MENDERES’in idamından üç saat önce aşağılanmak maksadıyla prostat muayenesine tabi tutulduğu hakkındaki iddia üzerine bir şeyler söyleyeceğim:
Murat Bardakçı’nın bu konudaki haberi, ATV’de 68 kuşağından Ali Kırca tarafından seslendirildi.
Kırca, alt yazıda böyle bir muayene yapıldı mı, diye bant geçerken, Menderes’in avukatlarından Burhan Apaydın’dan, böyle bir muayene yapılmadığı cevabını aldı. Hüsamettin Cindoruk, yapıldığı hakkında açık bir beyanda bulunmamasına rağmen bu muayenenin, aşağılamak kastiyle yapıldığı kanaatinde olduğunu beyan etti.
Kırca’nın "Gerçeği ilk ağızdan öğrenelim" diye soru yönelttiği oğul Aydın Menderes ise o sırada kaç yaşında idi bilmiyorum, yapıldığını söyledi ve Yassıada Komutanının, yanlarından bir an bile ayrılmaması nedeniyle babasıyla helalleşemediklerini ifade etti.
Bu arada Menderes’in idam sehpasında boynunda iple ve infazdan sonraki görüntüleri fonda devamlı gösterildi.
Seçimlerin yaklaştığı, Kıbrıs’ta tavizlerin sıraya girdiği şu günlerde, neredeyse 50 yıl önceki yaraları kaşımak, o döneme ait diziler çevirmek, ihtilali yapanlara (TSK) karşı bu tip yayınlarla duygu sömürüsü yapmak acaba kimlerin işine geliyor?
ERKEK HEMŞİRELİK
Erkeklerin de hemşirelik yapması hakkında çalışmalar varmış.
Halen bu konuda eğitim almış olanlar ancak özel hastanelerde çalışıyor. Zaten buralarda tesettürlü doktor ve hemşirelerin çalıştığı da biliniyor.
Yeni düzenleme ile bu eğitim resmiyet kazanacak ve erkek hemşirelerin devlet hastanelerinde de görev yapmasının önü açılacak.
Dün gece bir kanalda (Habertürk olabilir) AKP İstanbul milletvekili bir bayan, erkek hemşireliği sırıtarak savundu. Cinsiyet ayrımına son verecekmiş, erkeklere de bu sahada fırsat eşitliği sağlayacakmış, böylelikle insan haklarına uyum ve AB normlarına paralellik temin edilecekmiş.
TESETTÜRLÜLER
Bence konunun iki ayağı var; birincisi bunu yasallaştırarak ve yaygınlaştırarak, devlet hastanelerine de girmek. Böylelikle tesettürlü doktor ve hemşirelere de devlet hastanelerinin kapısını aralamak, bir bakıma meşruiyet kazandıracak ortamı hazırlamak... Daha sonra da erkek hastaya erkek doktor ve erkek hemşire, kadın hastaya kadın doktor ve kadın hemşire uygulamasını perçinleştirmek.
İkincisi de uzun vadeli bir hedefe yönelik olarak kadınları, en yoğun istihdam sahasını kısıtlayarak evlerine yönlendirmek. H.S.
O Karel başka Karel
"BALKONA çıkma ve perde açma özgürlüğümüz kalmadı" (30.12.2006) ve "Düzenimiz bozuldu" (9.1.2007) tarihli okur mektuplarında, Karel’in Gazi Mahallesi,Mümtaz Sokak’ta müstakil bir ev satın aldığı ve buraya 40 işçisini yerleştirdiği iddia edilmektedir.
Karel Elektronik Ticaret ve Sanayi A.Ş. olarak Ankara’da elektrik direkleri ve kablolarının yenilenmesi ihalesine katılmadığımız gibi, Mümtaz Sokak’ta herhangi bir bina satın almış ve buraya işçilerimizi yerleştirmiş değiliz. Bu mektuba konu olan iddiada bir isim benzerliği bulunduğunu veya isim yanlışlığı yapıldığını düşünüyoruz.
Nurşen Yıldırım-Pazarlama Direktörü
Trafik ve kirlilik
ULUS, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile özdeşleşmiş bir semt. Ankara’nın kalbi. Birçok uygarlık gelip geçmiş.
Ulus denince, düzenlilik ve temizlik gelmeliydi gözlerimizin önüne.
Ne yazık ki Ulus, Atatürk ve arkadaşlarının bıraktığı mirastan çok farklı. İnsanların sayesinde düzensiz, kirli ve tehlikeli.
Bir halk ancak bu kadar kirletebilir, caddelerini sokaklarını. Belediye temizledikten kısa bir süre sonra her şey eskiye dönüyor, yazık ki ne yazık. Sokakta sigara içenler, çevrelerindeki insanları da zehirliyorlar, yerleri, çiçekleri ve yeşillikleri de... Sigara izmaritine ve çekirdek kabuğuna basmadan kaç adım atabiliyorsunuz?
Hangi ağacın dibi temiz? Sigara paketlerini, izmaritleri, içki şişelerini, üst geçitlerin tepelerine kim çıkarır?
Koşarken, yürürken sokakta sigara içenler adeta intihar ediyorlar. Açık hava olsa da çevrelerini dumanlara boğuyorlar. Dumana boğan da mutlu, boğulan da. Merak ederim, halkımız,kendisine zarar verenleri niçin nazikçe uyarmaz. Bu denli çekinden ve duyarsız mı halkımız?
TRAFİK FELAKETİ
Diğer yandan Ulus’ta bir trafik felaketinin habercisi gibi görüntüler var.
Yine başrolde sokaktaki halk. Trafik ışığına değil, arabalara bakıyorlar. Yol bir iki saniye için boş kalmasın, onlarca insan karşıya geçmeye çalışıyor. Karşıya geçişler de tam bir karmaşa. Yol yayalara kapalı, ışık kırmızı. İnsanlar, iki ordu gibi göğüs göğse geliyor. Anneler, babalar, çocuklarına kırmız ışıkta geçmemelerini öğütlemeli değil mi? Ne gezer. Ulus’ta, Ankara’da ve Türkiye’de, kapkaç trafikte de var. İnsanlar evlerine, işlerine ölüme meydan okuyarak, adeta koşuyorlar. Ellerde sigaralar ve de çok ilginç cep telefonları.,
FELAKETE KOŞMA
Zaman zaman, kırmız ışıkta geçenlere çarpan araçlar da oluyor.
Ancak, asıl endişem, kentiçi yolcu otobüslerinin birinin bir gün freni patlarsa veya sürücü hata yaparsa.. Aman Tanrım... Evet, aman Tanrım da, Tanrı akıl ve gözler vermiş.
Lütfen aklını kullan ey sokaktaki halkım. Yerleri kirletme, kendini zehirleme ve felakete koşma."