Paylaş
Herkes Hizbullah'ın eylemlerini yazıyor, konuşuyor. Bu arada Diyarbakır'da bir isim ortaya atılıyor: Yerel 'Söz' gazetesi ve televizyonun sahibi M. Ali Altındağ...
Diyarbakır'dan arayan bir okurumuz, ‘‘Hizbullah soruşturması sürerken, bu isim niye gündeme gelmiyor?’’ diye soruyor.
Altındağ eskiden gezici imammış... Yıllar sonra Altındağ İnşaat, Altındağ Taahhüt, İntim İnşaat Mühendislik, Amid Gazetecilik şirketlerinin sahibi olmuş... Çocukları da şirketlerine ortakmış...
PKK ile mücadele ortamında büyük servet sahibi olmuş.
Diyarbakır'da çeşitli ilköğretim ve lise inşaatlarıyla birlikte Merkez Adliye Sarayı'nın, 290 polis lojmanının inşaatını yapmış.
1990'lı yılların ortalarında Olağanüstü Hal Valiliği'nden 'himaye' görmüş, bölgedeki bazı yöneticilerle 'dost' olmuş.
Bölgedeki ihalelerde idarenin zararına neden olmaktan hakkında Bayındırlık Bakanlığı'nca çeşitli tarihlerde müfettiş soruşturması yapılmış...
Bir ara 9 ay süreyle müteahhitlik yapması yasaklanmış.
Toplu Konut İdaresi'nin Diyarbakır'daki ihalesini alamayınca o zamanki başkan Yiğit Gülöksüz'e gazetesinde hakaretler etmiş... Gülöksüz kendisini mahkemeye vermiş.
Onun için Diyarbakır'da ‘‘Halim selim bir işadamıdır ama Söz Gazetesi'ni tetikçi olarak kullanır’’ denilmektedir.
Altındağ'ın Hizbullah'a finansörlük yaptığı ileri sürülen ‘‘Yolsuzluğa trilyonlar cezası’’ (10.9.1997) başlıklı haberi nedeniyle Cumhuriyet'in Diyarbakır Temsilcisi Ziya Aksoy'u, bürosunda bastırarak tehdit ettirmiştir. Bir başka olay nedeniyle bir Milliyet mensubunu hedef göstermiş, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti kendisini sert bir bildiriyle protesto etmiştir.
PKK'ya karşı 'savaşım' verirken, Diyarbakır'daki kendisine ait Altındağ tesisleri basılmıştır. Ancak bu tesislerin bitişiğinde Hizbullah'çıların kampının bulunduğu, Hizbullah yanlısı 'Hira' Dergisi'nin tesislerinde basıldığı yazılmıştır.
Bir ara DGM'de TCK 312'den yargılanmış, avukatlığını eski DGM Savcısı olan Refik Karaağa yürütmüştür.
PKK'nın yayın organı 'Özgür Politika', M. Ali Altındağ'ın, OHAL Bölge Valisi Ünal Erkan ve dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ile yakın olduğunu ve yayınlarında Kürt işadamlarını hedef gösterdiğini ileri sürmüştür. Geçen dönemin RP'li Belediye Başkanı Ahmet Bilgin hakkında çeşitli iddialara da yayınlarında yer vermişti.
Arayan kişi, ‘‘Hizbullah operasyonları sırasında bunlar aklıma geldi’’ dedi.
İşte Güneydoğu böyle bir yerdir.
Öyle olaylar yaşanır ki, gerçeği de yalanı da 'olağanüstü'dür.
GÜNÜN SORUSU
‘‘ADANA Seyhan İlçesi Belediyesi personeliyim. Aynı zamanda karate dalında milli sporcu ve antrenörüm. Türkiye'ye çok sayıda madalya kazandırdım. Sayın Belediye Başkanı Yıldıray Arıkan'a soruyorum: Türkiye'nin ve Adana'nın sesini tüm dünyaya duyuran bir sporcuya kazma kürek reva mı?’’
(Cumali SARIDOĞAN-ADANA)
Sivil Havacılık'ta
rakip şeyler
ULAŞTIRMA Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürü Sermet Ünel, 22.1.2000 tarihinde Rose Air'cilerden rüşvet alırken suçüstü yakalanmıştı.
Ünel tutuklandı, Rose Air'in şirketinin sahibi, Ispartalı Alaattin Özdemir hakkında da rüşvet vermekten dava açıldı.
Rose Air Isparta Özel İdaresi'nin de ortak olduğu Nazmiye Demirel Ailesi'nin yakınlarının kurduğu ve uçuş izni alınması konusunda sık sık gündeme gelen bir şirket. İki uçakla uçuşlarını sürdürüyor; üçüncü uçak koşulu ile ilgili hukuki sorunlarını Alfa Air üzerinden şimdilik çözümlediler.
Sivil Havacılık'a dönersek... Sermet Ünel'den sonra Genel Müdürlüğü'ne, Genel Müdür Yardımcısı Selçuk Kileci vekaleten getirildi. Birkaç gün görev yaptıktan sonra ayrırdı. Belki de görevden alınacağını biliyordu?
Sonra öğrenildi ki, Savunma Sanayi Müsteşarlığı'na bağlı İstanbul Kurtköy Havaalanı'nın Yapı İşletme Genel Müdürlüğü'ne dolgun maaşla getirildi. Görevden alınacak bir kişi böyle önemli bir göreve nasıl getirildi acaba? Arkasındaki güç kim?
Diğer Genel Müdür Yardımcısı Ümit Çendek'e de yetki verilmediğine göre, alışılmadık bir durum ortaya çıktı. Müdürlüğün imza yetkisi, Ulaştırma Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Hasan İşgüzar'a verildi şimdilik.
Sivil Havacılık rant kapısı, çeteleşmeye çok müsait bir kurum.
Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz Sivil Havacılık'a isim arıyor.
TTB: Durmuş
yanıltıyor
TTB Merkez Konseyi Genel Sekreteri Eriş Bilaloğlu, köşemizde iki gündür yer alan Terme Devlet Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Bora Mutlu ile ilgili yazımıza ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un bu konudaki açıklamaları üzerine ‘‘Baştan söyleyelim; Sağlık Bakanı Osman Durmuş bu konuyla da ilgili size yanıltıcı bilgi vermiş!'' dedi. Açıklaması şöyle:
‘‘Bir süredir alışkanlık haline getirdiği hukuksal süreçlerde alınan kararlara uymama (Tababet Uzmanlık Yönetmenliği'nde şef, şef yardımcılığı ile ilgili bakanlıkça yapılan değişikliğe yönelik Danıştay'ın aldığı yürütmeyi durdurma kararının gereklerinin yapılmaması ve Danıştay'ın gerekçeli kararında Sağlık Bakanlığı'nın keyfi bir tutum izlediğinin belgelenmesi) tutumuna daha önce söyledikleri ile çelişen işler yapma ve gerçekleri çarpıtma da eklenmiş durumda.
Sağlık Bakanı 16.6.1999'da yaptığı 1999 Sağlık Bakanlığı Bütçe Sunusu'nda 'Geçici görevlendirmelere son vererek, bunun yerine özendirici tedbirlere ağırlık verilecektir' demiştir. Size yaptığı açıklamalarda ise rotasyonu savunduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki, söz konusu olayda Dr. Bora Mutlu 7 yıldır Terme'de çalışmasını ve daha önce de rotasyonlu görevlere gitmiş olmasına rağmen bu kez Şırnak'a naklen tayini istenmiştir.
Anlaşıldığı kadarıyla Sayın Durmuş ya parti teşkilatının bakanlığın Personel Genel Müdürlüğü gibi çalışmasını benimsemiş, ya da Personel Genel Müdürlüğü kendi parti teşkilatı haline dönüştürülmüştür. Dr. Mutlu olayında da hiçbir ideali ya da hakkında adli soruşturma ya da ceza yokken tayin yapılması muhtemelen 'birilerinin' talebine dayandırılmıştır.
Olaya ilişkin tek tek örnekler oldukça fazla sayıda yaşanmaktadır. Ama bunun da ötesinde Sağlık Bakanı'nın sizinle yaptığı görüşmede aktardığı birkaç 'bilgiyi' özellikle düzeltmekte yarar var.’’
Dr. Eriş Bilaloğlu, Bakan'ın 'Tabipler Odası'nın bürokratları tehdit eden bildiriler yayınladığını, bir baskı grubu olarak benim iyi çalışmadığımı, Doktorların az ücret aldığını kamuoyuna duyursunlar' diyerek 'onların derdi puan almak' demesini de eleştiriyor:
‘‘Tabip Odaları kimseyi tehdit etmez. Ama Sağlık Bakanı Durmuş'un izlediği çizginin bütünlüklü bir sağlık sistemi anlayışından ve halkın eşit, nitelikli, ücretsiz sağlık hizmetine ulaşma hakkından uzaklığı nedeniyle, Sağlık Bakanı'nın izlediği çizgi halkın sağlık hakkını tehdit etmektedir. İkincisi Türk Tabipler Birliği, Sayın Durmuş göreve geldikten sonra haziran ayı içerisinde yaptığımız nezaket ziyaretinde verdiğimiz dosyadan 9 Eylül'de deprem nedeniyle ilettiğimiz rapora ve son olarak 20 Aralık'ta TBMM'de Sağlık Bakanlığı bütçesi görüşülürken yaptığımız açıklama ve dağıttığımız raporlara kadar hekimlerin özlük hakları dahil olmak üzere sağlık alanına ve özel olarak da Sağlık Bakanı'nın izlediği çizgiye yönelik değerlendirmelerimizi ilettik.
Bu konudaki raporlarımıza bakıldığında ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.’’
Paylaş