Paylaş
-Halka verilmiş ortak/örtüşen vaatlerden, kısa vadede yerine getirilebilecek olanlar, öncelik sırası ile tespit edilmeli ve gerçekleştirilebilecekleri tarihler bir takvime bağlanmalıdır.
(Örneğin asgari ücret miktarı, asgari ücretten vergi alınmaması, emeklilere ilave ödemeler yapılması vb konuların bu kapsamda değerlendirilmesi olanaklıdır.)
-Seçimlerde devlet olanaklarının kullanılmasının önüne geçilmesi, seçimlerin demokratik bir ortam içinde, tüm partiler için eşit/adil bir koşullar içinde yapılmasının temini için kısa vadede yapılması gereken noksanlıklar belirlenmeli ve gerçekleştirilebilecekleri tarihler takvime bağlanmalıdır. (Örneğin 298 sayılı yasada yapılacak ek/değişikliklerle, temel atma/tören, karşılama/uğurlamalar gibi nitelikleri itibarıyla önemli seçim yasaklarının eskiden olduğu gibi seçimden 21 gün önce başlatılması; Cumhurbaşkanı dahil seçim yasaklarını ihlal edenler/göz yumanların tecziye edilmelerini sağlayacak bir yapının/düzenlemenin oluşturulması; RTÜK üye değişikliklerinin gerçekleştirilmesi, Cumhurbaşkanlığı’na örtülü ödenek verilmesine ilişkin 5018 sayılı yasada yapılmış değişikliğin kaldırılması vb bu kapsamda değerlendirilebilir.)
-Seçimler sırasında hesap sorulacağı vaadinde bulunulmuş olan, AKP döneminde yapılan yolsuzluk konularının sorumluları hakkında yasal sürecinin bir an önce başlatılmasının önündeki engeller belirlenmeli, bu engellerin kaldırılması için yapılacak iş ve işlemler takvime bağlanmalıdır. (Bu bağlamda halktan gelebilecek ihbar/şikâyetleri değerlendirmek ve gereği yapılmak üzere yetkili makamlara iletmek üzere ayrı bir oluşum gerçekleştirilebilir.)
-Muhalefetten oluşacak komisyonca belirlenmiş, partilerin yetkili karar organlarınca benimsenmiş asgari müşterekte uzlaşılmış sorunlar/çözüm yolları ve çözüm için gereken süreleri de kapsayan bir ‘İlk Hedefler Beyannamesi’ partilerin yetkililerince birlikte halka açıklanmalı, uzlaşılan sorunların çözümlenmesini gerektiren sürede görev yapmak ve süre sonunda seçime gitmek üzere üç partinin katılacağı, duygulardan ziyade akılcılığın hâkim olacağı ortak bir hükümet gecikilmeksizin kurulmalıdır.
TÜRKİYE’YE PARA GİRİŞ ÇIKIŞINDA NELER OLUYOR
AKP’nin valizlerle taşınan kaynağı belirsiz para trafiği ve ekonomik kriz planları...
Seçimler öncesi 15 Nisan’da, ülkeye valizlerle kaynağı belirsiz para girişini kolaylaştıran kanun çıkarıldı. Gümrük kapılarında nakit para girişinde beyan zorunluluğu kaldırıldı!.. İlk 4 ayda Türkiye’ye 7 milyar dolar kaynağı belirsiz para girişi oldu!..
AKP’nin 13 yıllık iktidarında ülkeye giren kaynağı belirsiz para miktarı toplam 36.3 milyar dolar...
Müstafi AKP hükümeti seçimler sonrası 11 Haziran’da, yurtdışına çıkanların yanlarına alacakları döviz ve TL cinsi nakit para miktarını artırdı!..
AKP hükümeti neden yurtdışına çıkarılacak para miktarını arttırdı?
Yurtdışına para transferlerinde bankacılık sistemi neden devre dışı bırakıldı? AKP neyin hesabında...
Ne planlıyor?
Olası erken seçime kadar ülkede ekonomik kriz çıkarmak mı!..
AKP’nin içinde yer almayacağı bir koalisyonun yolsuzluk dosyalarını açması ihtimaline karşı kasalarda ve ayakkabı kutularında sakladıkları paraları kaçırmak mı!..
Sevginaz HAMEVİOĞLU-Eski maliyeci ve bütçe uzmanı
YÜZ YÜZE BAKABİLMEK
HALK “Demokrasi uzlaşı sistemidir, oturun uzlaşın, birlikte yönetin” dedi...
Ama o 4 partinin liderleri, sözcüleri -seçimi kazanabilmek için- birbirlerine öyle ağır şeyler söylediler ki, yüz yüze bakacak halleri kalmadı...
Oysa atalarımız, “Boğaz 10 bölümdür, 9 yutkun, bir söyle” demişlerdi. Böyle durumlar için söylemişlerdi. Koltuğa oturan hiç kaldırılamayacak sanıyordu. Oysa, 90 yılda tam 61 başbakan, 12 de cumhurbaşkanı değişmişti. Bunu akıllarından çıkarmasalardı, şimdi utanarak aramak zorunda kalmayacaklardı!.. F.A.K.
MESAJ PANOSU
-MHP anlaşamazlarsa, HDP muhatabım değildir diyor, diğerleri için, “Hesaplaşma temelli bir helalleşme üzerinden ortaklaşabilirim” şartını koyuyor. Türkiye siyasetini, yakın gelecekte, etnisite temelli bir siyaset ile üniter birliğe dayalı Cumhuriyet geleneği arasındaki mücadele şekillendirecek gibi görünüyor. G. CENKCİ
-HİÇ olmazsa bundan sonra tam bağımsız demokratik hukuk devletinin “Recep’siz Türkiye, Baykal’sız parti” modeliyle olanaklı olduğu anlaşılsın. Anlatılsın. Erbil TUŞALP
-Selahattin Demirtaş’ın kendisi de, HDP kampanyasındaki mesajlarla uyum içerisinde bir performans sergiledi. Seçmen, Demirtaş’ı ekranlarda gördükçe HDP’nin Türkiyelileştiğine, bir Türkiye partisi olma yoluna girdiğine daha fazla ikna oldu. HDP’nin emanet oyları kalıcı hale getirmesi ve yeni seçmenler kazanması kuvvetle muhtemeldir. Necati ÖZKAN
BİLİYOR MUSUNUZ?
-MERKEZİ Ankara’da bulunan Dünya İletişimciler Derneği’nin kurucularının Dr. Şemsettin Küzeci (başkan), Murat Toylu, İsmail Kara, Şirin Uvalı, Gözde Dizdar, Hüseyin Altınalan ve Aybeniz Küzeci’den oluştuğunu...
OKUYUNUZ
AKP, 19 milletvekili transfer edebilir mi?
SEÇİMLERİN sonuçlarına demokrasinin zaferi olarak bakıp, AK Parti’nin çöktüğüne karar vermek biraz fazla iyimserlik. Evet bu seçimden sonra artık Erdoğan’ın başkanlık emelleri suya düşmüştür amma ortaya çıkan siyasi tablodan dolayı Türkiye’yi çok zor günler beklemektedir.
Rakip parti başkanlarına devamlı hakaret etmeyi seçim kampanyası zanneden parti liderleri şimdi nasıl biri
birlerinin yüzüne bakıp koalisyon hükümeti kuracaklardır? Anlaşacakları ortak paydalar bulabilecekler mi?
Yoksa seçimlerde olduğu gibi hedefsiz, bencil çekişmeler devam edecek midir?
Bir formül bulunup koalisyon hükümeti kurulsa bile, biri birine pamuk ipliği ile bağlı olan partiler koalisyonu ne kadar sürdürebileceklerdir? Ülkenin eğitim gibi, işsizlik gibi bir sürü kronik sorunlarının çözümleri ancak çok istikrarlı bir hükümet ile kabildir.
Bu ortamda, 2019 yılına kadar Cumhurbaşkanı olan RTE’nin partisini çekip çevirmek için bol bol vakti vardır.
Şimdilik kenarda oturup ellerini ovuşturarak partilerin biri birleriyle çekişmesini izleyecektir. 45 günde koalisyon hükümeti kurulamadığı taktirde, yeni seçime karar verebilir ve halk bu sefer istikrar için tekrar Ak Parti’ye dönebilir.
AK Parti’nin tek başına hükümeti kurabilmesi için 19 milletvekiline ihtiyacı vardır. Geçmişte bakanlık uğruna parti değiştiren milletvekilleri olmuştur. AK Parti’ye yakın olup iktidar partisinin içerisinde olma cazibesine kapılacak 19 milletvekilinin AK Parti’ye geçme ihtimali de vardır.
CHP’nin, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti ilkelerinden ödün vermiyen bir siyasi çizgiye dönmesinden başka çaresi yoktur.
Unutulmasın.
Yilmaz EROLGAÇ- San Diego,California
CHP vakur ve ağır başlı olmalı
7 Haziran seçimleri demokrasi açısından olumlu ve önemli sonuçlar ortaya koydu. AKP’nin iktidar çoğunluğunu kaybetmesi, Tayyip Erdoğan’ın “Başkanlık Sistemi” isteğinin milletten veto yemesi, HDP’nin parti olarak Meclise girmesi, AKP dışında bir koalisyon hükümetinin kurulma olanağının doğması hepsi olumlu gelişmedir. Benim yadırgadığım husus partimin (CHP) yöneticilerinin aşırı sevinçli halleri ve bir türlü saklayamadıkları kırmızı plaka heyecanı... CHP tarihi boyunca sayısal ağırlığının ötesinde bir siyasal ağırlığa sahip olmuş ve Meclis’te sadece 50 milletvekili olduğu dönemde bile Meclis başkanını kendi içinden seçtirmesini bilmiş bir partidir. Bugün de böyle bir rol oynayabilir, hükümeti kurabilir, kurulacak bir hükümet de yer alabilir. Ancak, bütün bunlar bizim bu seçimde başarılı olamadığımız gerçeğini değiştirmez. CHP %35 hedef koyduğu seçimde bu hedefine ulaşamadığı gibi, 2011 Seçimlerine göre (1) puan, 2014 Yerel Seçimlerine göre (2.7) puan oy kaybetmiştir. Bunun bilinmesi, irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekir. Ancak bu sonucun partililerde yarattığı burukluğun emaresini bile yöneticilerimizin yüz ifadelerinde göremedik. Tam aksine Genel Merkez bahçesinde bir havai fişekli kutlama yapılmadığı kaldı. CHP büyük bir partidir, yönetici arkadaşlarımızı da bu büyüklüğe yakışır bir vakar ve ağır başlılık içinde görmek isteriz. Yüklenecekleri sorumlulukları başarı ile yerine getirmelerini dileriz. Ancak, CHP’liler olarak kırmızı çizgimiz AKP ile bir koalisyon kurulmamasıdır. CHP yönetimi, Derviş de önerse, Amerika da istese asla ve kat’a böyle bir koalisyonda yer almamalıdır. Bu CHP’nin kendini inkarı ve intiharı olur. Bunun dışındaki bütün seçenekleri ise ülke ve ulus yararına değerlendirebilir. Bu onun aynı zamanda görevidir de...
Av.Ziya YERGÖK- ADANA
Şarkıcı Yeşim’in ‘Yoksa rüya mı’ parçasını hatırlayın
SEÇİM sonrası gelişmeleri takip ederken kendi kendime soruyorum: “Allah’ım, yoksa yine tarih tekerrür mü ediyor? Yoksa ben dejavu mu yaşıyorum?”
Devlet Bahçeli yine pat diye birden bire “Erken seçim istiyorum” diyor. Deniz Baykal ve Erdoğan yine ne olduğu tam belli olmayan bir görüşme yapıyorlar.
Yoksa AKP’nin seçim süreci boyunca tekrarladığı “2. yarı başlıyor” sözü gerçek mi oluyor ?
Sanırım gençler bilmezler; 1970’li yıllarda Yeşim isminde bir şarkıcı vardı ve bir şarkı ile meşhur olmuştu. Şarkının sözleri şöyle idi: “Olmaz böyle şey; yoksa rüya mı; tam mutlu oldum derken, yıktın bütün dünyamı.”
Bu şarkının o günlerde ve anılarımızda kalmasını istiyorum. Pek çok eski şarkı bugünlerde başka şarkıcılar tarafından yeniden söyleniyor. Ama nedense bu şarkıyı kimse tekrar piyasaya çıkarmadı. İnsanların “tam mutlu olduklarını düşünürken dünyalarının yıkılmasını istemediklerinden mi” bu şarkıyı yeniden ortaya çıkarmıyorlar acaba? Siyasilerimiz de (özellikle muhalefet partilerinin yetkilileri) bize bu şarkıyı tekrar söyletmesinler lütfen.
Metin YAYLACI
Paylaş