3 SENE önce gırtlak kanserine yakalandım. Kanser hastanesi gırtlağı alacağız, boğaza delik açacağız, makineyle konuşacaksın dediğinde dünyam başıma yıkıldı.
Çocuklarımın internetten araştırmaları sonucu gırtlak alınıp delik açılmadan lazer yolu ile ameliyat yapıldığını öğrendik ve İbni Sina Hastanesinde Babür Küçük hoca tarafından fevkaladenin ötesinde yapılan bir ameliyat ile kanseri yendim. İlk önce 3 ayda bir, 2 sene sonra ise 6 ayda bir hocanın istediği tetkiklerle bizzat hocaya kontrole gittim. Şubat 2011’den sonra Tam gün Yasası yüzünden hocaya hastanede ulaşmak imkansız oldu. Saat 5’ten sonra böyle kıymetli hocaları topladığı özel bir yerde 250 TL muayene ücreti ile muayene ettiğini öğrendim. Telefonla görüştüğümde “yapabileceğim bir şey yok ya 250 TL verirsin burada bakarım ya da hastane polikliniğine gidersin” cevabını aldım. Hastane polikliniğine gittiğimde “sabah 5’te geleceksin, orada asılı kağıda ismini yazacaksın, 7.30’da gelen memurlar sana numara verecek, ilk 35 kişinin içindeysen muayene olacaksın” dediler. Sağlık Bakanı’na seslenmek istiyorum: Bu olay 30 sene önce göz bankasında oluyordu. Ben 67 yaşında kanserliyim; ya bana 6 ayda bir 250 TL muayene parası verilsin ya da birileri bizim için sıra alsın! Saim İNCE- Emekli Öğretmen
Bu işkenceye kim izin verir
BEŞ-altı yıl öncesine kadar; Kızılay’ın hemen arkasında olmasına rağmen, Necatibey Caddesi ve Strazburg Caddesi’ne kadar uzanan arka sokaklar oldukça sakin ve güvenliydi. Bir gün posta kutularımızda “Terasta 200 kişilik düğün ve eğlence salonumuzla hizmetinizdeyiz. Yıldız Teknikliler Lokali Necatibey Caddesi No:38” yazan reklam kağıtlarını bulduk. İşkence hemen o gece başladı. Önce haftada iki gündü. Sonra yaz-kış demeden her güne çıktı. Gürültü önce saat 24.00’de bitiyordu. Son senelerde 20.30’da başlayıp, 01.30’a kadar sürüyor. Bazı geceler hızını alamamış birileri gece 03.30’ de yeniden açıveriyor hoparlörleri. Yatak odamızın, salonumuzun tam ortasında, yanıbaşımızda avazı çıktığı kadar bağıran birileri 24 saatimizin tam beş saatini fiilen gasp ediyor. Cenazeniz varsa; mevlüt o seslere karışarak okunur. Biz bunu tam iki kere yaşadık; babamın ve daha sonra ablamın cenazesinde... Çalışamazsınız, okuyamazsınız, kendi dilediğiniz müziği çalıp, dinleyemezsiniz. TV’nin sesini alabildiğine açmak zorundasınız. Neticede dinlenemez ve uyuyamazsınız. Mahallelerini asla terk etmeyeceğini söyleyen komşularımız, yok pahasına dairelerini satıp, kaçtılar. Bu tür mekanların çapraz ateşine insanları maruz bırakan ruhsatlardan üst düzey yetkililerimizin ne kadar haberi var acaba? Ş. M.
Biz sizi ararız
SİZE daha öncede yazmıştım, Etimesgut’ta bulunan Yıldırım Beyazıt Parkı yani Etimesgutluların deyimi ile ‘Kayan Park’ ilgili haberiniz için çok teşekkür ederim. Ama bazılarının demek ki hiç ilgisini ve dikkatini çekmemişiz. Parkımızda o zamandan bu zamana sadece çimleri tırpan ile kesip gittiler ve bir daha belediye personeli namına hiç kimse gelmedi ve ilgilenen yok. Başkana veya yardımcılarına telefon ile ulaşalım dedim ne mümkün sadece telefon numaranızı verin biz arayalım diyorlar. Ne arayan var nede soran.Sizin vesileniz ile Etimesgut Belediye Başkanı Enver Demirel’e soruyorum: Sizin binanızın önünde park olsa ve de parkta oturup içki içseler, küfür etseler siz ailenizle balkona çıkıp bu iğrenç şeyleri görmek ve duymak ister misiniz? Tam bir aile parkıydı ama şimdi ayyaşların parkı oldu. Burada o kadar aile var, herkes rahatsızlık duyuyor. İlhan D.