Paylaş
Konuyu biraz açarsak... Vezneciler’de tarihi ‘Acemoğlu’ diye bilinen bir hamam vardı. Osmanlı döneminde esnaf ve el sanatları ile uğraşanlar, çıraklıktan kalfalığa ve ustalığa bellerine bağlanan peştemalli törenden sonra burada sınıf atlıyorlardı.
2000’li yıllara kadar hamam olarak kullanılıyordu.
Ancak çevre (ANAP, SP/FP ve AKP döneminde) otel ve iş alanlarına hızla dönüşürken, sıra Büyükşehir Belediyesi’ne 200 metre mesafedeki ‘Tarihi hamam alanı’ olarak kayıtlı araziye gelmişti.
Araziyi Fam Otelcilik Ltd. Şti. almıştı. 17. yüzyıldan kalan hamam da bu arazi içindeydi.
2004 yılında kaçak inşaata başlanınca CHP Eminönü ilçe örgütü Eminönü Belediyesi’ne ve Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Eminönü bölgesi tümden sit alanıydı. Son seçimlerde Fatih Belediyesi’nin mahallesi haline getirildi.
2004-2009 döneminin Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er’di. Ortağı da, şimdiki Devlet Bakanı Hayati Yazıcı idi. Her ikisi de Başbakan’ın avukatlığını yapmışlardı.
O zamanki 4. numaralı Anıtlar Kurulu’na da şikâyette bulunuldu. Fakat otelin inşaatı 4. kata kadar yükselmişti. Hamam, yasadışı olarak otel inşaatının içine ‘kundaklanmıştı’.
2006’dan 2009’a kadar otel hakkında yoğun şikâyetler yapılınca Eminönü Belediyesi Encümeni iki kez yıkım kararı verdi. Ne yazık, yıkım kararları gerçekleşmedi. Aksine, aynı tarihlerde (geçen yıl ağustos) Kemer Koleji, 600 kişilik ‘zabıta ordusu’nun kepçe ve dozerleriyle yerle bir ediliyordu.
Büyükşehir’in ise mazereti hazırdı.
Kadir Topbaş, soruşturma yapan müfettişlere “Yıkım için ihale yaptık, katılan olmadı. O yüzden yıkamadık” biçiminde ifade veriyordu.
Dönemin CHP Eminönü İlçe Sekreteri olup işportacılıkla geçimini sağlayan Gazi Doğan, kendisine partisinden ve dıştan gelen baskılara boyun eğmeyerek olayın peşini bırakmıyordu.
Ancak İçişleri Bakanlığı soruşturma izni vermiyordu. (16.4.2009)
Doğan, bu kez Danıştay’a başvurdu.
Danıştay 1. Dairesi, oybirliğiyle ilginç bir karar verdi. (25.3.2010)
Kararda otel inşaatı sırasında tarihi hamamı yok eden uygulama sırasındaki görevlilerden, başta Belediye Başkanı, AKP’li Nevzat Er ve belediye mensupları Mahir Katırcı (Meclis üyesi ve başkan yardımcısı, M. Ali Şahin’in akrabası), Celal Altundal (Başkan Yardımcısı), Mustafa Karasu (İmar ve Şehircilik Müdürü), Osman Yıldız (Fen İşleri Müdürü), Musa Turhan (Fen İşleri Müdürü), Atilla Yıldırım (Fen İşleri Müdürü; halen Fatih Belediyesi Park Bahçeler Müdürü), İrfan Atalay (İmar Şehircilik Müdür Yardımcısı), Fikri Okumuş (Yapı Denetim Şefi), Mehmet Nacaroğlu (mühendis), Serdal Namal’ın (mühendis) haklarında İçişleri Bakanlığı’nın vermediği soruşturma iznini ortadan kaldırıyordu.
Kararda ayrıca, İçişleri Bakanlığı’nın bu isimler hakkında yeniden soruşturma yapması, dosyanın Danıştay’a (idari soruşturma yapılması açısından) ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesi isteniyordu.
Cumhuriyet Başsavcıvekili Hasan Eker, esas: 2009/32175; esas: 2009/590 No’lu dosya ile yukarda isimleri geçenler hakkında kovuşturma/soruşturma başlatarak zanlıların ifadelerini almaya başlamış.
SUÇ DUYURUSU
CHP’nin o dönemki İlçe Sekreteri Gazi Doğan geçen perşembe günü, Danıştay 1. Dairesi’nin bu kararı üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunarak, yasadışı uygulamalar yapan belediye mensuplarını yargıya teslim etmeyen, yargılamayı ve adaletin tecelli etmesini engelleyen İçişleri Bakanlığı hakkında suç duyurusunda bulundu.
Yani suçluların cezalandırılmasını ve Danıştay kararının yürürlüğe konmasını istiyor.
‘Acemoğlu’ Hamamı ile ilgili şikâyetler eski ve yeni İçişleri Bakanları Abdülkadir Aksu ve Beşir Atalay dönemlerini kapsıyor.
Şimdi anlaşıldı mı, AKP’nin Anayasa’yı neden değiştirmek istediği... Eminönü Belediyesi’nde yıllarca bürokrat olarak yolsuzluklara karşı mücadele etmiş olan İhsan Maçin “Yüksek yargı olmasaydı bunların hiçbiri ortaya çıkmayacaktı... İstanbul’da tarihimizi böyle katlettik. UNESCO, İstanbul’u dünya mirasından atmayı gündeme getirirken, Brezilya’daki toplantıdan çıkacak kararı dilerim Kadir Topbaş’ı ve bizleri mahcup etmez...” diyor.
Ya devlet başa ya kuzgun leşe
İÇ Hizmet Kanunu madde 35, ‘Umumi Vazifeler’ kenar başlığı ile yaptığı düzenlemede, Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumak görevinden bahsetmektedir. Bu kanun 1961 tarihli olup, ilgili 35. madde; darbe ve müdahalelerin kanuni gerekçesi olduğu iddiası ile kaldırılmak istenmektedir.
Askeri müdahaleler tarihine bakıldığında, siyasi iktidara müdahalenin kanuni-hukuki herhangi bir gerekçeye istinat etmediği görülür, müdahalenin bizatihi kendisi hukuk düzenine aykırı bir eylemdir, sonucuna göre, “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe” tablosu ortaya çıkar. Hiçbir ihtilalci, kanuni gerekçe aramaz, komutanlar toplanıp, adli müşaviri çağırarak, “Biz ihtilal yapıyoruz, uygun bir kanun maddesi bul” diye talimat vermez. Bir başka deyişle, adli müşavir, “Efendim uygun bir kanun maddesi bulamadık, elimizde bir tek 35. madde vardı, onu da kaldırmışlar” mütalaası üzerine, ihtilalciler de, “Kanuni gerekçe bulamadık, kanunsuz bir iş yapmayalım, ihtilalden vazgeçiyoruz, gidip Orduevi’nde iki tek atalım, kolbastı da oynarız” demez.
Genelkurmay mevcut Anayasa’ya göre, Cumhuriyet’in temel organlarından biridir ve bu nedenle, Anayasa ve cumhuriyeti korumak sorumluluğundadır, 35. maddenin değiştirilmesi bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Dolayısı ile sadece bazı kanun maddelerini değiştirerek-kaldırarak, demokrasinin kalitesini yükseltmek mümkün değildir. Demokrasi bir zihniyet meselesidir.
‘Mevzuat demokratlığı’ tuzağına CHP de düşmüş görünüyor, 35. madde, Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumak görevi yerine; “... Genelkurmay Başkanı, Başbakan’la Dolmabahçe Sarayı’nda saatlerce görüşür, al takke ver külah yapılır, kamuoyuna da, sırrımız mezara kadar türü arabesk beyanlarda bulunulur.. şeklinde değiştirilirse, demokrasimiz ne kadar da hoş olur! Demokrasi ‘can pazarına’ düşmüş, bu arkadaşlar neyle uğraşıyorlar, bir de bunu düşünün. S.Ö.
Biliyor musunuz
BUGÜN başlayacak ‘8. Keşan Kültür ve Turizm Festivali’nin 1 Ağustos’a kadar devam edeceğini...
Paylaş