Geçti ’bor’un pazarı

AVRUPA Birliği’nin (AB), "Bor madenini üremeye olumsuz etkili toksik madde listesine aldığı"na ilişkin haberler yine kafaları karıştırdı. Türkiye’de yine ortalık ’bor’severlerin demeçleriyle doldu.

Haberin Devamı

Deterjanlarda artık bor kullanılmıyor ki...

AB’nin aldığı karar, bor madeninin değil, sadece ’içinde bor olan deterjanların tehlikeli’ olduğuna ilişkindir. Aslına bakılırsa tehlike işin bahanesi, çünkü artık deterjanlarda bor kullanılmıyor.

Deterjanlarda kullanılan bor (perborat), Eti Maden’in sattığı bor madeninden üretiliyordu. Avrupa, hem Eti Maden’e bağlı kalmamak, hem de daha ucuza üretmek için düşündü taşındı, araştırmalar yaptı, perKarbonatı buldu. Son 5 yıldır da deterjanlarda perBorat yerine perKarbonat kullanılmaya başlandı.

Yani, geçti borun pazarı... Artık Türkiye’nin mahkemelerde kazanacağı ya da kaybedeceği bir şey yok.

PerBorat’ın para ettiği dönemde, Avrupa 20 milyon dolarlık bor madeninden 200 milyon dolarlık perBorat üretiyordu. Bu da Türkiye’nin bir yıllık bor gelirini aşıyordu. Türkiye ise o sırada perBoratı kendisi üretmek yerine, yabancıları destekledi. Eti Maden, Avrupa’ya tonunu 140 dolara sattığı bor madenini Türk sanayicisine 240 dolara sattı. Sonunda satışları tümüyle durdurdu, özel fabrikalar kapandı. Türkiye kendi sattığı bor madeninden perBorat ithal eden ülke durumuna düştü.

Tüm bunlar olurken, Türkiye’deki hukuk sistemi "Eti Maden haksız rekabet yapmıyor, kamu yararına çalışıyor" diye Eti Maden’i haklı buldu. Bu davalar açıldığı sırada Eti Maden’in genel müdürü, şimdiki Enerji Bakanı Hilmi Güler, bordan sorumlu yardımcısı da AKP milletvekili Ali Rıza Alaboyun idi.

Şimdi Dünya Ticaret Örgütü’nde dava açarak "Türkiye’ye karşı haksız rekabet yapılıyor" diye, "AB, Türk milletine düşman" diye hak aramaya kalkmak samimi değil.

Onun için önce iğneyi kendimize batırmalı, hálá ısrarla sürdürülen, ulusal sanayiyi baltalayan Eti Maden’in bor politikasını yargılamalıyız!

Merakı olan kitabımı okuyabilir, birçok şey öğrenir.
Hasan ÇETİN-Boraks üreticisi ve ’Bor Kapanı’ kitabının yazarı

AP'de Kürt ve Ermeniler, Museviler üzerinden Türkiye'ye karşı hücuma geçiyor
AB’den de çuval geliyor

13 Kasım 2008 tarihinde yani yarın Avrupa Parlamentosu’nda (AP) iki kritik toplantı yapılacak. Gündemdeki konu, 1938’de Tunceli’de Kürtlere soykırım yapıldığı iddiası... PKK’nın AP’deki temsilcisi Feleknaz Uca toplantıyı düzenliyor. Kendisine, Avrupa Ermeni Federasyonu Başkanı Hilda Tchobaian destek veriyor. Türkiye’den katılımcılar, Tunceli Belediye Başkanı ve bazı DTP milletvekilleri. Aynı gün AP’de, Türkiye’deki ’Ermeni Mirası’ adı altında bir toplantı daha düzenlendi..

DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Başbakan’ın Diyarbakır gezisi söz konusu olunca, Diyarbakır’da bir açık hava toplantısı düzenledi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin, Kürtlere soykırım uyguladığını iddiasında bulundu. Bu köşeyi okuyanlar, bu iddia sonrasında Türkiye’nin gündeminin farklı bir mecraya sürükleneceği tehlikesinin doğduğu değerlendirmesini hatırlayacaklardır.

Bu iddia üzerinden çok az bir zaman geçmiş olmasına karşın, 2. perde sahneye konulmuş bulunuyor.

Oyunu, ’Kürtlere soykırım yapıldığı iddiası’, ’soykırım ticaretinin gedikli bezirgánı’ Ermeni diasporası ile birlikte, bu defa Tuncelili Kürtler üzerine yazılmış Kürt ve Ermeni diaspora tacirleri beraber oynuyorlar. 13 Kasım, özellikle seçilmiş; Almanların, Musevilerin işyerlerini yağmaladığı, sinagogları tahrip ettiği, 91 Musevi’yi öldürdükleri ’Kristal Gece’nin (9-13 Kasım 1938) Musevi cemaatinde yarattığı travmayı da sömürmeye çalışıyorlar.

Bu toplantı, Türkiye’nin başına AB tarafından çuval geçirmek demektir. Bu defa hiç olmazsa, gerçek bir devlet gibi cevap verme zorunluluğu vardır.

Eskiden siyah-beyaz dönemlerinde, bir TV reklamı vardı; yakıtın hesapsızca israf edilmesine isyan eden apartman sakinleri feryat ediyorlardı.

"Yöneticimiz uyuyor mu?"

Artık ne yazık ki bağıran da yok!!!

Atatürk’ü bize unutturuyorlar

DÜN 10 Kasım idi... Ulusuna uygarlığı hediye eden ebedi liderin aramızdan ayrılışının 70. yılı...

Peki ne yaptık; kocaman bir hiç. Çoğu yerde sirenler çalınmadı; sadece hassasiyet gösterenler Ata’nın ölüm gününü hatırladı. Resmi daireler umursamazlık içindeydi. İşte bazı örnekler:

ŞU anda çok üzgünüm. (Saat 10.00) AKP sonunda Atatürkümüzü milletimize unutturdu. Beyoğlu Adliyesi’nin önünde elimde ağır evrak çantamla 09.05’te saygı duruşunda bulunurken, ne sirenler çaldı, ne araçlar durdu, ne de insanlar saygı duruşuna geçti. Herkes yoluna devam etti. Bir iki kişi de benden utandığı için durdular. Çok yazık... Üstelik aradığım birçok kişiden de aynı şeyi duydum.

Eee bu ülkenin Başbakan’ı 10 Kasım’da "Sap gibi dikiliyoruz" derse, gazetecisi belgesel diye kendi yanlı bakış açısını vatandaşa gerçek budur diye sunarsa ve bunu yaparken engel olurlar diye dönemin tanıklarıyla görüşmezse bugün olana şaşırmamak lazım aslında.
Av. Meral ÇİL

ATAMIZI
andığımız 10.11.2008 günü saat tam 09.05’te her sene çalınan siren Ankara Yenimahalle’nin semti Batıkent’te bugün neden çalmadı. Düşünüyorum, acaba her geçen sene daha farklı neler olacak, bundan 10 sene sonra Atamız da mı anılmayacak? Bugün üzüntüme sebep olan kişiler inşallah bir açıklama yapar.
Övünç AKYAZI

MHP’NİN HASSASİYETİ

Atatürk’ün sadece maddi bedeni aramızdan ayrıldı. O düşünceleri ve yol gösterici ilkeleriyle hep aramızdadır. Bugün (dün) bir medya taraması yaptığımızda, özellikle MHP İstanbul il örgütünün web sitesini tamamen karartarak öndere verdiği önem ve yaptığı vurguyu takdirle karşıladığımı bildirmek isterim. Üç gün önce de, bir proje kapsamında siyaset bilimci bir hocamızı davet edip tüm ilçe başkanları ve il yönetimine ulus devlet ve Atatürk’ü anımsatan konferans verdirmeleri de bu vurgunun göstermelik olmadığının delilidir. Bu hassasiyeti ne yazık ki başka partilerin sitelerinde göremedik, liderlerin mesajlarından başka.
Yakup CEYLANER

Yazarın Tüm Yazıları