‘Kıdem’de kayıp olacak

ÇALIŞMA ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, kıdem tazminatı fonuna ilişkin yasayı bu yasama döneminde çıkaracaklarını, fonda işçinin kayba uğramayacağını, tazminat hesabının 30 gün üzerinden yapılacağını açıkladı.

Haberin Devamı

Çalışma yaşamı uzmanı Şükrü Karaman “Her ne kadar 30 gün üzerinden hesaplansa, isteğe bağlı olsa da kıdem tazminatı fonundan yararlanma koşulları mevcut sisteme göre çok ağırlaşacak” diyor. Karaman bu konuda bazı eleştiriler yöneltiyor:

“Daha önceki yasa taslaklarına bakıldığında, fon sistemi gelirse 65 yaşını dolduramayan işçi kıdem tazminatı alamayacak. Oysa mevcut sistemde bir yıl çalışan işçi kıdem tazminatına hak kazanıyor.
Yine mevcut sisteme göre, bir işte çalışırken evlenip işten ayrılan kadınlar, askere giden erkekler, işten atılanlar, emekli olanlar, 15 yılı tamamlayıp da kendi isteğiyle işten ayrılanlar kıdem tazminatı alabiliyor.
Oysa getirilmek istenen yeni sistemde işçi tazminat alabilmek için 15 yıl beklemek zorunda kalacak. Yani evlenen kadın, askere giden erkek işçiler bundan böyle tazminat alamayacak. Kıdem Tazminatı Fonu uygulamaya geçerse işçi 65 yaşında kıdem tazminatına hak kazanabilecek. Ancak 15 yıl çalışmış olanlara sadece ev almak şartıyla tazminat ödenebilecek.
Yeni yasa taslağının da ana hatlarıyla öncekilerden çok farklı olmayacağı aşikâr.
Hükümet fon kurulmasına işçilerin yüzde 85’inin tazminat alamadığını gerekçe gösteriyor, oluşturulacak sistemle bunun önüne geçilebileceğini savunuyor. Tazminat alamadığı belirtilen yüzde 85’lik işçilerin çoğunluğu kaçak yani sigortasız, güvencesiz, düşük ücretle merdivenaltı işlerde çalışanlardan oluşuyor. Sendikalı, sigortalı, sosyal güvenceli işçilerin çalıştığı büyük işletmelerde, fabrikalarda kıdem tazminatı sorunu yok.
İşverenin iflasından ötürü kıdem tazminatını alamayan işçilere alacaklarının ödenebilmesi için İş Yasası’na bir maddelik ekleme yapılabilir. Yasaya eklenecek madde ile iflas eden işverenin işçiye vereceği tazminatı devlet üstlenebilir, ilk önce işçi alacakları ödenebilir. Devlet de ödediği tazminat miktarını daha sonra bu işverenden tahsil edebilir.
Bakan Soylu “Kayıp yok” dese de işçinin fonlu sistemden tazminat alabilmesi bir hayli zorlaşacak.

 

 

Haberin Devamı

Günün sözü

 

Haberin Devamı


“Kayıt dışı istihdamı yüzde 31.6’ya kadar düşürdük. Ama daha da düşürülmeli. Bizim için sosyal güvenliğin de bir mali disiplini var ve bunu korumalıyız. Bu açıdan bizden müsamaha beklenmesin.”
(Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu)

 

 


‘Değerli yalnızlık’ mı ‘değerli düşmanlık’ mı

 


DÜNYA ekonomisinin hızla daraldığı ve küçüldüğü bir zaman sürecinde izlenen bu talihsiz politikalar kaçınılmaz olarak ekonomiye de olumsuz yansımıştır. Ocak ayı ihracat, turizm, işsizlik başta olmak üzere birçok ekonomik veri alarm vermektedir.
İran’daki kalkan ambargo fırsatları, İsrail/Akdeniz’de bulunan devasa gaz yatakları, Rus-Türk akımı projeleri vb. gibi Türkiye’ye çıta atlatacak, ülkemiz insanına refah sağlayacak birçok fırsat, izlenen politikalar nedeniyle artık çok uzaklarda görülmektedir.
Ülkemiz ve insanlarımızın menfaati için en kısa sürede dış politikada yeniden yapılanmaya gidilmeli ve ekonomik fırsatlardan azami istifade mutlaka sağlanmalıdır.
Ufuk ALP

 

 

Haberin Devamı

Külliye, ‘kolej’ anlamında mıdır?

 

 

14 Şubat 1924 tarihinde TBMM’de üç önemli yasa kabul edildi:
1. Şeriye ve Evkaf Vekaleti’nin kaldırılmasına dair 429 sayılı Kanun.
2. Tevhidi Tedrisat’a dair 430 sayılı Kanun.
3. Hilafetin kaldırılması ve Osmanoğulları hanedanının yurtdışına çıkarılmasına dair 431 sayılı Kanun.
Bu üç yasanın içinde en önemli medrese ve din okullarını kaldırıp laik okulları eğitimin temeli durumuna getiren 430 sayılı Öğretim Birliği Yasası’dır.
Halk TV’de pazar günü Gürkan Hacır’ın ‘Şimdi Zaman’ programında Özdemir İnce ve Erol Mütercimler konuktular. Programda, İnce’nin ‘İmam Hatip Saltanatı ve İMAMOKRASİ’ (Tekin) ve Mütercimler’in de ‘Big Data Age-Amerikan emperyalizmi ve dik duranlar-dönüşenler’ (Nergiz Yayınları) kitaplarının tanıtımı yapıldı. Bu arada izleyici olarak soru gönderen Erol Bilbilik, Özdemir İnce’ye sordu:
“5 Şubat’ta Hasan Bülent Kahraman yazmış; kolej sözcüğünün aslında külliye anlamına geldiğini söylüyor.
İnce cevap veriyor:
“Ben ayaklı kütüphane değilim, külliye ile kolej arasında herhangi bir bağlantıyı şu anda ne lehte ne aleyhte söyleyebilecek durumda değilim. Külliye sonunda Sorbon, Oxford, Harvard oldu mu? Hayır. Kolej Sorbon oldu.
Sorbon’un kökeninde cizvit koleji vardır. Cizvit koleji Sorbon’a dönüştü. Külliye ne oldu; kahve oldu. Bunlar laf ola beri gele...”

 

Haberin Devamı


1 Mart 2003 tezkeresi tutanakları açıklanmalı

 

 

1 MART 2003 tarihli TBMM oturumu gizli yapıldığı için Irak’a asker gönderilmesi ve ABD kuvvetlerinin coğrafyamızı kullanmasına ilişkin tezkerenin oylanmasında hangi milletvekilinin ne yönde oy kullandığı açıklanmadı. Gizli toplantı tutanakları 10 yıl geçince açıklanabiliyor. CHP tutanakların açıklanması için konuyu TBMM Genel Kurulu’na kadar taşıdı; ancak AKP milletvekilleri kabul etmedi. Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan gizli tutanaklardaki bilgileri açıklayarak bazı AKP milletvekillerini suçlamıştır. Bu kargaşanın ve haksızlıkların giderilmesi için 1 Mart tezkere tutanaklarının derhal kamuoyuna açıklanması gerekir. Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ı ve CHP grup başkanlarını göreve çağırıyorum.
Mustafa ÖZYÜREK-Eski CHP Sözcüsü

 

Haberin Devamı


Biliyor musunuz?

 

-BÜYÜKÇEKMECE Belediyesi’nin Albatros Park olarak bilinen yaklaşık 30 bin metrekarelik alanı 172 milyon TL bedelle 11 Şubat 2016 günü hasılat paylaşımı ile ihaleye çıkarılacağını (gazetemistanbul.com)...

 

 

Türkiye’nin ilk üç sorunu terör, işsizlik, ekonomi


ULUSLARARASI Antalya Üniversitesi’nin Türk halkının öncelikli sorun ve beklentilerini ortaya koyan bir araştırma yaptı. Araştırma birçok farklı kırılımda ele alınmış. Ülkemizin öncelikli sorunları, gençler özelinde ortaya konan sorunlar, kadına şiddetin ülke sorunları arasındaki yeri, yaşam standardının değişme durumuna göre öngörüler özelinde alınan yanıtlar dikkat çekti. TNS ortaklığıyla Türkiye çapında 18 ilde 18 yaş ve üzeri 1512 kişi ile yüz yüze olarak gerçekleştirilen araştırmaya göre “Türkiye’nin en önemli sorunları sizce nelerdir?” sorusuna alınan yanıtlara bakıldığında, ‘kadına şiddet’ yüzde 2.8 ile ülkenin en önemli 10 sorunu içerisinde ancak 9. sırada yer alabildi. Kadına şiddet en büyük tepkiyi %6.4 ile İstanbul, İzmir ve Ankara’dan gördü. Kadına şiddeti ülkenin birinci sorunu olarak görenlerin oranı ise yüzde %0.4 oldu.
Araştırmaya katılan 1512 kişinin yanıtları doğrultusunda Türkiye’nin en büyük sorunu %48.2 ile terör olarak ortaya konurken, işsizlik %37.2 oranıyla ikinci, ekonomi ise %25.3 ile üçüncü büyük sorun olarak öne çıktı.
Eğitim %9.4 ile dördüncü, mülteci %5.9 ile beşinci, Rusya krizi %5.1 ile altıncı sırada yer alırken, bunları %3.4 ile adalet, %3.3 ile dış politika, %2.8 ile kadına şiddet takip etmekte.

 

‘İmralı Notları’ üzerine bir değerlendirme

 

İMRALI notları yayınlandıkça (henüz doğruluğu hakkında, muhatap taraflardan bir yalanlama yok) ortaya çıkan gerçeklerin, derinlemesine bir tahlili zorunlu hale geliyor.
Taşıyıcı görevi üstlenenlerin gerek İmralı’da “terörist başı” ünvanlı mahkumla ve de gerekse, devlet yetkilileri ile yaptığı görüşmelere göre, müzakerelerin bir kıraathane yoldaşlığı kıvamında geliştiğini ortaya çıkıyor.
Ortadoğu halkları hakkında söz söyleme konusunda genel ve özel vekaleti (münhasır yetkiler ile mücehhez), olduğu anlaşılan mahkum karşısında, taşıyıcıların, biat etmiş bir hayranlıkla bezeli tutumları dikkat çekiyor.
Kemalist Cumhuriyeti, tek adama dayalı, monist bir yapı olarak ağız dolusu karalayanların, uzun yıllardır İmralı’da mukim tek bir adamı, bugüne kadar gelişmiş/gelişmemiş demokrasi pratiklerini ıslah edecek sihirli formüllerin mucidi olarak kabul etmeleri de ayrıca kayda değer.
Tutanaklardan anlaşıldığı kadarı ile, Kamu Güvenliği Müsteşarı da devlet aklını temsilen, -hazırına dahil bir halde- aynı tutuma iştirak ediyor.
Terör unsurları ile müzakerelere resmiyet kazandırılması sürecinde, “kiminle kavga ediyorsan onunla barış yaparsın” mealli savunmalar, iktidar cenahında, sıkça dillendiriliyordu.
Bilinen nedenlerle (Rojava’nın Suriye denklemine girmesi sonucu, kürt silahlı unsurlarının, koalisyon güçlerinin alandaki işgal kuvveti olarak kullanılması projesi) İmralı, Kandil ve zorunlu olarak hdp aklını yoldan çıkardı ve yeni hayallere zorladı.
Yeni şartlarda, müzakere sürecinin yerini kabaca “tenkil” sürecinin aldığı ve meskun yerlerdeki kalkışmanın, hükümete başka yol bırakmadığı anlaşılıyor.
Etnik siyasi unsurların (örgüt, parti, cephe ‘kck’ v.d) tamamen devreden çıkarılıp, halk meclisleri gibi farklı yapılar ile ilişkiye girme projesinin getirisi henüz hesap edilemiyor.
Cumhuriyet dönemi isyanlarında kullanılan yöntemlerin daha rafine uygulamalar ile gündemde olduğu dile getiriliyor. Sonuç olarak, güneydoğu cephesinde yeni bir şey yok. Bir başka deyişle, Kemalist Cumhuriyet’in Devlet refleksi ile yeni Türkiye’nin kamu düzeni arasındaki fark, bugün için, Mardinli sanatçının yeni bestesi gibi gözüküyor...
Solhan GEMALMAZ

Yazarın Tüm Yazıları