Paylaş
’Demokrasi’ galip gelmiş; Başbakan Erdoğan ve Bakan Şahin ilk yenilgilerini almışlardır.
Dünkü genel kurul, siyasetin spora nasıl bulaştırıldığının belgesi olmuştur.
Özerklik ayaklar altında çiğnenmiştir.
Ayrıca bu tablo, Türk futbolunun dibe vurduğunun da bir göstergesidir.
Futbol dünyası, iktidarın baskısı karşısında ’zikzaklar’ içine sürüklenmiş, sonuçta ’icazetli’ bir aday da iktidarı kurtaramamıştır.
Belki de bugün en güzel başlık "İnadına demokrasi" olmalıdır.
Bu göreve 20 ay sonra yeniden dönen Haluk Ulusoy, ileriye dönük çağdaş futbol söylemlerinden çok babasına, eşine ve çocuklarına, kendisini destekleyenlere sık sık ’Allah razı olsun’ demesi Türk futbolunun nereye gideceğinin yolunu gösterememiştir.
"Türk halkı beni sevdiğini göstermiştir" demekle Türkiye’ye yeniden dünya üçüncülüğünü ’armağan’ edeceğini mi göstermiştir Ulusoy...
Kongrenin bir başka esas galibi de Trabzonspor Kulübü Başkanı Nuri Albayrak olmuştur.
Albayrak, Başbakan Erdoğan’ın yakın dostu ve siyasetten arkadaşı olmasına rağmen, Trabzonlu olan hemşerisi Ulusoy’un yanında yer almıştır.
Erdoğan son anda Albayrak’a yol mu vermiştir? Yoksa, Rize’den ötürü Trabzon ile arası açık olan Erdoğan’ı ’kurtarmak’ mı istemiştir?
Bunlar birer sorudur.
Şu bilinmelidir ki, Albayrak, Trabzonlu bir başkan adayının karşısında yer alamazdı. Hemşerilik ilişkileri nedeniyle, bu eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur.
Nitekim, Ulusoy’u Trabzonlu delegelerin oyu kurtarmıştır.
İktidarın siyasi gücü karşısında her taraf ’örtülü’ çalışmak zorunda kalmış, sonunda AKP’li belediyelerin takımları da tuzağa düşmüşlerdir.
Bu arada, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun oğlu, BJK 2. Başkanı Murat Aksu da bir başka kaybeden olmuştur. Babasının hükümet üyesi olmasından ötürü, Başkanı Yıldırım Demirören’in aksine Ayhan Bermek’in listesinde istemeyerek de olsa yer almış ve ilk kez federasyondan uzak kalmıştır.
Okurumuz Yusuf Can Özsan ’Yazık ki yazık’ başlıklı, kongre sonucunu "1980’den sonraki seçimlerde Kenan Evren, Turgut Sunalp’in partisini işaret etmiş, halk da gidip inadına Özal’a oy verip kendi hür iradesine karışılmasına tepkisini göstermişti" diye yorumluyor.
Tecrübeli spor yazarı Kemal Belgin, Milli Gazete’deki köşesinde Mehmet Ali Şahin’in, yarattığı kaos nedeniyle istifasını isterken, bakın nasıl bir örnek veriyor:
"Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel aday olduğunda, vergi ve sigorta borcu gerekçesiyle hakkında dava açılmış olmasına karşın, Ulusoy’a karşı gösterdiğiniz hassasiyeti neden göstermediniz?"
’Big looser’ (en büyük kaybeden) olmasına rağmen Şahin’in, daha önce söylediklerini yerine getirme niyetini ’milli irade’ sonrasında yeniden vurgulamasının bugün için hiçbir yararı yoktur.
Artık kimse kimseye karşı ’önyargılı’ olmamalıdır.
AKP’nin AB’ye iştahsızlığı
ALMANYA’nın Wuppertal kentinde geçen pazartesi günü yapılan ’Türkiye’nin Avrupa’daki Yeri’ konulu toplantı üç saat sürerken, ertesi gün TBMM’de Devlet Bakanı Ali Babacan, AB çalışmalarıyla bilgi verirken sadece 16 dakika konuşmuştu. Bu da muhalefetin tepkisine yol açıyor ve Babacan’ın böyle bir önemli konuda ’yasak savdığını’ ileri sürüyorlardı.
Başka bir deyişle Almanya’daki Türk derneklerinin ’heyecanı’na karşılık AKP’de AB’ye karşı bir ’iştihasızlık’ öne çıkıyordu.
Halbuki toplantıda neler konuşulmadı ki...
Alman-Türk Dostluk Federasyonu Genel Başkanı Ali Kılıç bu iddianın ipuçlarını ortaya koydu. Kılıç’a göre AB, Türkiye’yi tam üye yapmamak için kırk dereden su getiriyor; töre cinayetlerine ve zorla evliliklere ve hatta imam nikahına karşı çıkıyor. Ancak aynı AB, AKP ile adeta ’imam nikahı’ kıymış gibi; bu ikiyüzlü tutum inciticidir.
Cem Vakfı Avrupa Koordinasyonu Alişan Hızlı’nın, AB’ye yoluna girerken tek ses olmayı hedef aldıklarını, ancak kendi sorunlarının çözümü için de ’Sünni kardeşlerimizden samimi destek bekliyoruz" demesi de dikkat çekiyor.
Bazı Alevi grupların ’azınlık’ söylemlerine karşılık, Alevi toplumunun genelde bu açılımı AKP hükümeti tarafından yapılması taleplerini ortaya koydu.
Türk Araştırmalar Merkezi Direktörü Prof. Faruk Şen de, Türkiye’nin AB sürecinde STK’lar arasındaki birlik ve beraberliğin önemine değinirken, "Türkiye, AB’nin çekim alanına girmek durumundadır" vurgulamasını yaptı.
Şen şöyle konuştu:
"Her zaman göç alan Türkiye’nin 5.5 milyon insanı yurtdışında yaşıyor. 2.7 milyonu Almanya’da olmak üzere 3.4 milyon kişi Avrupa’da yaşıyor. ABD’de Türklerin sayısı 440 bine yükselirken, Musevi, Ermeni ve Rumlardan sonra 4. büyük lobi olmuş durumda. Alman vatandaşlığına geçenlerin sayısı 840 bine yükseldi. 63 bin girişimcimiz, 200 bin konut alanımız var Almanya’da.."
"Türkiye, ABD’nin bazı ülkelerinin tüm karşı koymalarına rağmen tam üye olmak konusunda somut adımlar atıyor, ekonomisine çekidüzen veriyor. Ancak biz Orhan Pamuk ve Prof. Yücel Aşkın olaylarında yaşadığımız gibi kendi kalemize de gol atmakta ustayız. Ben Türkiye’nin müzakere sürecinden başı dik çıkacağına inanıyorum."
CHP eski İl Başkanı Cemal Canpolat, Türkiye’de inançlar ile ilgili değişiklikleri AB istemeden hükümetin yerine getirmesi gerektiğini anlatırken, "Neden her şeyi AB dayatması ile bekleyelim" dedi. DYP GİK üyesi Birol Özcan, Türkiye kamuoyunun sonucu belli olmayan bir sürece süreklendiğini, ancak tüm bunlara rağmen AB’nin küresel taşlarının yerinden oynadığı jeopolotik ortamda Türkiye’ye ’hayır’ deme lüksü olamayacağını söyledi.
Almanya ile ilgili yazacak daha çok şey var; özellikle vatandaşlığa geçmek için başlatılan ’vicdan testi’ ile Almanya’nın ayrımcı ve ırkçı tutumuna karşı iktidarın bugüne kadar sesini çıkartmaması...
MESAJ PANOSU
AKP iktidarı, eski ’hocaları’ Erbakan’a ’inme’ indiriyor. 81 yaşına gelmiş bir kişiye, Cem Uzan kadar itibar göstermiyorlar. Refah Partisi’nin borcu 860 milyar liraymış; (bugün 12 trilyonu buluyor) ancak Uzan’ın partisi Genç Parti’ye her yıl Hazine’den 7 trilyon ödeniyor. Demek ki, boynuz kulağı geçermiş.
Ş.K.-ANKARA
Paylaş