Paylaş
Bu proje sonunda elde edilecek başarı ‘Type 1’ şeker hastalığının tedavisinde devrim yaratacak ve hastaların ömür boyu iğne yapması sona erecek.
Dr. Bilgin, “Dünyadaki insanların yüzde 2’si bu hastalıktan mustarip. Ne yazık ki, Türkiye’deki bu hastalıktan mustarip olanların sayısı Almanya’ya göre üç misli daha yüksek. Şimdilik çaresi yok. Bu hastaların pankreasları insülin üretmediği için dışardan veriliyor. İşte biz buna son verecek tedavi yöntemini yapmaya çalışıyoruz” diyor.
Bu çalışmanın bitirilmesi için büyük bir bütçe gerektiğini şubat ayında da yazmıştık.
HAYAL DEĞİL
Yaşar Bilgin’e bunu soruyoruz.
“Üç yıl için 5 milyon Euro gerekli” diyor.
- Peki, yöntem biliniyor mu?
- Biliniyor. Yani ana hücreden beta hücre yapılması yolu biliniyor. Ancak son safha önemli... Onun için destek bekliyoruz.
- İnsülin yapacak bir hücre yapmak zor... Bu proje ile insanların kendi hücresinden insülin üreten bir hücre meydana getirilip hastaya verilecek. Böylece pankreas kendi kendine görevini yapar hale getirilecek. İnsülin hormonunu yapacak bir hücreyi meydana getirmek için çok yol alınması gerekiyor. Biz bu adımların son safhasındayız. Bizim önerdiğimiz çalışma hayal değil...
ÇIĞIR AÇACAK
Bu projede Almanya’dan Giessen, Marburg Üniversiteleri, Max Planck Enstitüsü, İstanbul Diyabet Araştırmaları Merkezi (DETAE/DİYAM), İstanbul, Bursa Üniversiteleri beraber çalışacak. İki ülke bilim adamlarının beraber çalışacağı bu heyecan verici proje Türkiye’den Almanya’ya göçün başlamasından yarım yüzyıl sonra iki ülke arasında bambaşka bir çığır açacak...
Bu hastalığın sıkıntısını çeken okurlarımız ve yakınları, geçen şubattaki yazımızdan sonra başvurdukları Dr. Bilgin’i sıkıntıya sokmuşlardı. Çünkü yüzlerce kişi ‘umut’ içindeydiler. Halbuki yazıda ön bilgi veriliyordu; bu çalışmaların başladığı duyuruluyordu. Tekrar ediyoruz:
Dr. Bilgin böyle bir çalışma üzerindeki çalışmaların titizlikle sürdürüldüğünü; sabır gerektiğini söylüyor.
Bu konudaki bilgileri gerektiği dönemlerde sizlere duyuracağımızı da söyleyelim.
GÜNÜN SÖZÜ
“Yükseklerde kuşa da rastlanır, yılana da... Birisi uçarak gelmiştir, öteki sürünerek.”
(Cenap Şahabettin)
CHP’nin şu haline bakın
CHP pazar günü İstanbul il kongresine giderken, bazı belediye başkanlarının dikkatle izlenmesini gerekmiyor mu? CHP’li bir üye bakın ne diyor:
“CHP İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı kongreye gidebilir. Ancak şöyle başını bir kaldırıp Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi’nin basına yansıyan skandalları karşısında niye konuşmuyor. CHP’li bir başkan, kendisini denetlemeye gelen Mülkiye Müfettişi Atilla Şahin ile Kadıköy’deki ‘Mastori’ adlı Yunan tavernasında nasıl halay çekebilir?
Ataşehir Belediyesi’nden, bu kadar sürede üç belediye başkan yardımcısı (Erol Dolu, Zeynel Fırat ve Dr. Haluk Tamgaç) istifa ediyorlar veya görevden alınıyorlar. Bu durumun sorgulandığını da sanmıyoruz. Başkan Salıcı tecrübesiz olabilir; ama parti içi denetim neden aklına gelmiyor?
Belediyenin helikopteri yokken, yeşil sahaya nasıl helikopter pisti yapılıyor; hangi müteahhit için, bu müteahhitten sağlanan (veya kiralanan) daireler neyin karşılığı alınıyor? Ataşehir Belediyesi’nin, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının anıldığı ‘Delikanlım... İyi bak yıldızlara’ gecesi yapmaya hakkı yoktur.
Kılıçdaroğlu hiç gelmeseydi keşke, bu kadar istismara çıkıp tepki gösterseydi. İlgezdi, Kılıçdaroğlu’nun dün yaptığı konuşmayı iyi okusun.
CHP böyle çökertiliyor.
Kadıköy’de de benzer uygulamalar görüyoruz. Yeni ilçe başkanı Necati Ekşi, belediye meclis grubunun ilk toplantısına gittiğinde, karşısında 33 meclis üyesinden 7’sini görüyor. İlçe başkanı ile arası açık olan Belediye Başkanı Selami Öztürk, Ekşi’yi itibarsızlaştırmak mı istiyor?
Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar, Silivri Kaymakamı Salih Keser, Beylikdüzü Kaymakamı (eski Silivri Kaymakamı) Ahmet Mesut Demirkol ve bazı Silivri Belediye Meclis üyeleriyle birlikte ‘Hizmet Cemaati’nin (F.G.) davetlisi olarak Kazakistan ve Kırgızistan’daki okulları ziyarete gittiler. Bölge gazetelerinde çıkan resmini Genel Başkanım bir görmelidir. Sayın Kılıçdaroğlu’na özetle söyleyeceğim şudur: Örgütün seçimi yerine ‘atama’ yapıldığında hep bu oyunlar sürecektir.”
Darüşşafaka’ya yakışmaz
DARÜŞŞAFAKALI bir mezundan uyarı: Darüşşafaka Cemiyeti bu yıldan itibaren sadece babasızları değil, annesini ya da hem anne hem babasını kaybetmiş öğrenciler alacaktı. Başbakan’ın açıkladığı bu değişiklik okul yönetiminin pek umurunda olmamış ki gazetelerde eski ilanlar çıkıyor. Olayı dert edinip soranlara önce “Bu yıl başlamıyor” denildikten sonra, ısrar edilince “Evet, başlıyor. Dernekler Masası onayından sonra hemen uygulanacak. Yanlış ilan çıkmış. Düzeltiriz” diye çelişkili açıklamalar yapılıyor. Bu sorumsuzluğu Darüşşafaka gibi bir kuruma yakıştıramıyoruz.
Başkanlık=otoriterlik
TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanvekili, CHP’li Umut Oran, Venedik Komisyonu Başkanı Gianni Buquicchio’nun geçen şubatta İstanbul’da Türkiye-AB KPK toplantısındaki konuşmasını hatırlatıyor:
“Başkanlık ya da yarı başkanlık sistemine geçilmemeli. Çünkü bugünkü eğilim daha çok parlamenter rejime yönelmek şeklinde. İkincisi; iyi işleyen bir başkanlık sistemi bile, her şeye rağmen bir otoriterlik eğilimlerine de yol açabilir. Dolayısıyla yeni anayasada da bu rejimi korumakta fayda var.”
Oran, Cemil Çiçek’i de eleştiriyor: “Cemil Çiçek sorumlu, Başbakan niye müdahale ediyor? Çicek, Başbakan’ın kalbinden geçenleri değil milletin meclisinin iradesini korumak zorunda.”
Biliyor musunuz
- DP Genel Başkanlığı’na seçilen Gültekin Uysal’ın “Bugün ihtilal mağdurluğu oynayanların zindan mazileri iki aylıktır. DP askeri darbelerin 1. derecede muhatap ve mağduru DP neden yok sayılıyor” dediğini...
- DİYANET İşleri Başkanlığı ile TRT Genel Müdürlüğü arasında, ‘TRT Diyanet’ adıyla ramazan ayında yayına başlayacak olan Diyanet TV’nin kurulması için bir protokol imzalandığını...
Paylaş