Mobil santrallar hukuki dayanaktan yoksun (kuruluşlarının kolaylaştırılmasına ilişkin gerçekleştirilen bütün yönetmelik değişiklikleri
Danıştay'ca iptal edilmiştir), teknik açıdan yetersiz (meslek odaları ve üniversitelerce hazırlanmış raporlar bunu göstermektedir), çevre açısından son derece tehlikeli sonuçlar ortaya çıkarabilecek, çağdaşı bir enerji kaynağıdır.
Ayrıca bunların ihale aşamasında kamuoyuna yansıyan yolsuzluk söylentileri, bütün mahzurlarına karşı yapılmalarında gösterilen inat, üzerindeki kuşkuları daha da artırmaktadır.
21. dönemde
TBMM'de yer alan bütün partilerin
Samsun milletvekilleri, santralların inşasına başlanmasına karşı çıkmış ve aralarında bugün
AKP milletvekili olanlar
(Musa Uzunkaya, Salih Kapusuz, Osman Pepe, Cemil Çiçek gibi...) konuyu araştırma önergesiyle
TBMM gündemine getirmişlerdir. Hatta
AKP'li Çevre ve Enerji Bakanları
Samsun'u ziyaretlerinde konuyu tekrar inceleyeceklerini belirtmişlerdir. Ancak sonradan ne olduysa (sizin yazınızda belirttiğiniz gibi) santralların faaliyete geçirilmesine karar verilmiştir.
Ben de CHP Grup Başkanvekili olarak 1.3.2003'te (eski) Çevre Bakanı
İmdat Sütlüoğlu'na yanıtlaması istemiyle şu soruları yönelttim.
Samsun Çınarlı beldesinde deniz kuşlarının ölme nedenleri bakanlık teşkilatınızca araştırıldı mı? Eğer araştırıldıysa, bu olayın yaşandığı bölgeye çok yakın olan ve
Samsun Tekkeköy İlçesi'nde deneme üretimine başlayan mobil santralın, deniz kuşlarının ölümü ve deniz yüzeyinde petrol türevlerine rastlanması konularında etkisi tespit edilmiş midir? Tespit edildi ise, bu etkiler nelerdir?
ÇED yönetmeliği hükümlerinin kapsam dışına çıkarılarak inşasına izin verilen mobil santralın, bu tür çevre felaketlerinin artması durumunda kapatılması düşünülmekte midir?
CHP ve
DYP'nin bu santralın peşine düşmeleri, 23 Mart Pazar günü bölgede büyük bir miting yapılma kararına karşın santralın sahibi ANAP'lı
Mehmet Cengiz'in şimdiye kadar bir açıklama yapmaması dikkat çekmiyor mu?
Prof. Dr. Haluk KOÇ - Samsun Milletvekili, CHP Grup Başkanvekili Saddam kimdir?
ALMANYA'dan
Şevki Uyanık, 47 yıldır
Kuveyt'te yaşayan Alman kadın
Lore El Rıfai'nin
Alman birinci kanalı
ARD'ye, 12.3.2003 günü
'Morgen Magazin' programında anlattıklarının bir bölümünü okurlarımızla paylaşmak üzere aktarıyor:
‘‘Iraklılar,
Kuveyt'i işgal ettiklerinde bütün genç kızları ve oğlanlara işkence yaptılar. Birkaç gün sonra, herkes evlerine gidebilirler, dediler. Gençler tam ailelerine kavuşup sevinecekleri anda hepsini ailelerinin gözü önünde kurşuna dizdiler.
Saddam öyle bir kalleştir ki, bütün dünyayı kandırıyor. Hangi metotla olursa olsun, Saddam muhakkak gitmelidir.’’
Yorum okurların...
AKP bizim de hükümetimiz olsun
TEDAŞ Anadolu Yakası (Kadıköy) elektrik dağıtım işletmesi koordinatörlüğünün çalışan 2202 personeliyiz.
AKTAŞ Elektrik'in imtiyazının sona erdiği 2.4.2002'den bu yana üçer aylık sözleşmelerle geçici işçi stataüsünde özverili şekilde çalışmalarımıza devam ediyoruz.
TEDAŞ Genel Müdürlüğü Personel Dairesi Başkanlığı'nın 10.3.2003 tarihli yazısına göre, tüm personelin 1.6.2003 tarihine kadar kademeli olarak iş akdinin feshedileceği bildirilmiştir.
Enerji Bakanı Hilmi Güler'in bu konuda
TEDAŞ çalışanlarının mağdur edilmeyeceğine ilişkin beyanı, bu genelgeyle rafa kaldırılmıştır.
2202
TEDAŞ işçisinin kazanılmış haklarının kaybı ile birlikte işten çıkarılmaları kesinleşmiştir.
Bizlerin mağduriyeti nasıl giderilecektir?
Kimin normu? AB’nin mi dedelerimizin mi?
‘EGELİ tekne sahipleri’’ diye yazmış
Bodrum-Marmaris-Göcek'te yat işletmeciliği yapan tekne sahipleri... 8-12 kişilik taşıma kapasitesine sahip
'gulet' tipi tekneleriyle
'mavi yolculuk' yapan tekneciler ciddi bir sorunu gündeme getiriyorlar:
‘‘Deprem, Apo olayı ve
terörden sonra şimdi de
savaş beklentileri ile turizmimiz her geçen yıl biraz daha geriye gitmektedir. Bunun yanı sıra
AB'ye girmeye çalıştığımız şu dönemlerde
Avrupa'nın denizlerde yolcu taşıyan teknelerinde bulundurma zorunluluğu olan
Cansalı, Radar, GPS gibi ekipmanını biz
Türkiye olarak da son 2 yıldır uygulamaya çalışıyoruz. Ama nasıl? Her işimiz gibi bu da tam bir keşmekeş... Geçen yıl
Başbakanlık Deniz Ticaret Müsteşarlığı bir yazı ile Liman Başkanlıkları'na
Radar, Cansalı ve
GPS bulundurmayan teknelere Denize Elverişlilik Belgesi (denize çıkma ve çalışma izni) verilmemesi konusunda talimat verdi. Bunun üzerine süre uzatıldı, sonra tekrar ve gene tekrar...
Sezona az bir zaman kaldı. Yine ortada bir belirsizlik var. AB normlarında taşımacılık yapacaksak bir karar verilsin artık. Liman Başkanlıkları ve Bölge Müdürlükleri'nde bu konuda herhangi kesin bir bilgi yok, sadece söylentiler var. Bu ekipmanları koyma mecburiyeti yani
Radar ve
GPS mecburiyeti 31.7.2003 tarihinden sonra da uzatılacak mı? Acilen cevap almak durumundayız.
AB normlarında mı taşımacılık yapacağız, yoksa dedelerimizden kalan normlar mı devam edecek?
Şayet dedelerimizin normları devam edecekse, şu sıkışık dönemimizde boşuna tekne başına 3000-4000 dolar yatırım ve masraf yapmayalım.
Bu sorularımızın cevaplarını bugüne kadar yetkili mercilerden alamadık.
Türbanı düşünmedim
THY Genel Müdürü
Abdurrahman Gündoğdu'yla dün 'türban' konusunu görüştük: ‘‘Efendim ben
Ulaşım A.Ş.'de türbanlı sekreterle çalışmadım.
THY'de türbanlı-türbansız diye aklıma bir şey gelmedi. Ancak ben buraya gelmeden önce özel kalemde bir düzenleme yapılmış, şoför başka yere gitmiş. Bu nedenle rahatsız oldum. İkisi dışardan, biri
Büyükşehir'den ve biri de Ulaşım A.Ş.'den -sekreterim- olmak üzere 4 kişiyi yönetim kuruluna teklif ettik. Ama arkasından böyle reaksiyon oldu. Şaşırdım.’’
Gündoğdu, 3 ay içinde kurumu tanıyarak reorganizasyona gidileceğini; 1 Nisan'daki genel kurulda, yönetim kurulundan kimlerin kalıp gideceğine
Özelleştirme İdaresi'nin karar vereceğini belirterek, ‘‘
Cem Kozlu herhalde kalacak... Bana söylediği kadarıyla çalışmaya devam edeceğiz’’ dedi.
Tekne’de kimin normu?
BODRUM-Marmaris-Göcek'te 'mavi tur' yapan yat işletmecileri çok dertli... 4 yıldır turizmin deprem, Apo, terörden sonra şimdi Irak savaşı nedeniyle geriye gittiğini belirterek, şunu soruyorlar:
‘‘AB'ye girmeye çalıştığımız şu dönemlerde
Avrupa'nın denizlerde yolcu taşıyan teknelerinde bulundurma zorunluluğu olan
Cansalı, Radar, GPS gibi ekipmanını biz
Türkiye olarak da son 2 yıldır uygulamaya çalışıyoruz. Ama nasıl? Her işimiz gibi bu da tam bir keşmekeş... Geçen yıl
Deniz Ticaret Müsteşarlığı bir yazı ile Liman Başkanlıkları'na
Radar, Cansalı ve
GPS bulundurmayan teknelere Denize Elverişlilik Belgesi (denize çıkma ve çalışma izni) verilmemesi konusunda talimat verdi. Bunun üzerine süre uzatıldı, sonra tekrar ve gene tekrar... Sezona az bir zaman kaldı; ne olacak, bu belirsizliğe artık bir yanıt verin.’’
Erkan Mumcu’yu Sezer istemedi
AKP'li bir dostumuzla görüşüyoruz:
2. AKP hükümetini nasıl buldunuz?
- Tayyip Bey,
Gül ve
Arınç dengelerini korumak zorunda olduğu için kamuoyunda beklendiği gibi bir değişiklik yapamadı. Bu
Erdoğan'ın gerçek Bakanlar Kurulu listesi değil... Düşünün belediyeden danışmanı
İdris Naim Şahin'i bile Bayındırık'a
Ergezen'in yerine atayamadı.
Yalçınbayır, Mumcu, Tüzmen ve Yakış...
- Bu isimlerin tabanı olmadığı için aykırı tutumlarından ötürü kendilerini aşağıya çekti, bitirdi. Özellikle
Kürşad Tüzmen, bu kadar tenzili rütbeden sonra niçin istifa etmez, anlayamadık... Aynı şey
Mumcu için de geçerlidir.
Tantan, geçen hükümet döneminde İçişleri'nden Gümrüklere verilince hemen ayrıldı. Onurlu siyasette
'istifa' hiçbir zaman unutulmamalı.
Erkan Mumcu irtifa mı kaybediyor.
- Kendisini
AKP kadroları daha yakından tanımaya başladılar. Bilindiği gibi
Erkan Mumcu'nun, Turizm'den Milli Eğitim Bakanlığı'na getirilmesini Cumhurbaşkanı istemişti... Dün ise bu bakanlıktan alınmasını isteyen yine Cumhurbaşkanı oldu. Bunun üzerine
Erdoğan, daha yumuşak olan üniversite kökenli Doç.
Hüseyin Çelik'i Milli Eğitim'e aktardı.
Irak Vietnam’ı!
‘‘AKP hükümeti ülkemizi, çocuklarımızın geleceğini ve gençlerimizin yaşamlarını tehdit eden bir
'Irak Vietnam'ına' doğru hızla sürüklenmektedir.’’
(SHP Genel Sekreteri Fikri Sağlar)