HÜRRİYET’in dünkü Almanya baskısında ‘Gelişi sorunlu ama satıyoruz’ başlıklı ilginç bir haber vardı. Türkiye’den tarihi eser kaçakçılığının engellenemediği anlatılıyor. Bugün de Münih’teki Gorni&Mosch adlı antika galerisinde Türkiye’den getirilen bazı parçaların satışa çıkartılacağı anlatılıyordu.
Almanya’dan bizi arayan bir Türk, bu haberi ortaya çıkaran Münih muhabiri Celal Özcan’ı kutlayarak şöyle diyor:
‘Gazetede yazdığı gibi tarihi eser kaçakçılığında Münih adeta bir üs... Bu olayların geçmişi 1970’lere dayanıyor. Müzayedeye çıkarılacak eserler Anadolu’dan kaçırılmış, çeşitli dönemlere ait tarihsel, kültürel ve dinsel mirasın birer parçası... Bunların aralarında, Hitit öncesi ve Hitit dönemine ait parçalar da bulunuyor; bunlardan biri de K.Maraş’tan getirilen Hitit hiyeroglifi... Bu parçaların satışı yarın (bugün) Münih’te yapılacak.
Türkiye’den kaçırılan eserlerin doğrudan ABD’ye girmesi zor olduğu için bu eserler önce Münih’e kaçırılıyor, antika galerisinde açık artırma ile satılıyor ve böylece aklanarak ABD ve başka ülkelere götürülebiliyor.’
Eski eser kaçakçılığını yıllardır gündeme getiren gazeteci Özgen Acar ‘Karun Hazineleri’nin, Türkiye’den kaçırıldığı çok sonra ortaya çıkmıştı. Bu eserler kaçak kazılardan sonra uzun yıllar saklanmış, daha sonra Avrupa’da galerilere ya da özel kolleksiyonculara satılmıştı. Ne yazık ki, bu parçalar da aynı yöntemle kaçırılmış’ diyor.
Haberde adı geçen Fuat Üzülmez ve Selim Mete, Türkiye’de eski eser kaçakçılığından sabıkalı kişiler, bugün New York ve Münih’te galerileri bulunuyor. Bunların kolları, uluslararası alanda bir numaralı kaçakçı olan Robert Hecht ve bu eserleri Avrupa’da pazarlamakla kullanılan galeri sahibi Dieter Gorny olarak biliniyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ABD ve AB’deki müzayede kataloglarını hiç izlemez mi?
TCDD, fahiş gümrük teminatı istiyor
ŞİRKETİMİZ uzun yıllardır Demiryollarını kullanarak ihracat ve transit yük taşımacılığı yapmaktadır. Yük ağırlığımız ise sigara ve tütündür. Demiryolları’na sağladığımız katkı hiç azımsanmayacak kadar fazladır (yılda yaklaşık 2000 vagon).
Demiryolu taşımacılığını tercih etmemizin en önemli nedenleri navlun avantajının yanı sıra devlet denetiminde olduğu için sigara vb. mallar için gümrük teminatı istenmemesidir (ta ki bugüne kadar). Şimdi gümrük bizden devletin taşıdığı mallar için fahiş gümrük teminatı istemektedir. Örneğin, 170.000 USD’lık mal için istenen teminat 1.5 trilyondur. Sadece 2 adet 20’lik konteyner muhteviyatı mal için 1.5 trilyon teminat istenmektedir.
Mersin limanında şu anda bekleyen 2 konteyner için 1.5 trilyon teminat yatırmazsak bu malları yurtdışına gönderemeyeceğiz. Bu arada yabancı müşterimizle yaptığımız anlaşmanın sonu ne olacak onu da bilemiyoruz.
Bu teminatları verebilecek Türkiye’de kaç firma vardır?
Amaç firmaları demiryolu taşımacılığından uzaklaştırmak mıdır?
Bu kararın arkasında büyük kara nakliye firmaları mı vardır?
Devlet, devletin yaptığı taşıma işine güvenmiyor mu da bu kadar teminatı firmalardan istiyor?
TCDD’nın kendi yollarında kendi personeliyle kendi vagon ve makineleriyle yaptığı taşımaya hangi mantıkla biz teminat vermek durumunda bırakılıyoruz?
Birçok firma, uluslararası demiryolu anlaşmalarına da aykırı bu sorundan dolayı çok sıkıntı yaşamaktadır.
İmza saklı-MERSİN
Ülsever, ‘Rumelili bir Türk’ demeli
SAYIN Cüneyt Ülsever’in Hürriyet’teki (11.12.2005) yazısında kendisinin de Rumelili bir Türk olduğunu ifade etmesini sevinçle karşıladım. Ancak hiçbir art niyet olmaksızın, biraz Samsun’da hemşerileri arasında yaşadığı yoğun duygusal anların etkisi ile fazla dikkat etmeden kullanmış olduğu ‘Ben Rumeli asıllı bir Türk’üm’ ifadesinin düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Zira Rumeli bir kimlik veya ırk değil, bir bölgenin ismini içeren kelimedir. Nasıl ki, ‘Ben Karadeniz asıllı bir Türküm’ diyemezseniz, bunu da demek çok doğru değil diye düşünüyorum.
Yaşadığı ve bizlere yansıttığı o güzel heyecanın etkisi ile kullanılan bu cümlenin ‘Ben Rumelili bir Türküm’ diye söylenmesinin daha doğru olacağını düşünüyor, sayın yazarı bu güzellikleri bizlerle paylaştığı için kutluyorum.
Lütfü TÜRKKAN- Rumeli Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı
Sigaraya ilk yasak Şişli’den
ŞİŞLİ Belediyesi sigara yasağı konusunda İstanbul’da ilk önlemi alan belediye oldu. Belediye Meclisi, 9 Aralık’ta aldığı kararla kapalı mekanlarda sigara içilen ve içilmeyen yerlerin ayrılması zorunluluğunu getirdi. Karara göre lokanta, kafeterya, otel gibi yerlerin kapalı mekanlarında sigara içilmeyecek ve sigara içilen ayrı bir bölüm olacak. Yasağa uymayanlara 100 YTL para cezası öngörülüyor. Ayrıca fuar, alışveriş merkezi, internet kafe, sağlık kuruluşları, sinema-tiyatro ve ibadethanelerin kapalı ve açık alanlarında sigara içilmesi tamamen yasaklanıyor.
Belediye yasak kapsamına giren tüm işletmelere gerekli düzenlemeleri yapmak için tebligatta bulunacak.Başkan Mustafa Sarıgül, ‘Uygulmanın Şişli’de en üst seviyede hayata geçirilmesi için 15 Ocak’tan itibaren, görevli ekiplerle birlikte bölgedeki tüm işletmeleri denetleyeceğim’ diyor.
Çimento: Milli bağ
İP Başkanı Doğu Perinçek, ‘ABD’nin haçlı seferinde görev alanlar İslam’ı ancak istismar ederler ve ediyorlar’ diyor.
Perinçek’nun yaptığı uzun çalışmada ortaya koyduğu görüşler özetle şöyle:
‘Ortaçağ kimliklerinde direnenler, yani Cumhuriyet’e direnenler, karşıdevrimci faaliyetlerini ‘alt kimlik’ vurgularıyla sürdürmektedirler. Üst kimlik, Türk milletine mensubiyettir. ‘Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı’ üst kimliğin kendisi olmayıp, üst kimliğin unsurlarından biridir, siyasal unsurdur.
‘Din çimentodur’ görüşü, Kemalizm’e düşmanca bir tavır yansıtır, ancak 12 Eylül’ün Kenanizmi’ne uymaktadır. Atatürk, Prof. Dr. Afet İnan’ın ‘Medeni Bilgiler’ kitabında Türk milletinin çimentosunun din değil, fakat milli bağ olduğunu kendi eliyle yazdı: ‘Din birliğinin de bir millet teşkilinde etkili olduğunu söyleyenler vardır.Fakat biz, bizim gözümüz önündeki Türk milleti tablosunda bunun aksini görmekteyiz.’
Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’de İslam’ı ‘çimento’ ilan etmesi, bir İslam projesi değil, bir Amerikan projesidir. Erdoğan’ın proje görevlisi olarak bağlandığı Büyük Ortadoğu Projesi, ABD Dışişleri Bakanı Rice’a göre, 24 İslam ülkesini parçalama ve rejimlerini yıkma projesidir. Bu projeyi ABD Başkanı Bush, haçlı seferi diye adlandırmıştır.’
Din, Osmanlı’ya çimento olamadı
SAYINErdoğan ‘Din birleştirici çimentodur’ diyor. Ne yazık ki koskoca Osmanlı İmparatorluğu’nda din çimento olamadı. Din kardeşlerimiz yani Arapların ihaneti nedeniyle imparatorluk çöktü. Bizim altında toplanacağımız ideal Türklüğümüzdür. Bu vatan asırlardır Türkyurdu olarak anılmaktadır. Bu adı sadece biz koymamış, yabancıların tarihi haritalarında bile Anadolu Türk yurdu olarak yer almıştır.
Ne mutlu Türk’üm diyene. Mehmet ŞAHİNER
Kim izin verdi
TRAKYA’ya 1. sınıf tarım alanlarına iki çimento fabrikası kurulacağı yazınız üzerine üzüldüm. Daha önce M. Ereğli Sultanköy’de mümbit tarım alanlarına iki adet doğalgaz elektrik çevrim santralı yapılmış. Bunlara nasıl onay verirler çok şaşırdım.
Orada yaşayan insanlar ve doğa, atom bombasının getireceği radyasyondan daha fazla kirliliklere maruz bırakılmış olacaktır. Yerel idare ve belediyelerin suskunluğu insan ve doğaya karşı bir zulüm halini oluşturmaktadır. İmdat, imdat!
Yaşar CİVELEK
Biliyor musunuz
CHP’nin, Şişhane, Okçu Musa Caddesi’nde yeni satın aldığı İstanbul il binasının açılışının yarın 14.30’da Genel Başkan DenizBaykal tarafından yapılacağını...
DİSK, KESK, TMMOB, TTB’nin ‘ülkenin içinde bulunduğu duruma itirazı’ haykırmak üzere 17 Aralık Cumartesi günü Ankara’da ‘Demokratik Türkiye, halk için bütçe’ mitingi düzenleyeceklerini...