinir. Yöreyi iyi bilir.

KÖTÜ NİYETLİ YAKLAŞIMLAR

- Alınmayan suya para ödenmesi gibi yaklaşımlar...

- Sözleşme hükümlerini bilmemekten ya da bilip de bilmez görünmekten kaynaklanmaktadır. Bunlar gerçeği izlemeye yönelik, kötü niyetli yaklaşımlardır.

- AKP'li Belediyenin tasarruf yapılmadığı iddiaları

- Projeyi yapan ve işletmeyi gerçekleştiren şirketin yöneticileri, geçen yıllarda ve bu yıl aylar öncesinden, su kaçaklarının önlenmesi gerektiğini, suyun dikkatli yönetilmesi gerektiğini defalarca ve israrla ilettikleri halde, belediye yöneticileri bu uyarılara kulaklarını tıkamışlardır. 2005 yılında Yalova Gökçedere Barajından su alan Gölcük ve Karamürsel ilçelerinin su haklarını, Yalova Belediyesine, Sapanca gölünden gelen su haklarını Adapazarı Büyükşehir Belediyesine, Meclisi kararı ile hibe ettiler. Gerekçe ilginçtir. Kocaeli halkının "Artık, bu su kaynaklarına ihtiyacı yoktur"... Bugünkü belediye yönetimi, sıkıntının yaşanmasını önleyebilecek basireti gösterememiş, gerekli önlemleri alamamıştır. Akılları sıra proje başarısız bir duruma düşerse, Sefa Sirmen imajı zedelenir. Sonuç ortadadır. Kazdıkları çukura düşmüşler, debelenmektedirler, olan Kocaeli halkına olmuştur.

Geçen yıllarda ocak-nisan aylarında, barajdaki su, taşma düzeyine geldiği için milyonlarca ton su dereye verilmiştir. Bu yıl aynı dönemde dereye verilen su miktarı 77 milyon tondur. Belediye yönetimi sadece bu kaçakları önlese, bugün için barajdaki doluluk yüzde 100 olurdu.

İHALEYE FESAT KARIŞTIRMA

- Sizin hakkınızda Meclis'te Araştırma Komisyonu kurulmuştu.

- Aralarında benim de bulunduğum, Cumhurbaşkanlarını, Bakanları, Hazine ve DPT yöneticilerini 'ihaleye fesat karıştırma' ile suçlayarak soruşturma komisyonu kurulmasını önerdi. AKP Soruşturma Komisyonu kurulmasına cesaret edemediler. Konuyu Yüce Divan'a götürselerdi suçlunun o günkü İstanbul Belediye Başkanı (Erdoğan) olduğu ortaya çıkacaktı, buna cesaret edemediler. Meclis kürsüsünden dokunulmazlığının kaldırılmasını istedim, kaldıramadılar. Yargıtay Başsavcılığına yaptıkları suç duyurusundan sonuç alamadılar. İçişleri Bakanlığına yaptıkları suç duyurusu, sonucunda verilen soruşturam izni, Danıştay tarafından iptal edildi.

Ankara Savcılığı'na yaptıkları suç duyurusu sonucunda açılan davalarda, 9 kişinin mahkumiyeti yönünde verilen karar 'konunun ihale kanununa tabi olup olmadığı ve doğru dürüst inceleme yapılmaması' gerekçeleriyle Yargıtay tarafından bozuldu.

Yargı süreci devam ederken, Sayın Başbakan'ın Kocaeli'nde meydanlarda ve TBMM kürsüsünde söyledikleri ve yaptıkları hukuk devleti ilkelerinin ayaklar altına alınmasıdır. Kimlerin suç işledikleri, mutlaka ortaya çıkacak, suçlulara yargı mercileri mutlaka hesap soracaktır.

Dünya standartlarındaki suyu, Kocaeli halkının hizmetine sunmak yerine acemi mirasyediler olarak heba ettiler. Yuvacık Barajı tamamlanmadan halkımızın çektikleri sıkıntıları yeniden yaşatmışlardır. Onlar ilk önce 600 noktadaki kaçağı bulsunlar. Onlara hakkımı helal etmiyorum. Yaptıklarını burunlarından fitil fitil getireceğim. Yaz boyu çim sulamakta kullandılar suyu..

SİRMEN %71, KARAOSMANOĞLU %17

- Küresel ısınma gerçeği ortada, suyu becerili kullanmadılar, özen göstermediler.. Ama arkada bir siyasi hesap da var bunun..

- Bir ay önce İzmit'te çıkan yerel bir gazeteye bakın. Başbakan Kocaeli'ne geldiğinde bir anket yayınlandı. Kimi başkan olarak görmek istiyorsunuz diye... Sefa Sirmen yüzde 71 çıkıyor, AKP'li başkan Karaosmanoğlu da yüzde 17... Cevap burada.

THAMES WATER

Yuvacık Barajı'nın işletici firması Thames Water Evren Köprülü, bu işten bıkmış... Bundan bir süre önce yaptığımız görüşmede Türkiye'den çekilmeyi bile düşündüklerini söylüyordu.

Nitekim Referans gazetesinden Metin Can'a şöyle demiş:

"27 ülkede yatırımları olan bur firmayız. İstemediğimiz yerde durmayız. 180 milyon dolar özsermaye yatırımımız var. Bu ödendiği takdirde bu işten tamamen çekilebiliriz."

GAMA VE GÜRİŞ'E MAHKUMİYET

Bu notları aktarırken, yukarıda Sefa Sirmen'in sözünü ettiği yargı kararını da anımsatmak gerekiyor:

TBMM Araştırma Komisyonu'nun suç duyurusu üzerine yapılan soruşturma sonunda hazırlanan iddianamede, barajı yapan GAMA'nın patronu Erol Uçer ile Giriş'in patronu İdris Yamantürk ve İzmit'in eski Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Kadri Veziroğlu'nun işlem tarihinde yürürlükte bulunan yasalara ve mevuzata aykırı, ihalesiz, pazarlıksız, rekabetsiz ve değerinin çok üstünde bir maliyetle İzmir su projesinin yapımına zemin hazırladıkları öne sürüldü. Sanıklar hakkında TCK'nun 205. maddesi uyarınca 'devlet alım-satımına fesat karıştırma ve bu suça iştirak" suçundan Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandılar.Uçer, Yamantürk, Veziroğlu'nun da aralarında 9 kişi, 6'şar yıl 3'er ay hapis cezasına çarptırıldı. Ancak kararı Yargıtay bozdu; dava yeniden görülecek.

- Sizin hakkınızdaki soruşturmalar davalar...

- Benim dokunulmazlığımı kaldırsınlar, yargılasınlar. Ama benden önce

eski iki Cumhurbaşkanı ile beş iktidarın sorumlularının da yargılanması lazım.

Milli gelir 5341 değil 3690 dolar

"BAŞBAKAN 2006'da kişi başına milli gelirin 5341 dolara çıktığını iddia ediyor. Bu miktar 2002'ye göre % 101'lik kişi başı artışı ifade ediyor.

Peki, halk neden perişan? Hani büyüme rekorları kırılıyordu? Dolar değerinin düşük tutulmasından ve enflasyon etkisinden yani yapay şişkinliği çıkarırsanız bu 3690 dolara iniyor ki bu artıştan aslan payını halk değil, yabancılar ve yurtiçindeki varlıklı kesimler alıyor."

(DPT bütçesi üzerinde Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü'nün konuşmasından)

'Gençlik'siz CHP olur mu

CHP Nisan'da Genel Seçim istiyor ama 4 aydır Gençlik Kolları Genel Başkanı ve Merkez Yönetim kurulu yok. Ne gençlik kongreleri yapılıyor ne de atama... Örgüt bekleyiş içinde.

Ankara'da gençlik yönetimi düşmüş. İstanbul'da 2 yıldır İl Gençlik Kolları yok. Bütün büyük şehirler böyle. Varın Anadolu'yu siz düşünün.

Böyle mi çıkılacak seçim meydanlarına... Gençlik olmadan nasıl seçim kampanyası düzenlenecek? Bir parti bu kadar gençlikten kopuk yönetilebilir mi? Kurucusunun ülkeyi gençlere emanet ettiği bir partide gençlik kolları aylardır boş tutuluyor.

Ali Murat İRAT

CHP Gençlik Kolları eski Genel Başkan Yardımcısı

Tamaylıgil'den Kanal 7 sorusu

CHP İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil, YİMPAŞ ile ilgili incelemeler arasında SPK tarafından, Kanal 7'ye para aktırıldığı iddialarının araştırıp araştırılmadığını sordu.

Tamaylıgil'in, Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'e yönelttiği soru önergesi şöyle:

"Sermaye Piyasası Kanunu'na aykırı olarak izinsiz halka arz eylemini gerçekleştiren şirketlerle ilgili kurulan araştırma komisyonu içeriğinde YİMPAŞ Holding ve grubun diğer şirketleri de incelenmiştir. İşleyen sürecin devamında yazılı ve görsel basında adı geçen şirketin ulusal bir TV kanalı olan Kanal 7’ye para aktarımı ile ilgili iddia ve belgeler yayınlanmıştır.

Bu iddialar ile ilgili olarak Bakanlığınıza bağlı SPK tarafından adı geçen kanal hakkında inceleme başlatılmış mıdır? İnceleme söz konusu ise bu süreç hangi tarihte işlemeye başlamıştır? İnceleme hangi safhadadır? Sonuç raporu ne zaman hazırlanacaktır?"

İran’da milletvekili olmak için yüksek lisans yapmış olmak gerekiyor

İRAN'da ilginç gelişmeler oluyor. 21 Aralık günlü İran Haber Ajansı’nda ilginç bir haber vardı. Habere göre İran’da milletvekili olmak için yüksek lisans yapmış olmak gerekiyor. İran Meclisi, bu doğrultuda büyük bir çoğunluk oyuyla karar aldı. Hem de bizde dokunulmazlıkların tartışıldığı bir sırada... Acaba bizde böyle bir yasa çıksa kimler Meclis’te olmaz... Ya da kimi böyle bir karara 'evet' der?

Ne dersiniz en azından Meclis’te kavgalar biraz azılır mı?

Gelin ilginç haberi birlikte okuyalım ve düşünelim:

İran İslam Cumhuriyeti İslami Şura Meclisi milletvekilleri mecliste yapılan halka açık oturumda milletvekili seçilmek için yüksek lisans yapmış olma şartına dair kanun taslağını onayladılar.

İran Meclisi, Merend, Culfa, Teregbe ve Çenaran milletvekilleri Kerim Şafii ve Muhammed Dehgan’ın konuyla ilgili kanun teklifini halka açık oturumda görüşerek onayladılar.

İran meclisinde oylamada milletvekili seçiminde adayın yüksek lisans yapmış olması yönündeki kanun teklifi 129 kabul, 48 ret ve 8 çekimser oyla kabul edildi.

İran meclisinde hali hazırda milletvekili olanlar bu kanun dışında tutuldu.

Ercan DOLAPÇI-Araştırmacı

Avusturya Başkonsolosluğu’na...

AVUSTURYA'ya, İsviçre’den kısa bir ziyaret için 20 Aralık 2006 tarihinde makamınıza yapmış olduğum başvuru, istenilen gerekli belgeler tamam olduğu halde, kalacağım otel rezervasyonu olmadığından ne yazık ki olumlu sonuçlanmamıştır.

Gazetecilik mesleğimde 42’inci yılımı tamamladığım bir dönemde, Konsolosluğunuzun bu tavrının beni üzdüğünü ve bütün meslek yaşamım boyunca, yurt dışı yolculuklarımda (mesleki ve turistik olsun) bugüne kadar böyle bir güvensizlikle karşılaşmadığımı söylemek isterim.

Başvuru formumda, 25 gün kalacağım İsviçre’den Avusturya’ya sadece birkaç günlük (tarihini bile bilmiyorum çünkü orada kararlaştıracaktık) bir ziyaret amacıyla gideceğimi bildirdiğim halde, benden otel rezervasyonu nasıl istenebilir? Bunu anlamakta güçlük çekiyorum.

Mesleğim gereği, Alman ve Avusturya Konsoloslukları ve Kültür Ataşelikleri ile ilgim hep yoğun olmuştur, öyle ki bir dönem Kültür Ataşeliği yapan Herr Kasperl, Viyana’ya (hem de turistik) yaptığım bir kültür seyahati nedeniyle, bana oradaki müzik etkinliklerini izlemem için özel basın belgesi vermişti. Demek bugün nereden nerelere geldik...

Türk vatandaşının yurtdışı seyahatlerinde kendi topraklarında vize alma konusunda nasıl zorluklarla karşılaştığını biliyor ve buna tanık oluyorum. Bu beni ayrıca son derece rahatsız ediyor, bundan sizleri değil, kendi siyasi yetkililerimi sorumlu tutuyorum. Ancak sebep ne olursa olsun, böylesine bir güvensizliği, hiçbir kavrama sığdıramıyor ve izninizle Konsolosluğunuzun bu tutumunu protesto ediyorum.

Ülkeniz Avusturya’nın bugüne kadar şahsen bana bir katkısı olmadı, ama benim en azından çevirdiğim kitaplarla ve ülkenize ilişkin yazılarımla Avusturya edebiyatına, kültürüne bir katkım oldu. Bunu da özellikle bilmenizi isterim.

Deniz BANOĞLU

Tütün eksperlerinin 'Ürnez' açıklamaları

KÖŞENİZDE yayınlanan 'Eksper atamada zirve yapıtı' (20.12.2006) yazısı üzerine Tütün eksperi kökenli tepkiler geldi. Aynı 'tepki metinin' ayrı ayrı gönderildiği dikkat çekti.

Yazının 'öznel ve gerçeklerden uzak olduğu kanaatindeyiz" denilerek şöyle deniliyor:

"Öncelikle, "...Bizler, tütün eksperlerini taşrada tütün alımında ve muayenesinde görev alan kişiler olarak biliriz. Tütün Üst Kurulu'na uzmanlığına atılıncaya kadar Ürnez'in de bu işi yaptığını herkes biliyor..." ifadenizi çok yadırgadığımızı belirtelim. Tütün eksperleri/Tütün Teknolojisi Mühendisleri, bir asrı aşan bir mesleğin mensubudurlar ve dört yıllık lisans diplomasına haizdirler. Halen, kamuda ve özel sektörde tütün ve tütün mamulleri ile ilgili her türlü teknik ve idari görevlerin her düzeyinde görev alan meslektaşlarımız mevcuttur.

103 kişiden oluşun Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu'nda (TAPDK) çeşitli kademelerde 25 tütün eksperi görev yapmaktadır. 4733 sayılı kanunun 2. maddesi 3. fıkrası "...Kurul üyeleri; hukuk, iktisat, işletme, uluslararası ilişkiler, kamu yönetimi, maliye, tıp, mühendislik ve tütün eksperliği alanlarında yurt içinde ya da yurt dışında en az dört yıllık yüksek öğrenim görmüş, mesleki açıdan yeterli bilgi ve deneyime sahip bulunan ve meslekleri ile ilgili olarak kamuda veya özel sektörde en az on yıl çalışmış kişiler arasından seçilir..." şeklindedir. Görüldüğü üzere, Tütün Eksperlerinin TAPDK'da kurul üyeliklerine atanmasında yasal bir engel bulunmamaktadır. Aksine, kurum çalışanlarının dörtte birini ve üç ana hizmet biriminden ikisinin omurgasını oluşturan bir meslek grubunun kurumun karar organında temsil edilmemesi bir eksiklik olarak değerlendirilmelidir.

Aşağıda imzası olan her birimiz farklı dünya görüşlerine sahip TAPDK'da çalışan tütün eksperleriyiz. Doğrusu, "...Tütün eksperi Hüseyin Ürnez'in bu göreve atanması için tarikatçılığından başka ne gibi özelliği var? Buna kimse yanıt veremiyor..." ifadenizi içimize hiç sindiremediğimiz gibi etik de bulmadık. Bu ülkede siyasette, ticarette ve bürokraside ayak oyunlarının ne denli çok ve ucuz olduğunu deneyimli bir gazeteci olarak gayet iyi bileceğinizi düşünüyoruz. Maalesef, yukarıda geçen cümlenizin öznesi içimizden herhangi biri olabilirdi. Her birimiz için farklı farklı etiketler de uydurulabilirdi.

Bizler, meslektaşları olarak biri Hukuk, diğeri Tütün Teknolojisi Mühendisliği olmak üzere iki ayrı lisans diplomasına sahip, TEKEL'de 13 yıl idari görevde bulunmuş 20 yıllık meslek deneyimine sahip arkadaşımıza kefiliz. Bize göre, haber kaynağınızın yegane amacı, TAPDK'nın Başkanvekilliği makamına her ne surette olursa olsun bir Tütün Eksperinin/Tütün Teknolojisi Mühendisinin atanmasına engel olmaktır.

TAPDK'da ve sektörde bu gerçeklere rağmen, şahsınızın yanıltılarak yazınızla meslek grubumuzun rencide edildiğini ve arkadaşımızın kişi haklarının ihlal edildiğini düşünüyoruz. Deneyimli bir gazeteci olarak bu konuyu enine boyuna araştırarak tekrar yayımlamanızı talep ediyoruz."

İmzalar: Hikmet Sapan, Şükrü Erciyas, Barbaros Konuşmaz, Ahmet Hamdi Gümüş, Mustafa Seydioğulları, Refik Yel, Murat Kırmızıgül, Hüseyin Şenap, Taner Murat Yayımlı, Bülent Sanlı, Halil İbrahim Ayyaş, Fatih Uznay, Ali Yılmaz, Salih Özendi, Necmettin Tekdemir.

Bunun dışında e-mail gönderenlerden tespit edebildiğimiz

isimler de şöyle: Faruk Gülpınar (Tütün Eksperleri Derneği 1996-98 ve 2000-1 dönemlerinin Yönetim Kurulu Başkanı), Yılmaz Tekay (Aynı derneğin 2003-2005 dönemi başkanı), H.Vakıf Mercimek, Yaşar Turan Gülümser ve Şevket Tüzel'in de aynı konuda açıklamaları geldi. Açıklamalara saygı duyarız ama bu yanıtı gönderenler, acaba sizler arasında bu kadar kısa sürede 4 kademe birden kadro alan veya alabilecek var mı acaba? Açıklamalarında ilk önce bunu düşünmeleri gerekiyordu. Bir de karşı gelen görüşleri yayınlarsak, bu konunun ucunu bulabilir miyiz?

Yazarın Tüm Yazıları